Oruç, kadın kırımına dönüştüğünü belirttiği kadın cinayetlerini meclis gündemine getirdi
Hatay-Samandağlı HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları Oruç, kadın kırımına dönüştüğünü belirttiği kadın cinayetlerini önergeyle meclis gündemine getirdi. Milletvekili Oruç, kadına yönelik erkek şiddetinin önlenmesi için önleyici politikaların geliştirilmesinin önemine vurgu yaptı.
Sokakta, otobüste, parkta, okulda, işyerinde, evde yani tüm yaşam alanlarında cinsiyet ayrımcılığına uğrayan kadınların; bedenlerine ve kimliklerine yönelik erkekler tarafından çeşitli şekillerde şiddete maruz kaldığını bildiren Milletvekili Oruç, Türkiye’de kadın kırımına dönüşen kadın cinayetleri nedeniyle; İstanbul Sözleşmesinden doğan yükümlülükleri olan kadına yönelik şiddetin durdurması, ayrımcılığın ortadan kaldırması, kadın cinayetlerinin önlenmesinden bahsetmenin mümkün olmadığını ifade etti.
Acil eylem planı açıklanmalı …
Her ay çeşitli kadın kurumlarının, yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlerden yararlanarak erkek şiddeti boyutunu kamuoyu ile paylaştığını belirten Milletvekili Oruç, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Ekim 2020 Raporuna göre; 21 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, 8 kadının ise şüpheli şekilde ölü bulunduğunu bildirdi ve önergesinde şunlara yer verdi: “Basına yansıyan haberlere göre; Türkiye’nin farklı şehirlerinde Kasım ayının yalnızca ilk iki haftasında 20 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 11 Kasım’da İzmir Dikili’de 23 yaşındaki Çilem Kılıç boşandığı eşi tarafından, Malatya’da 73 yaşındaki Emine P. hakkında evden uzaklaştırma kararı bulunan eşi tarafından öldürüldü ve yine aynı gün 22 yaşında Pamukkale Üniversitesi öğrencisi Tuba Tokbaş, erkek şiddeti nedeni ile hayattan koparıldı.
Kadınların, kadın hareketinin tüm uyarı ve taleplerine rağmen kadına yönelik şiddeti önlemek için bütünlüklü bir acil eylem planı açıklanmadığı gibi şiddetle mücadeleden sorumlu kamu kurumlarının pek çok uygulamasında Kovid-19 salgını bahane edilerek kanun ve yönetmelikler açıkça ihlal edildi. CEDAW, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun gibi taraf olunan uluslararası sözleşmelerin ve yasaların etkin ve adil işletilmedi, koruma hükümleri dahi salgın sürecinde sınırlandırıldı, sığınaklar kapatıldı, sığınaklara kabuller zorlaştırıldı. Koronavirüs salgını, Türkiye’de kadına yönelik şiddeti önleme politikalarının çok zayıf olduğunu, şiddeti önlemeye yönelik siyasi irade ve kararlılığın noksanlığını, bu konuda toplumsal cinsiyet eşitliğinin içselleştirilmediğini, kadınların ihtiyaçlarının ve haklarının kolaylıkla ve öncelikli olarak gözden çıkarılabilir olduğunu bir kez daha teyit etti.
Mevcut haklar ortadan kaldırılmaya çalışılıyor …
Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve cinayet vakalarında ciddi bir resmi veri sorunu vardır ve sağlıklı veriye erişmek mümkün değildir. Devlet kurumları aylık resmi verileri kamuoyunda paylaşmaktan kaçınmakta, böylelikle kadına yönelik çok boyutlu hak ihlalleri tablosunun ortaya çıkması önlenmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin verileri resmi olarak paylaşılırsa; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi CEDAW, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanunu başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşme ve kanun hükümlerinin devlet tarafından etkin uygulanmadığı ve bunlardan doğan sorumluluklarını yerine getirmediğinin kabulü olacaktır. Son zamanlarda kadınların mücadeleleri sonucu kazanımları olan başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere, Nafaka Hakkı, 6284 Sayılı Kanunu tartışmaya açılarak aslında fiili olarak uygulanmayan yasa ve sözleşmelerin yükümlülüklerinin resmi olarak da ortadan kaldırılmaya dönük bir çaba olduğu görülmektedir.”
Mehmet ÖZGÜN