Günümüzde en güncel konu, yaşadığımız toplumda binlerce insanımızı, sevenimizi aramızdan alan kovid-19 virüsünün yaptığı yıkımlar. Yaşamımızın bozulmuş düzeni ve ruhsal bozukluklarımızın sonuçlarını yaşıyoruz.
Z kuşağının aksine, geldiğimiz bugünlere geriye dönüp baktığımda (Bizler adını ne dersek diyelim; A,B.C…), bizim kuşağımızın bozulmamış doğası, dijital dünyanın ve iletişimin iyi kullanıldığında birçok yararlarının, ama kötü kullanıldığında birçok zararlarının olduğu dönemleri yaşayarak, ikisini karşılaştırma şansını verdi.
Belki bir kuşak çatışması problemi yaşıyoruz ya da anlam kargaşası…
Ne diyor, biz ve bizden çok daha eski kuşaklarımız:
Neydi o günlerimiz?
Kapımız herkese açıktı.
Üzüntü ve sevinçleri hep beraber paylaşırdık.
Yoktan var ederdik.
Bizler, bibimizi tanımadan, görmeden iletişim kurmazdık.
Buna benzer daha neler neler…
Asla teknolojinin nimetlerinden uzak olmadık, iki dönemi yaşayan kuşağın bireyi olarak. Tam aksine, bunun olanaklarından son derece faydalanıyorduk. Ama olması gerekenlerden…
Düşüyorum da, günümüzde kovid-19 durmadan mutasyona uğruyormuş. Ya bizler, ne kadar mutasyona uğruyoruz, farkında mıyız? Günümüzde cinayetler, ihanetler, parçalanmış aileler, istismarlar ve daha nice sayılabilecek kötülükler… İletişim kurmanın seviyesizliklerini yaşamıyor muyuz? Daha bilgili, üreten, paylaşan bir toplumun bireyi olmamız için gücümüzün ne kadarını kullanıyoruz?
Peki, ne yapmalıyız?
Tabii ki, bina sağlam temeller üzerinde değilse, o binanın ayakta kalması çok zordur. Aile bireylerinin ve eğitim sistemimizin en üst düzeye çıkarılması tek çaredir. Çocuğu susturmak ya da eğlendirmek için eline telefonu, tableti veya bilgisayarı verip, kontrolsüz biçimde kullanmasına izin vermek ve yaptıkları ile övünmek, hatta dostları ile bunu mucize gibi paylaşmak, asla doğru bir yaklaşım değildir. Ama elimizdeki bu fırsatı, görsel öğeleri kullanarak paylaşmak, çocuğun dünyasında daha gerçekçi bilgileri ve dünyayı keşfetmesini sağlayacaktır.
Bir çocuğun ilk öğretmeni ailesidir. Temeller sağlam oluşturulmalı. Bu dönemin önemi vurgulanmalıdır. Aksi durumda bu dönemi kaçırırsak, o temeller asla sağlıklı olamaz. Asla karamsar değilim! Belki bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Ama her şeyin bir doyum noktası olacaktır. Ve doğrular, kendi yerlerini belirleyecektir. Benim isteğim, o çok kıymetli zamanı değerlendirerek, doğruya ulaşmak için harcamamak olmalıdır.
Doroty Nolte’un aşağıdaki dizeleri, konumuzun en iyi özetidir:
ÇOCUK YAŞADIĞINI ÖĞRENİR
Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
“Kınama ve ayıplamayı öğrenir”
Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
“Kavga etmeyi öğrenir”
Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
“Sıkılıp utanmayı öğrenir”
Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse,
“Kendini suçlamayı öğrenir”
Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,
“Sabırlı olmayı öğrenir”
Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse,
“Kendine güven duymayı öğrenir”
Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse,
“Takdir etmeyi öğrenir”
Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,
“Adil olmayı öğrenir”
Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse,
“İnançlı olmayı öğrenir”
Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
“Kendini sevmeyi öğrenir”
Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
“Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir”
e-mail adresi:[email protected]
Biyografisi:
1978 Hatay/ Antakya doğumlu. Evli ve iki kız annesi. Antakya Aalen kültür derneği üyesi,Edebiyat ve sanatsal aktivitelere yakın ilgili
YORUMLAR