İnandırmak Gerekir….

      İki ülke arasında çok sayıda benzerliğin bulunduğu Macaristan’da 3 Nisan Pazar günü yapılan seçimlerde12 yıldır iktidarda bulunan Viktor Orban’ın Fidesz partisi ile ona destek veren Hıristiyan demokrat halk partisi ittifakı seçimlerden galip çıkmak suretiyle yeniden iktidar olma imkanını kazandı.       Macaristan’da da iktidar kanadına destek veren iki partiye karşı altı partinin ittifak oluşturması suretiyle […]

      İki ülke arasında çok sayıda benzerliğin bulunduğu Macaristan’da 3 Nisan Pazar günü yapılan seçimlerde12 yıldır iktidarda bulunan Viktor Orban’ın Fidesz partisi ile ona destek veren Hıristiyan demokrat halk partisi ittifakı seçimlerden galip çıkmak suretiyle yeniden iktidar olma imkanını kazandı.

      Macaristan’da da iktidar kanadına destek veren iki partiye karşı altı partinin ittifak oluşturması suretiyle seçime girilmiştir.

      İşte bu durum bizdeki Cumhur ittifakı ile millet ittifakı oluşumuna benzetilmekte ve buna dayanaraktan çeşitli senaryolar üretilmek istenmektedir.

      Ancak böyle bir benzetmenin ve bu benzetmeden bir takım sonuçlar çıkartmanın doğru olmayacağı kanısındayız.

      En geç 2023 yılı Haziran ayında seçmen önüne konulacak olan seçim sandığı için seçim kanunlarında bazı değişiklikler yapılmak suretiyle şimdiden ön hazırlıklar başlatılmıştır.

      Yapılan değişiklikler ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum birlikte değerlendirildiğinde, Macaristan ile Türkiye’nin yapılan ve yapılacak olan seçimlerde bir benzerlik içinde bulunduğunu söylemek mümkün değildir.

      Öncelikle seçim kanunundaki değişikliğe değinmek istiyoruz:

      Türkiye’deki çok partili yaşama girişten sonra ilkserbest ve şaibesiz seçim 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılmış idi.

      14 Mayısta yapılan bu seçim, bağımsız yargı denetiminde olmuş ve hiç kimsenin seçimin üzerine gölge düştüğü yolunda bir söylemde bulunmasına fırsat verilmemişti.

      O günden bu güne yapılan seçimlerde aynı yol izlenmiştir.

      Ancak seçim yasasında yapılan bir değişiklik ile bugüne kadar uygulanan kıdemli yargıç yönetimindeki seçim kurulları yerine birinci sınıfa ayrılmış hâkimler arasından yapılacak kura ile seçim kurullarının oluşturulması ilkesi benimsenmiştir.

      Yargı bağımsızlığının eleştiri konusu yapıldığı bir ortamda böyle bir uygulamaya gidilmesinin doğru olmadığı ve kurulacak sandıktan çıkacak sonuçlara tereddütle bakılabileceği sorusunu doğuracak olan bir ortamın ortaya çıkabileceği eleştirileri şimdiden yapılmaya başlanmıştır.

      Elbette ki seçmen sandığa giderken: Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkesi, demokratik laik sosyal bir cumhuriyetin, yargı bağımsızlığının, kuvvetler ayrılığı ilkesinin, parlamentonun etkin bir durumda olup olmadığının irdelemesini de yapacak ve tercihini buna göre şekillendirecektir.

      Ama bunun yanında en önemli olan unsurlardan biri de ekonomi olacaktır.

      Mutfakta yangın varken, evde bulunanlar karınlarını doyurabilmek, günü atlatabilmek için çare ararlarken, demokrasinin eksiksiz bir şekilde uygulanmamasının yanında ekonomik sıkıntıya neden gelindiğini ve hangi yanlış kararların ekonomik sıkıntının bu denli artmasına sebebiyet verdiğini düşünecek ve oylarını da buna göre kullanacaktır.

      Türkiye seçim sath-ı mailine girmiştir.

      Sandığın seçmen önüne konulacağı tarih giderek yaklaşmaktadır.

      Böylesi bir ortam içerisinde seçmenin tercihini yapabilmesi için iktidar ile muhalefet kanadını temsil eden partilerin daha çok gayret göstermesi, daha çok çaba sarf etmesi ve yaşanan sorunların kısa sürede ortadan kaldırılması için önerdikleri yol ve yöntemlere seçmeni inandırmaları gerekir.

      Gücün büyük kısmı iktidar kanadının elinde olduğu için bu doğrultuda muhalefet kanadına daha çok görev düşmektedir.

      Bir yandan demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulanmadığı yolundaki şikayetler, öte yandan mutfaktaki ekonomik yangın.

      İşte seçmenin bu sorunları en iyi ve en doğru bir şekilde kimin çözeceğine inanacağı projeler ortaya atılmalı ve inandırılmalıdır.

      Bu doğrultuda en büyük görev de muhalefet kanadını temsil eden partilere düşmektedir.

      Eğer muhalefet partileri sen-ben kavgasına girişmez, ülkenin geleceğini düşünerek birlik ve beraberlik içinde hareket etme yolunu tercih ederlerse sorunlar daha kısa sürede çözüme ulaşır ve bu suretle ülke her türlü sorunun üstesinden gelebilecek olan bir yola girer.

      Bunlar yapılmadığı ve bu doğrultuda hareket edilmediği takdirde sorunlar daha da karmaşık bir hal alır, çözümsüzlük yumağına dönüşür.

      Bu nedenle muhalefet kanadının gerçekleri görerek hareket etmesi, sandık güvenliğinin sağlanmasının yanında siyasi ve ekonomik sorunların çözümü için neler yapabileceklerini ortaya koyması ve seçmeni buna inandırması zorunluluğunu hatırdan uzak tutmamak suretiyle bir yol çizmesi gerektiği kanısındayız….

                                                                                                                              nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version