“Ölüm” ile yarışmak mı?
Neval Oğan Balkız: “İmar ile barışarak ve ölümle yarışarak değil, maddi ve manevi varlığımızı koruyarak, her bireye hukuk güvenliği sağlayan demokratik bir anayasal sistemde yaşamak hepimizin hakkı! Bu hakkımızı, 31 Mart 2019’da gerçekleşecek yerel seçimlerden başlayarak savunmak da hepimizin görevi!”
Kartal örneği, benzer ‘imar barışı’ başvurularının on binleri bulduğu Hatay için de soruları gündeme taşıdı. Taşırken de, ‘barış’ denen başlıkta biriken binaların durumlarını tartışmaya açtı.
Tam da bu noktada bir değerlendirme yapan, Hataylı Akademisyen ve Hukukçu Neval Oğan Balkız, ‘İmar ile barışmanın ölümle yarışmak’ olduğunun altını çizdiği bir yazı kaleme aldı. Yaşanan olayın, sistematik hale gelen ihmaller sonucunda meydana geldiğine işaret eden Balkız, şunları söyledi:
-SORULAR!-
“İstanbul/ Kartal’da, ne yazık ki sistematik hale gelen ihmaller sonucunda bir bina çöküyor! Enkazında yirmi bir kişi yaşamını yitiriyor! Yetkililer, ‘Buradan almamız gereken birçok dersler var’ diyor. Olaya ilişkin soruşturmada, inşaatın teknik uygulama sorumlusu ile binanın projesini oluşturan iki şüphelinin tutuklandığı haberi kamuoyuna yansıyor! Toplumun kafasında, ‘alınacak birçok derslerin’ neler olduğu konusunda ( tıpkı Ankara Hızlı Tren ve Çorlu Tren Kazalarında olduğu gibi ) sorular artıyor! Örnek olarak…
Soru 1- Çöken Yeşilyurt Apartmanı’na, yapı kayıt belgesini ve kaçak kat çıkma iznini veren dönemin Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, müteahhit ve diğer sorumlular hakkında herhangi bir soruşturma işlemi yapılacak mıdır?
Soru 2- Mehmet Sekmen’in, (1989 yılında Refah Partisi Kartal İlçe Başkanı. 1992 yılında Samandıra Belediye Başkanı. 1994 ve 1999 yılında Kartal Belediye Başkanı. 2002 yılında ve 2007’de iki kez AKP’den Milletvekili. 2014 yılında AKP’den Erzurum Belediye Başkanı. 31 Mart seçimlerinde de yeniden AKP’nin Erzurum Belediye Başkan adayı.) bu sorumluluğu nedeniyle adaylıktan çekilmesi/ çekilmesinin sağlanması düşünülmekte midir?
Soru 3- Anayasa’nın başlangıç kısmında, ‘vatandaşların…. hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu’ ifadesi yer alıyor. ‘Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı’ başlıklı 17. Maddesi’nde, ‘herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir’ deniliyor. Anayasa’nın, ‘Devletin Amaç ve Görevleri’ başlıklı 5. Maddesi’ndeki düzenleme ile de, kişiye tanınan bu hak ve yetkinin koşullarını sağlamanın devletin amaç ve görevi olduğu belirtiliyor. Konut hakkını düzenleyen 57. Madde ise, ‘Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır’ diyor.
Bina enkazı başında, en yetkili ağızlardan, ‘ranta yönelik kaçak yapılar yüzünden bu olaylar yaşandı’ denilirken, diğer yandan ‘rant sağlamaya yönelik, daha çok para sağlamaya yönelik kaçak yapılan bu işlere’ siyasi çıkarlar uğruna ‘imar barışı’ adı altında yasal nitelik sağlayan, insanların can ve mal güvenliğini tehlikeye atan uygulamaları gerçekleştirmek, Anayasa’nın ilgili maddeleriyle bağdaşmakta mıdır? Başka insanlar ölmeden, ‘imar barışı’ denilen uygulamanın geri çekilmesi düşünülmekte midir?
Soru 4- Yapı ruhsatlarında mühendis imzalarının bulunmasının kaldırılması, çok tehlikeli sonuçlar yaratmaktadır. Mühendis imzası; teknik, bina güvenliği, denetim ve sorumluluk açısından çok önemli bir unsurdur. Bu unsur, ne zaman yeniden yasal hale getirilecektir?
Soru 5- Kaçak olup da ruhsatlandırılması istenen binalarda ‘teknik yeterlilik koşulu’ aranmalıdır. Böyle bir yasal zorunluluk getirilmesi planlanmakta mıdır?
Soru 6- Böyle olayların yaşanmaması için hangi idari, hukuki ve fiili önlemler alınmaktadır?”
-DEVLETİN GÖREVİ-
Soruların kalabalığında beklenen cevaplar ne zaman gelir bilinmez ama, Balkız’ın İmar Barışı noktasında söylediklerinin ‘son noktası’ oldukça net…
“Ünlü hukukçu Bahri Savcı, ‘yaşam hakkı’ başlıklı yazısında, ‘devletin yaşatmacılık ödevi ve görevi’ olduğunu, bunun da, yaşam hakkının korunmasının kapsamını oluşturduğunu belirtir. Bu ödev ve görevi de, ‘yaşamın bozulmaması için bir güvence örgütlenmesi kurmak; yaşamın gerçekleşmesi için ona elverişli bir ekonomik, sosyal düzen önlemleri almak ve bu önlemlerle yaşamı, -bizzat devlet olarak- sağlamak’ olarak tanımlar.
Devletin bu ‘yaşatmacılık ödevi ve görevinin’ gereği olarak, toplum olarak bizler de, ‘bir daha böyle olayların yaşanmayacağına ilişkin’ güvence (eksiksiz bir planlama, önlem ve uygulama sistemi oluşturulmasını) istiyoruz. Gerçekleri bilme hakkımızın gereğinin yerine getirilmesini, kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirilmesini, yayın yasağı uygulamalarının kaldırılmasını bekliyoruz. Adalet hakkının ivedelikle gerçekleştirilmesini (bütün sorumluların yargılanmasını, kusur ve ihmalleri oranında cezalandırılmalarını ) ve tazminat hakkının (doğrudan ve dolaylı şekilde zarar görenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi) gerçekleştirilmesini istiyoruz.
‘İmar’ ile barışarak ve ölümle yarışarak değil, maddi ve manevi varlığımızı koruyarak, her bireye hukuk güvenliği sağlayan demokratik bir anayasal sistemde yaşamak hepimizin hakkı! Bu hakkımızı, 31 Mart 2019’da gerçekleşecek yerel seçimlerden başlayarak savunmak da hepimizin görevi!” -Tamer Yazar-