İzmir’de şiddetli hissedilen deprem, yüreklerimizi burktu. Öncelikle vefat edenlere rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim. Deprem bölgesinde yaşamamıza rağmen, maalesef bölgemizde ve ülkemizde hiçbir zaman “deprem olmayacakmış” gibi davranmaktayız.
1) Öncelikle, bu depremden toplum ve yöneticilerimizin önemli dersler çıkartması gerekir. Depremin ne zaman, nerede, hangi şiddette olacağı belli değil. O yüzden tüm hazırlıkların yapılması gereklidir. Japonya, yılda birçok kez “beşik gibi” sallanan bir ülke. Depremin hemen sonrasında hayatlarına devam edebiliyorlar. Bunu Japonlar nasıl başardı, bunun araştırılması ve bizde uygulanması gerekir.
2) Bir şov merakıdır, gidiyor. Netflix’te bir belgesel var, “sosyal ikilem” adlı. İzlemenizi tavsiye ederim. Sosyal medyanın kişilik üzerinde ne denli değişimler yarattığını ve sosyal medya şirketlerinin amaçlarını konu alıyor.
Buradan tüm yetkililerimize seslenmek istiyorum. Mesele, sosyal medya hesaplarınızda ne kadar güzel pozlar verdiğiniz, kaç beğeni veya paylaşım aldığınız, kaç takipçiniz olduğu değil. Topluma ne kadar faydalı olabiliyorsunuz, ne kadar dokunabiliyorsunuz? Bu mühimdir. Yoksa yangın oluyor, orada basın açıklaması! Deprem oluyor, orada kameralara dönük pozlar! İnanın, toplumun beklentisi bunlar değil.
3) Anaokulu ve ilkokuldan başlayarak, öğretim müfredatımıza “iyi insan ve ahlak” dersi koymamız, bu dersi her yıl defalarca tekrarlamamız gerekir. Çünkü “insanlığımızı” kaybettiğimizde, gözümüzü “ranttan” başka bir hırs görmüyor. Gözümüze “rant” perdesi inince, sadece para kazanmak için her türlü “adilik” yapılıveriliyor.
Buradan inşaat mühendislerine, denetim şirketlerine, müteahhitlere, ruhsat veren incelemesini yapan yetkililere seslenmek istiyorum. Bina yaparken lütfen malzemeden çalmayın, kurala uygun olmayan yapılara lütfen izin vermeyin ve bu yola başvuranları lütfen “ifşa” edin, bunlara ağır yaptırımlar uygulayın.
4) Ülke olarak hala “deprem” bölgesinde olduğumuzun farkında değiliz ve gerekli tedbirleri almıyoruz. Depreme hazırlıklı olabilmemiz için “bütçe disiplinini de” sağlamak zorundayız. Ülke olarak hala 99 depreminde gerekli dersleri çıkartamadık. Bütçemizi hazır tutmamız ve güçlü bir “yedek akçe” oluşturabilmek için, mali disiplin gereklidir. Bunun için de “israftan kaçınmak” lazımdır. Bu konuda iktidara sık sık eleştiri getiren muhalefet partilerine de bir çağrıda bulunmak isterim.
Meclis kürsüsünden sık sık “israf” yapılıyor diye iktidarı eleştirmenize rağmen, Meclis’teki israflara maalesef gereken tepki gösterilmiyor. Milletvekillerinin topluma gösterilmeyen “giderine” tepki gösterilmiyor. Bugün bir milletvekiline ortalama 11 personel düşüyor. Meclis bütçesi 1.8 milyar TL’ye yükseltilmiş durumda. Meclis’te 6.787 personele ne gerek var? (bu bilgiler https://www.birgun.net/haber/vekil-basina-11-personel-321294 kaynaklıdır, hata var ise tekzip hakkı saklıdır…)
Samimiyet Sayın Vekiller, ilkelerinizi lütfen her olaya her duruma uygulayınız.
5) Son olarak, milletin samimi dayanışma içerisinde bulunması gerekir. Deprem sonrası kira fiyatlarını rayicin çok üzerinde zamlandırmak gibi kanaatimce “ahlaka aykırı”, toplum vicdanını zedeleyici davranışlardan kaçınmak, bu yola girenlere yaptırım uygulamak gereklidir.
Samimiyetle, mantıkla bir sorun çözülmek istenirse, o sorun büyük ölçüde çözülür. Tıpkı Japonya’da olduğu gibi. Aksi halde, yıllar boyu bu sorunlarla uğraşır, pisliği paspas altına itmekten ve şov yapmaktan başka hiçbir şey yapamayız.
bekir.atahan@atahanhukuk.com