Kardeş kardeşi yer mi?

Bir dağın tepesinde mahsur kaldınız ve arkadaşınız öldü. Arkadaşınızı yer misiniz? Kar Kardeşliği filmi bu soruyu soruyor. Sanatsal açılımıysa şu sanki; Bir insan hayatta kalabilmek için en fazla nelerden ödün verebilir? İnsan olmanın bir alt ya da üst sınırı var mı? Günlük ahlakımız, bağlı olmakla övündüğümüz prensiplerimiz değişen koşullara ne kadar bağlı? Şartlara göre ne […]

Bir dağın tepesinde mahsur kaldınız ve arkadaşınız öldü. Arkadaşınızı yer misiniz?
Kar Kardeşliği filmi bu soruyu soruyor. Sanatsal açılımıysa şu sanki; Bir insan hayatta kalabilmek için en fazla nelerden ödün verebilir? İnsan olmanın bir alt ya da üst sınırı var mı? Günlük ahlakımız, bağlı olmakla övündüğümüz prensiplerimiz değişen koşullara ne kadar bağlı? Şartlara göre ne kadar değişkenlik gösteriyor. Kar kardeşliği aslında bu önemli soruyu soruyor.

Kar Kardeşliği filmi Netflix’te, 1972 yılında Uruguay’da bir rugby takımını taşıyan uçağın And Dağlarına düşüşünü ve hayatta kalan 16 kişinin yaşam mücadelesini anlatıyor. Filmi taşıyan dramatik gerilim kolonları dört eşit parçaya bölünebiliyor: Birinci kısım Rugby takımındaki gençleri tanıtarak başlıyor, bir maç için uçağa binmeleriyle devam ediyor ve son yıllarda izlediğimiz en iyi uçak kazası sekanslarından biriyle sona eriyor.

İkinci kısım kazazedelerin And Dağlarının karlı bir tepesinde, bir uçağın enkazı etrafında yaralı arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken umutlarını yavaş yavaş kaybetmeleri ve hayatta kalmak için ölen arkadaşlarının etini yeme kararı almaları üzerine kurulu -ki bu da iyi bir taşıyıcı kolon. Sadece Vaad ettiği aksiyonla değil, insan duyguları ve doğasıyla ilgili de çok şey söylüyor, düşündürüyor bu dramatik açmaz.

Üçüncü kısımdaysa Kazazedeler, uçak enkazının içinde tam nispi bir rahatlığa kavuşacakken bu defa çığ altında kalıyorlar. Tamamı kurmaca olan bir filmde abartılı bulacağımız bu sekans gerçekten yaşandığı için kanımızı donduruyor ve tam da dramada aradığımız; kuyunun dibi, cehennemin dibi dediğimiz, en umutsuz yere götürüyor bizi. Ve gene iyi bir dramada olması gerektiği gibi umut en karanlık yerden doğuyor; Ekipten üç kişi, hangi yönde olduğundan bile emin olmadıkları medeniyete doğru yola çıkıyorlar. Bu da son ve en umut dolu hattı oluşturuyor hikayede.

Dört taşıyıcı kolonu da güçlü, hatta adeta hepsi ayrı bir film gibi.

Başta sorduğumuz soruyu cevaplayarak bitirelim; Kar Kardeşliği günlük genel geçer ahlakımızın, şartlara göre nasıl da radikal bir şekilde değişebileceğini gösteren, iyi bir film. İnsan iyi yöne de kötü yöne de genişleyebilen, uyum sağlayan, değişen, hayatta kalmaya odaklı bir organizma aslında. Ahlak, etik denilen kavramlar asla tutamayacağımız sözler, çok kolay terk edebildiğimiz kurallar aslında. Ve şartlar zorlaşınca insanın içinden hain de kahraman da çıkabiliyor.

Kar Kardeşliği gerçek bir olayı anlatırken insanın doğasına dair çok güçlü şeyler söylüyor. Bunu yaparken gücünü gerçekten alıyor. Kaçırmayın.

Exit mobile version