Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İstanbul’dan sonra Moskova…

En İyi Yönetmen Ödülü Antakyalı Yönetmen Fikret Reyhan’ın yönettiği ve

En İyi Yönetmen Ödülü

Antakyalı Yönetmen Fikret Reyhan’ın yönettiği ve Nisan ayında İstanbul Film Festivali’nde dört ödül birden kazanan “Sarı Sıcak”, uluslararası prömiyerini yaptığı Moskova Uluslararası Film Festivali’nden En İyi Yönetmen Ödülü’yle döndü.

Fikret Reyhan’ın yazıp yönettiği “Sarı Sıcak”, uluslararası prömiyerini yaptığı 39. Moskova Uluslararası Film Festivali’nden ödülle döndü! 29 Haziran’da sona eren festivalin ana yarışmasında 13 film arasında yer alan Filmin Yönetmeni Fikret Reyhan, İranlı Yönetmen Reza Mirkarimi’nin başkanlığını yaptığı ve İtalyan Oyuncu Ornella Muti, Finlandiyalı Yönetmen ve Yapımcı Jörn Donner, İspanyol Yönetmen Albert Serra ve Alman Film Danışmanı Brigitta Manthey’den oluşan ana jüri tarafından ‘En İyi Yönetmen’ seçildi.
-KONUSU-
Nisan ayında ilk gösterimini yaptığı 36. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma’sında Altın Lale En İyi Film dahil olmak üzere En İyi Erkek Oyuncu (Aytaç Uşun), En İyi Görüntü Yönetmeni (Marton Miklauzic) ve En İyi Kurgu (Ömer Günüvar, Fikret Reyhan) dallarında ödülleri toplayan “Sarı Sıcak”; kendilerine ait tarlalarında geleneksel yöntemlerde direnip hayata tutunmaya çalışan göçmen bir ailenin, farklı bir gelecek hayalini kuran ve kaderini kendi ellerine almaya çalışan oğulları İbrahim’in sarsıcı hikâyesini konu alıyor.
Nizamettin Reyhan ve Nuriye Bilici’nin yapımcılığında gerçekleşen “Sarı Sıcak”ın başrollerini ise, ilk sinema filmi “Silsile” ile Adana’da Umut Veren Genç Erkek Oyuncu seçilen, “Sarı Sıcak” ile de İstanbul’dan En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan Aytaç Uşun ve “Kollama”, “Muhteşem Yüzyıl”, “Suskunlar”, “Masum”, “İçimdeki Fırtına” gibi televizyon dizilerinin yanı sıra “Tepenin Ardı”, “Ertuğrul 1890”, “Abluka” filmlerinin usta oyuncusu Mehmet Özgür paylaşıyor.
Festival yolculuğuna devam edecek olan “Sarı Sıcak”, sonbaharda Türkiye’de gösterime girecek.
-YÖNETMEN GÖRÜŞÜ-
Elde ettiği başarılarla adından söz ettirmeye devam eden Fikret Reyhan’ın kendi filmine dair söyledikleri ise şöyle:
İnsan, kırklı yaşlarına geldiğinde, kendisiyle ilgili değerlendirme ve hatta kendisiyle bir hesaplaşma yaşıyor. Bütün yaşadıklarını, yaptıklarını ve yapamadıklarını gözden geçiriyor. Mesela, çocukluğumun tozlu anılarını kurcaladıkça içim daha bir acıyor şimdilerde… Gençlik dönemlerinde yörenin en iyi sebze tarımını yapan babam ile amcamın son dönemleri geliyor aklıma…
Bir kaç yıl içinde işleri tamamen kötüye gitmiş, borçlandıkça borçlanmış, otuz senede kazandıklarını üç sene içinde kaybetmişlerdi. Ne babam, ne amcam, ne de biz çocuklar bu kötü gidişe anlam veremiyorduk. Annem ve yengem bu durumu uğursuzluk sayıyor, ortadan kalksın diye durmadan tütsü yakıp dualar okuyorlardı. Rahmetli amcam ise farkında olmadan ailecek bir günah işlediğimizi ve Tanrı’nın ailemizi cezalandırdığını düşünüyordu. Onun için etrafındaki bütün iyi insanlar gitmiş, yerlerine daha kötüleri gelmişti. Babam, yaşadıklarımızı kabullenip, akrabalarının en fakiri olmayı göze alarak ailesini topladı ve memlekete döndü. Ama amcam çok gururluydu… Ne kendi gitti, ne ailesinden birinin gitmesine izin verdi. Hatta gitmek isteyen küçük oğlunun yolunu çok sert bir şekilde kesti.
Küçük insanların küçük hayalleri olur. Çünkü dünyası da küçüktür. Amcamın küçük oğlu da sadece tır şoförü olmak istiyordu. Belki sadece gitmek, belki babasının baskısından kaçmak, belki de kendisinin efendisi olacağı daha özgür bir hayat istiyordu.
İşte hayatımın bu dönemine yeniden dönmek, üzerinde düşünmek, ailemizin hikâyesini anlatma ihtiyacı hissettirdi. Dönüşen üretim ilişkilerinin kendilerini nasıl bitirdiğini anlamayan ve değişen üretim araçlarına adapte olamayan ailemi belki de kendimi daha iyi tanıyabilmek adına hikayeleştirdim. Kırk senedir geleneksel yöntemlerle sebze tarımı yapan amcam için yüksek sera, damlama, yağmurlama gibi yeni üretim kavramları çok yabancıydı. Zaten feodal yapısına uygun olarak değişime de hiç açık değildi. Ve sonuç maalesef kaçınılmazdı.
Bu günden ve bu yaşımdan bakınca o gününün resmini daha net görebildiğimi sanıyorum. Oysa çocukluk biraz da her şeye kanmak, inanmak değil midir? İşte o çocukluğa, o her şeyin mümkün olduğuna inanan çocukluğa dönmek, o çocuğun hikâyesini anlatmak, onu yeterince anlarsam bugün kendimi daha çok anlayabileceğimi düşünmek beni SARI SICAK’ı yapmaya iten duygudur.
SARI SICAK, amcamın oğlunun tır şoförü olma hayalini gerçekleştirmek için verdiği mücadeleyi anlatırken, aynı zamanda yukarıda bahsettiğim üretim ilişkilerinin değişmesine paralel olarak sermayenin de el değiştirmesi ve bu değişimden etkilenen insanların hikâyelerini de anlatmak amacındadır.”
-FİKRET REYHAN-
Hatay’da dünyaya geldi. Yüksek Fizik Mühendisi. İlk romanı ‘Defne’ 2007 yılında; hikâyeleri ise çeşitli dergilerde yayımlandı. Sinemaya ‘Üç Para’ (2009) adlı kısa filmle başladı. Ardından ‘Meta- Morfoz’ (2012), ‘Kesit’ (2013) adlı iki kısayı ve ‘Mecliste Bir Gün’ (2013), ‘Geçen Zamanın Peşinde’ (2014) adlı belgesel filmleri yönetti. ‘Sarı Sıcak’ ise Yönetmen’in ilk uzun kurmaca filmi.
-FİLMOGRAFİ-
Sarı Sıcak (2017)
Geçen Zamanın Peşinde (2014) – Belgesel
Mecliste Bir Gün (2013) – Belgesel
Kesit (2013) – Kısa Film
Meta-morfoz (2012) – Kısa Film
Üç Para (2009) – Kısa Film
-BAŞROL-
Film’deki ana karakter olan ‘İbrahim’i oynayan Aytaç Uşun, 1990’da İstanbul’da dünyaya geldi. Maltepe Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü’nden mezun oldu. DOKSANLAR (2013) adlı televizyon dizisiyle başlayan profesyonel oyunculuk kariyerini SİLSİLE (2014) adlı sinema filmiyle sürdürdü. Bu filmdeki performansıyla, 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandı. Aynı yıl, Nesimi Yetik’in TOZ RUHU filminde rol aldı. Son filmi SARI SICAK ile İstanbul Film Festivali’nin Ulusla Yarışması’nda En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nün sahibi oldu. Kurucularından olduğu Çırak Sahne’de tiyatro kariyerine devam eden Uşun, SARI SICAK’ta İbrahim rolünü canlandırmaktadır. -Tamer Yazar-