İslâm’a Örnek Olma Görevindeyiz-1

Adem’den başlamak üzere Öğrenci Ruh olarak Dünya Eğitim Okuluna gönderildiğimizde, bu eğitimimiz süresince uyacağımıza yönelik sadakat sözü verdiğimiz 7 konuda (Allah’ın tek olduğu, Evren’i araştırıp ilim yapacağımıza, en son Kur’an ile bildirilen ve Din dediğimiz Muhkem /kesin ana hükümlere uyacağımıza, bütün insanları tek insan nesli tanıyacağımıza, tek din olarak Allah’a teslim demek olan İslâm’ı kabul […]

Adem’den başlamak üzere Öğrenci Ruh olarak Dünya Eğitim Okuluna gönderildiğimizde, bu eğitimimiz süresince uyacağımıza yönelik sadakat sözü verdiğimiz 7 konuda (Allah’ın tek olduğu, Evren’i araştırıp ilim yapacağımıza, en son Kur’an ile bildirilen ve Din dediğimiz Muhkem /kesin ana hükümlere uyacağımıza, bütün insanları tek insan nesli tanıyacağımıza, tek din olarak Allah’a teslim demek olan İslâm’ı kabul edeceğimize, Şeytan’ı tek düşmanımız olarak bileceğimize ve nefs derslerinden başarılı olacağımıza) anlaşma yapıp Dünya’ya öyle gönderiliyoruz. Fakat Dünya Okul Üniforması olan insan denilen vücudu giyip Beşer ismi ile Dünya’ya doğuşumuzla bu anlaşmayı unutuyoruz. Bize hatırlatmak üzere zaman zaman Peygamberler ve onların aracılığı ile yaşamımızı düzenlemek üzere muhkem /değişmez ana kuralları ihtiva eden önceleri sahifeler, sonra da Tevrat, Zebur, İncil ve en son Kur’an gönderilmiştir. İşte tek kaynak olarak Allah katından ve bütün Peygamberler aracılığı ile bildirilen ve bütünü din demek olan muhkem /değişmez dinî buyruklar, Maide-3. ayette Allah’ın tek dini olmak üzere İslâm diye isimlendirilmiştir.

Maide-3…. Bildirilenleri inkâr ederek küfre sapmış olanlar, bugün dininizi yok etmekten artık ümitlerini kesmişlerdir. Bu nedenle de onlardan çekinmeyin, Ben’den çekinin. Çünkü Ben bugün dininize son şeklini verdim, böylece din ile ilgili nimetimi artık sonlandırdım ve şimdiye kadar din olarak göndermiş olduğum İslâm’ı tamamlayıp sizin için de onayladım……

Hz. İbrahim zamanında insan toplumu az nüfusluydu ve Hz. Lut’un da başında olduğu grup ile birlikte 2 ümmet şeklindeydi. Lut’un toplumu cinsel sapkınlıkları nedeniyle helâk edildikten sonra bu defa Hz. İbrahim’in İshak ve İsmail’den çoğalan yine 2 ümmet, yaşamın devamlılığını sağladı. İshak’ın soyundan olan Yakup’un lakabı İsrail’di ve Yusuf dahil 12 çocuğundan İsrailoğulları gelişti. Hz. Muhammed ise, İsmail’in soyundandı.

Duhhan-30-33, Casiye-16 ve Bakara-47’nci ayetlere göre, Tevrat’ın indirilmesi ile birlikte İslâm dininin örnek ümmeti olma görevi İsrailoğullarına verilmiştir.

Duhhan-30-31. Gerçek şu ki Biz, İsrailoğulları’nı, acımasız ve israfa batmış bir zalim olan Firavun’un alçaltıcı zulmünden kurtarmış, ve daha sonra onları, bilerek diğer halklardan farklı kılmıştık. 33. Çünkü onlara sınav olarak apaçık ayetler /yetenekler /bilgiler vermiştik.

Casiye-16. Gerçek şu ki Biz, İsrailoğullarına Kitabı /Tevrat’ı, hikmetliliği /ilâhî gerçeklerle ilgili doğru ve yanlışları ayırt etme kabiliyetini ve peygamberliği vermiştik. Onları tertemiz /haksız kazançlı olmayan nimetlerle rızklandırmış ve tüm insan gruplarına /âlemlerine üstün de kılmıştık.

Bakara-47. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi ve Allah ile yaptığınız anlaşmaya sadakatiniz ve bildirdiğim kesin hükümlere uygun olumlu amelleriniz nedeniyle bir zamanlar sizin gibi olmayan diğer insan gruplarından daha fazla önem vermiş olduğumu hep hatırlayın ve unutmayın.

Ancak bütün peygamberler gibi Hz. Musa da bütün insan nesline Tevrat’taki tebliğleri sunmak üzere gönderilmiş olduğu halde, İsrailoğulları zaman içinde gerek Hz. Musa’yı, gerekse Tevrat’ı sadece kendi toplumlarına sınırlamışlar ve Yahudilik /Musevilik diye ayrı bir din oluşturmuşlardır. Maide-80. ayette bu davranışlarının azap ile cezalandırılacak yanlış bir davranış olduğu vurgulanmıştır.

Maide-80. Ey Peygamber! Dikkat edersen, İsrailoğullarından çoğunun, kitap ehli olmayıp küfre sapmış olanlarla da dost olduklarını görürsün. Kendi kendileri hakkındaki kibir ve farklı ırk düşüncelerinin onları yönlendirmiş olduğu yol ne kötü bir yoldur bir bilseler! İşte bu nedenle Allah’ın verdiği azapta uzun süreler kalacaklardır.
Zaten yine aralarındaki görüş ve yorumlar nedeniyle ihtilafa düşüp gruplaştıklarının da diğer bir yanlış olduğuna Casiye-17’nci ayette değinilmiştir.

Casiye-17. Biz İsrailoğullarına birer emir olan kurallarımızı apaçık ve anlaşılır bir şekilde verdik. Ancak bunları farklı yorumladılar, kendi aralarındaki çekişmeleri alet ederek ihtilaflara düştüler ve gruplara ayrıştılar. Şüpheniz olmasın ki Rabbin, farklı gruplar oluşturdukları konulara ilişkin gerçekleri, kıyamet günü onlara gösterecek ve değerlendirme yapıp hesabını soracaktır.

Görüldüğü gibi, diğer toplumlardan farklı kılınan İsrailoğullarının din temelli gruplara ayrışmış olmaları uygun bulunmamış ve Casiye-18’nci ayette de Hz. Muhammed’e iman edenler de aynı gruplaşma hatasını yapmaması yönünden uyarılmıştır.

Casiye-18. Ya Muhammed! Şimdi de Sana bir yöntem /şeriat /yol /kesin kurallar bildiriyoruz. Sen bizim Sana vahyettiklerimize uy ve bildirmekte olduğumuz kesin hüküm olan gerçekleri bilmeyen kişilerin arzularına uyup, daha öncekiler gibi farklılaşmalara /din temelli gruplaşmalara da sebep olma ve onlara uyma.

Bakara-90. ayetten anlaşılıyor ki, İsrailoğulları, İslâm’ın örnek toplum oluşlarının devam ettiği düşüncesiyle daha önceki Hz. Musa, Hz. Davut, Hz. Süleyman ve Hz. İsa gibi yine kendi toplumlarından bir peygamber bekleyişi içindeydiler. Ancak bu bekleyişleri boşa çıkar. Çünkü bu defa peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’in soyundandı, dolayısıyla İsrailoğullarından değildi.

Bakara-90. Bu insanlar, Allah’ın, kullarından uygun gördüğünü /Muhammed’i peygamber olarak atayınca, kendi ırklarından olmadığı ve onu kıskandıkları için Kur’an’ı inkâr ettiler ve O’na karşı tavır aldılar. Bu yüzden fela¬ket üstüne felakete uğradılar ve böyleleri için ayrıca Ahirette perişan edici bir azap da söz konusudur.

Bu değişime paralel olmak üzere Bakara-41 ve 43. ayetlerde İsrailoğulları Kur’an’a ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanmaları, hatta salâtı /sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetleri ile zekâtı /toplumsal yardımlaşmanın maddî yönünü uygulamaları konusunda uyarılmışlardır.

Bakara-41. Ayrıca elinizde bulunan kitapta /Tevrat’ta bildirdiğim muhkem /değişmez ana hüküm olan mesajları doğrulayıcı /Musaddık olarak gönderdiğim Kur’an’a inanın ve O’na karşı çıkanların öncüleri olmayın. Ayetleri¬mi dünyevi menfaatleriniz için inkâr edip küfre sapmayın ve bu konuda da sadece Benden çekinin /takva sahibi olun.

Bakara-43. Kitaplarınızda belirttiğimiz gibi siz de salâtı yerine getirin, zekâtı verin ve rükû edenlerle /boyunlarını bükerek sadece Allah’a dua edenlerle birlikte olun.

Öyle anlaşılıyor ki, İsrailoğulları, bu ikazlara rağmen, Allah’ın tek dini olan İslâm’ın örnek toplumu olmaya lâyık davranmamayı inatla sürdürmüşlerdir. Hatta bile bile yaptıkları yanlışların fazlalığı ve zaman zaman aşırılığa sapmaları ve bu aşırılıklarını, kendi toplumlarından oldukları halde gönderilen peygamberleri öldürecek aşamaya kadar götürmüşlerdir. İşte Bakara-87-88 ve 89. ayetlerde bu durumları açıklanmış ve artık af edilemeyecek aşamaya ulaştıkları için dinî liderleri başta olmak üzere o zamanki toplumlarının Allah tarafından lanetlenmiş oldukları, yani Allah’ın nimetlerinden ve yolundan uzak tutulacakları vurgulanmıştır.

Bakara-87. Gerçek şu ki Biz, Musa’ya kitabı verdik ve daha sonra kitapsız olmak üzere peş peşe başka elçiler de gönderdik. Kitaplı olarak Meryem oğlu İsa’yı da bildirdiklerimizi açıkça tebliğ etmek üzere gönderdik ve onu kutlu bir ruh özellikleri /İncil ile güçlü kılarak yarattık. Fakat ne yazık ki, hoşunuza gitmeyecek ve menfaatinize ters gelecek tebliğlerimizle ne zaman bir elçimiz gelse hemen karşı çıktınız ve bazısını öldürdünüz (İsa-Zekeriya-Yahya gibi).

Bakara-88. Ve “Sizin anlattıklarınızı biz zaten biliyoruz, bu nedenle de anlatacaklarınıza kalbimiz /zihnimiz kapalıdır” diyerek onları reddedip durdunuz. Bu inkârlarından /küfre sapmış olmalarından dolayı Allah, İsrailoğullarının ileri gelenlerinin çoğunu lanetlemişti! Ancak pek azı iman etmişti.

Çünkü Tevrat’ta belirtilen “Ahmet /Allah’a çok şükreden anlamında ismi olacak bir peygamberin geleceğine dair” gerçeği gizlemişlerdi. Dolayısıyla İsrailoğulları hem kendi kitaplarındaki gerçekleri, hem de Kur’an’ı reddetmişlerdi.

Önce Kur’an ve Hz. Muhammed’e inanmalarının ikaz edilmesi, daha sonra da lanetlenmenin gerçekleşmiş olduğunun bildirilmesi, büyük ihtimalle Arabistan’da ve özellikle Medine ile çevresinde yoğun olarak yaşamakta olan İsrailoğullarını oldukça tedirgin etmişti. Bu tedirginlikleri, Kur’an’da bildirilen gerçekleri reddetmelerine ve bunları bildirmede aracı Peygamber olan Hz. Muhammed’e savaş açmalarına neden olmuş, hatta biat etme anlaşmalarını sık sık bozmaları ve ihanet etmelerine yol açmıştır. Hendek veya diğer bir ismi ile hizipler savaşı arifesinde olan ihanetleri Hz. Muhammed’i çok zor bir duruma sokmuş ve bunun üzerine peygamberi rahatlatmak üzere Ahzap-56. ayet ile O’na Allah ve Meleklerin destek olmakta oldukları bildirilmiştir.

Ahzap-56. Allah ve Melekleri, peygambere salavat getirdiler. Ey iman edenler! Siz de peygambere salavat getirin ve büyük bir içtenlikle /teslimiyetle yardımcı olun.
Haftaya inşallah konuya devam etmek üzere

Exit mobile version