Kadın Kimdir!

Kimi der ki kadın, Uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın, Yeşil bir harman yerinde Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayalimdir, Boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran. Kimi der ki çocuk doğuran. Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal. O benim kollarım, […]

Kimi der ki kadın,

Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.

Kimi der ki kadın,

Yeşil bir harman yerinde

Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.

Kimi der ki ayalimdir,

Boynumda taşıdığım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran.

Kimi der ki çocuk doğuran.

Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.

O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.

Yavrum, annem, karım, kızkardeşim,

hayat arkadaşımdır.

Nazım Hikmet Ran

Sosyolojik boyutta değerlendirildiğinde ilk aile oluşumu Anaerkil ( kadın egemen ) bir yapılanmadır. Kadının ürettiği, savaştığı, mücadele ettiği, akışı yönlendirdiği toplumsal bir yaşam tarzı egemendi. Toprağa yerleşmeyle, toprağın işlenmesiyle, zirai yapılanmayla birlikte daha çok fiziksel gücün ortaya çıkmasıyla aile yapısı Ataerkil ( ekek egemen ) bir yapıya dönüşmüştür. Erkek kadının daha önceden sahip olduğu tüm nitelikleri kendinde barındırmış, kadın daha çok ev işleriyle meşgul olmuştur. Sanayi devrimiyle birlikte toplumsal rollerde yeniden bir yapılanma meydana gelmiş ve Çekirdek aile yapısı ortaya çıkmıştır. Artık erkek de kadın da aynı ortamlarda çalışmaya başlamış, üretime ortak olmuşlardır. Artık hiçbir cinsin diğer cinse üstünlüğü kalmamış, hayatın birçok alanında eşitlik sağlanmıştı. Tabi sosyal değişimler fizik kanunları gibi keskin ve ani oluşabilen değişimler değildir. Kadın sosyal hayatta aktifleştikçe -kimi zaman erkeklerden daha iyi oldukça- erkekler tarafından psikolojik baskılara maruz kalıyor. Kadınlar başarılı oldukça erkeklerdeki yetersizlik duygusu onları fiziksel müdahalelere sevk ediyordu. Ve adına “şiddet” dediğimiz kavram toplumsal yaşam içerisindeki yerini alıyordu. Tekrar tekrar söylüyorum, kadına uygulanan şiddetin altında yatan temel etmen “erkeğin yetersizliği”dir. Şiddetin kendisi bile kavramsal olarak tek başına iğrenç duruyor zaten. Bunu bir de kadın ve çocuklarla birlikte yazdığınızda olayın vehametine sınır koyamıyoruz. Kadına şiddet bir insanlık suçudur. Bu suçu işleyenlerin cezasının maddi hiçbir karşılığı yoktur. En net bir betimlemeyle “Kadın topraktır. Toprak doğurganlıktır. Doğurganlık üretimdir. Üretim ise gelişmedir.”

Bu haftaki kitap tavsiyem: ACİBE SIKAR ” ADAKLI SAÇLAR”

Exit mobile version