Gözyaşlarından inci yapmak, şairin kaderi. Bu incilerin bir sevgili kahkülünde parıldadığını görmek te en büyük mükafaat. Benim zavallı gözyaşlarım ölmek istiyorum, dekorsuz, poz almadan, batan bir güneş gibi ihtişamla değil, kaderin bileklerime taktığı prangalar dan kurtulmak için ölmek… Mütevazı bir odadan süslü bir salona geçer gibi, realiteden, tarihte geçmek umrumda değil…
Jurnal Cemil Meriç
Balkan Savaşları esnasında Dimetoka’dan Türkiye’ye gelen hakim Mahmut Nizami bey ve Zeynep Ziynet hanımın oğludur, Hüseyin Cemil Meriç. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde doğdu. Türk yazar, çevirmen, düşünür ve sosyolog… Tarih, edebiyat, felsefe, ve birçok alanda araştırma yapmış ve yazılar kaleme almış bir düşünce adamıdır.
Çocukluk devri insan kaderinin çizildiği dönemdir. Cemil Meriç’te hayatı boyunca çekeceği sıkıntıları, dışlanmayı, o zamandan yaşamaya başlar. Göçmen bir aile, düşman bir çevre ve keşfedilmesi zorunlu bir dünyada yaşamak da onun kaderidir. O, dünyada yapayalnız küçücük bir çocuk ve yalnız kalmaya mahkum… Herkes bütün akranları oyunlar oynarken, kendi bir başına kalmak, kitapların dünyasında bir başına. 4 yaşında, sütten kesildiği yaşta okumayı öğrenir. Akranları kitapların ancak resimlerine bakarken, o Mehmet Emin Yurdakul’un çıkardığı “ Türk sazı” dergisini okumaktadır. Düşman bir dünyada dostsuz büyüdü. İnsanlardan kaçıp kitaplara sarıldı. Saint-Simon’nun ölüm döşeğinde bile ” birbirinizi seviniz” sözleri geliyor aklımıza. Cemil Meriç, Türk Edebiyatına inanılmaz katkı sağladı, ve yazmış olduğu kitaplardaki sözleriyle insanların hayatına her zaman yön verdi. Ülkemizin ender aydınlarındandır. Ömrünün hiçbir döneminde sağda olmamıştır, solda da…
Cemil Meriç’in yeri hep kütüphanelerdir. Yalnızdır!
Kitapların dünyasına sığınmış, 38 yaşından itibaren gözlerini kaybetmiştir. Hayat dolu, enerji dolu bu insan intiharın eşiğine gelir. Okuması yazması mümkün değildir. Tek başına, uzun süre kızı Ümit Meriç ve oğlu Mahmut Ali Meriç babalarının gören gözü olur. Ona istediği kitapları okurlar. Her zaman ona okuyacak birilerini bulmuştur. Talebeleri de onu hiç bir zaman yalnız bırakmadı. Gününün sekiz saatini yine kitaplarla geçiririr. Hatta o kadar ki “Okumadığım zaman körlüğümü hatırlıyorum ve büyük bir ızdırap duyuyorum” der. Sosyal bilimler alanında pek çok katkı vermiş ve 13 Haziran 1987 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.
Cemil Meriç’in, Saint Simon ilk sosyolog ilk sosyalist, kitabından alıntılar…
•”Özgür olmak istiyorsak, özgürlüğümüzü kendimiz yaratmalıyız ve onu başka bir yerden gelecekmişcesine beklememeliyiz.”
•”Saint Simon, o güne kadar bir fakirler yığını olarak ele alınan işçi sınıfına sosyal bir kişilik kazandırır. Artık fakir yok, fakir işçi var. Fakir kilisede avlusundan çıkmış, keşkülünü fırlatmış, çalışan bir insan olmuştur. Yoksuldur ama çalışmak isteyen bir yoksul. Ve çalıştığı halde fakir kaldığı için ahlak ve iktisat açısından ilgiye değer. Yoksuldur çünkü ya hakkı olan ücreti alamıyordur ya da işsizdir. Saint Simon iktisada yeni bir vazife yükler: fakirleri göz önünde bulundurarak toplumu yeni baştan düzenlemek. Çoğunluk ön plana geçiyordur artık. Bakışlar ücret verenden ücret alana, topraktan fabrikaya, çiftçiden demirciye çevirilir.”
Bu haftaki kitap tavsiyem:
CEMİL MERİÇ – JURNAL-
YORUMLAR