Nilgün Marmara mezuniyet tezinde Sylvia Plath için, “Plath’ın narin, incinebilir ruhani varlığı ve her şeyin sürekli kirlenişinin iç karartıcı bir şekilde farkında oluşu, onu ölüme sürüklemiştir. Kadınların toplumsal bir hastalığın sonucu olan perişanlığının kurbanı olmuştur. Karmaşık düşünce yapısının yol açtığı gerilimin niteliği çözümsüzlük doğururken, yaşamının gerilimi sonsuza akar…”
8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlar. Ancak işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü önerisi oybirliğiyle kabul edildi…
Fakat hiçbir şey kadın algısını ve kadına olan bakışı değiştirmedi… En gelişmiş ülkelerde bile bu ayrımcılığı apaçık görmek mümkün. Şiddet hep bir gerekçeyle çıkıyor karşımıza… “hak etmişti” histerisi özellikle. Bu kalıplaşmış sözcüklerle kadına yaftalanan cinsiyetçi yaklaşımlar… “Kızını dövmeyen” diye başlayıp ve hak etmişti sonucuna vardırılan problemli bakış açısı… Popüler dizilerde, filmde, klipte ve en çok da çevremizde, ailemizde…
Şair de olsa, ev hanımı da, bilim insanı ya da piyanist… Kadın kadındı işte. Kendi kendineydi…
“Biricik sevdiğin dünyada ben miyim şimdi?
Gerçekten ben miyim artık aşkının muhatabı?” diye sesleniyor Şair Nigar Hanım.
1856-1918 tarihleri arasında yaşadı Şair Nigar. 13 yaşındayken Mehmet İhsan Bey’le evlendirilir. Üç çocuk, böbreklerinde başlayan o amansız hastalık ve Mehmet İhsan Bey’in ilgisizliği onu her zamankinden daha hassas ve kırılgan bir yapıya dönüştürmüştür.
Kadın olmak zor bir kere… İster doktor olsun, ister fabrika işçisi…
Yaşar Nezihe, 1881-1971 yılları arasında yaşamış şairlerimizden. Babası okumasına izin vermiyor. Buna rağmen bir yıl okula gidebilmiş ve okumayı öğrenebilmiştir. Başına buyruk hali onun evden kovulmasına neden olsa da özgürleşmesinin kapılarını aralamıştır. Yıllar sonra babasına öfkesini “Babam” şiirinde şöyle dile getirir:
“Ben yetim evlâdıma nasıl baba oldumsa
Sen de öksüz kızına bir ana olacaktın…”
Eğitim hakkından mahrum 1 milyardan fazla yetişkinin 2/3’ü kadınken,
1,2 milyar yoksulun %70’ini kadınlar oluşturuyorken,
Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70’i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyorken
Dünyada her 3 kadından 1’i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalırken ve her 5 kadından 1’i hayatının bir döneminde taciz veya tecavüz kurbanı olurken, kadınları bir güne sığdırmak…
“Ah kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya…” diye fısıldıyor Gülten Akın.
Kadın ve çocuklara şiddette sayısal artışın yanı sıra, şiddetin biçimi de değişti… Kadınların yarısından fazlası yaşadığı şiddeti anlatamıyor bile… Namus ve tahrik gibi kavramların ardına gizlenerek, kadını cezalandırmanın yolları didikleniyor adeta…
“Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
Kimse duymuyor çığlıklarımı
Duyan aldırış etmiyor…” diye haykırıyor Nilgün Marmara
Kadınların yarısından fazlası, değil günü yaşamak, yaşadığı şiddeti dahi anlatamıyor… Ve belki bunu hisseden bir kadın şair, yaklaşık yüz sene öncesinden ses veriyor günümüz kadınlarına…
“Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime,
Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime…” diye sitem ediyor İhsan Raif.
1877 – 1926 yıllarında yaşayan İhsan Raif. Bir güne sığdırılmayı kabullenmeyen her kadın gibi sitem ediyor aslında…
Kaynak: istanbulkadinmuzesi.org