Farkındalık, insanın çevresinde gelişen olayları bilme, algılama ve duyumsama becerisidir.
“Bir şeyin bilincinde olma” anlamına gelmektedir.
Farkındalık “Şu anda ne yaşıyorum” sorusunu yanıtlamak için, kendi düşüncelerini, duygularını ve bedenini gözlemlenmesi yoluyla elde edilen zihinsel bir durum olarak tarif edilebilir.
Farkındalık; yargısız bir şekilde şimdiki ana odaklanabilmek amacıyla, dikkatinizi toplayabilmektir.
Farkındalık öğrenilebilen bir beceridir. Farkındalık etrafımızdaki olanlara ve günlük olaylara, geçmişte edindiğimiz deneyimlerimiz, düşünce ve inançlarımızın yaşantımızı bulanıklaştırmadan bakabilme yetisidir.
2007 yılında İngiltere’de gerçekleşen bir hikaye aslında tüm konuyu en iyi şekilde anlatmaktadır.
Bir baba, oğlunu kanser tedavisi görmesi için Cambridge’deki dünyaca ünlü Addenbrooke’s Hastanesi’ne götürüyor.
Baba, bu ziyarette oğlunun morali biraz düzelsin diye şehir manzarısını seyredebilecekleri kaliteli bir otelde yer ayırır.
Ameliyattan bir gece önce otelin şef garsonu, çocuğun biraz endişeli olduğunu görüp bu durumun nedenini babasına sorar.
O da oğlunun ertesi günkü ameliyat için saçını kazıtması gerektiğini ve bunun oğlunun canını sıktığını söyler.
Şef garson bu duruma empatiyle yaklaşır ve aile ile daha çok ilgilenir.
Ertesi sabah baba ve oğlu, kahvaltı için aşağıya indiğinde tüm restoran görevlilerinin saçlarını kazıttıklarını görürler.
Bazen yapılan bir hareket, söylenebilecek binlerce kelimeden daha çok anlam içerir.
Tıpkı Hz. Ali’nin dediği gibi: ” Kendine reva görmediği şeyi, başkasına reva gören insan kamil olamaz.”
Farkındalık, terapide kendi duygu ve düşüncelerine karşı içgörü kazanmayı, dikkatin negatif ve takıntılı şekilde kendine odaklandığı düşünme biçimlerinden uzaklaşmayı sağlayan bir beceri olarak değerlendirilmektedir.
Farkındalığı en iyi anlatan Jorge Luis Borges’in şiirini paylaşmak istiyorum.
…
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum…
ÖLÜYORUM….