Kendimiz Bozuyoruz!

Ardından Yapıyoruz! Yıkım süreci ne aşamada, kimse bilmiyor! Neden bekletiliyor, kimse konuşmuyor! Yıkılmaması sebebiyle, Antakya’nın en işlek yaya bölgesinin maliyetinde kabaran faturaları mı? Kimse sorgulamıyor! Eldeki faturanın gülümseten kısmında ise, yaya yolunu ağır tonajlı araçlara açan bizler varız… Hiç değişmeyen hikâyemizde, kendimiz bozuyoruz, ardından yine kendimiz onarıyoruz! Dün, Antakya’nın trafiğe kapalı Saray Caddesi’nin Vakıf İşhanı […]

Ardından Yapıyoruz!

Yıkım süreci ne aşamada, kimse bilmiyor! Neden bekletiliyor, kimse konuşmuyor! Yıkılmaması sebebiyle, Antakya’nın en işlek yaya bölgesinin maliyetinde kabaran faturaları mı? Kimse sorgulamıyor! Eldeki faturanın gülümseten kısmında ise, yaya yolunu ağır tonajlı araçlara açan bizler varız… Hiç değişmeyen hikâyemizde, kendimiz bozuyoruz, ardından yine kendimiz onarıyoruz!

Dün, Antakya’nın trafiğe kapalı Saray Caddesi’nin Vakıf İşhanı noktasında hummalı bir ‘zemin tamir’ çalışmasına şahitlik edenler, önce biraz durdu, ardından düşündü, ama gülümsemeyi de ihmal etmedi. Yapılan çalışma, Antakya Belediyesi mi yoksa Hatay Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından mı gerçekleştirildi, bilinmiyor. Ancak ‘görünen köy kılavuz istemez’ hikâyesinin sahipliğinde duran vatandaşların söyledikleri oldukça çarpıcı…
G.B. > Bu şehrin belediyecilik çalışmasını salt altyapı başarısı ile anlatanların Antakya’sındayız. Tabi peyzaj denen şeyi de sürekli çiçek ekip, ektiklerimizi de ha bire söküp yenilemek olarak sunuyoruz. Tüm bunlar gözlerimizin önünde yaşanıyor. Adamlar ne gizli bir çalışma yapıyor, ne de yapılanın yanlışlığını örtüyor. ‘Benden bu kadar’, diyor! Biz de ‘tamam’ diyoruz. Burası da tüm o yapılanlardan farklı mı? Buradan geçen herkes aylardır hep aynı şeyi söylüyor, ‘Bunca aracın ağırlığını bu zemin kaldırmaz’ diye! Ama vatandaşın gördüğünü bu kenti yönetenler görüyor mu, diye sorun! Cevap, şu çalışma! Para bol tabi! Maliyeti yüksek en iyi malzemeyi kullan, ardından ‘bozuldu’ diye değiştir, ama iş bilmezliğini de halı altına süpür…
N.K. > Burada herkes suçlu. Ama tek suçlu da belediye değil. Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün bu bir türlü yıkılmayan binası yüzünden buradaki düzen de alt üst oldu. Normal şartlarda, burada araç yolu bellidir. Ama binanın etrafını çevreleyen şu tente yüzünden o yol kullanılmaz halde. Araçlar da zorunlu olarak yaya yolu üzerinden gidiyor. Bu da olan kısmın çökmesine neden oluyor. Ne dememi istiyorsunuz? Bugün bu çalışma biter, o zemin yaza kadar yine aynı hali alır, yazın bir çalışma daha! Biz mi? İzleriz!
L. F. > Buradan ne zaman yürüsem, bir yarışma programı aklıma geliyor. Hani, bir yürüme yolu olurdu… Ayak bastığınızda, o zeminde ışık yanardı ya da ayağınız su dolu kısmın içine girerdi. Kazanırdınız ya da kaybederdiniz… İşte o yarışma! Tabi o zamanlar yarışanların hallerine gülerdik. Şimdi ise kendi halimize gülüyoruz. Aslında ağlanacak halimize gülüyoruz.
H.T. > Çöp kamyonları buraya girmezse, ne olur? Aslında çok bir şey olmaz! Dükkân sahipleri çöplerini ana caddeye kadar çıkartır ve orada belirlenen bir yerde toplar. Araç da gelir, cadde üzerinden bunları toplar. Böylece bu ağır aracın buradaki zararının önüne geçilir. Ama sadece bu değil ki! İpin ucu kaçmış! Etrafınıza bakmanız yeterli. Normal şartlarda, ruhsatında araç cinsi “kamyon” olarak belirtilen ağır tonajlı araçlara, ancak ve ancak gerekli şartları taşımaları halinde ‘güzergâh kullanımı izin belgesi’ verilir, bilmem biliyor musunuz? Burası ise trafiğe kapalı alan, ama maşallah güzergâh yolgeçen hanı! Bu da bize özel…
-SORALIM MI?-
Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün, ‘yıkım süreci’ yılan hikâyesine dönüşen ‘kent siluetli’ proje çalışmasının Antakya’nın Saray Caddesi’ne eklediği maliyetleri karşılamaya daha ne kadar devam ederiz? Bu alandaki ağır tonajlı araçların yaya trafiği içinde yarattığı kalabalığı ne zaman bir düzene sokarız? Asıl olarak da… Dün zemin çalışmasını gerçekleştiren belediye ekiplerinin tamiratına eklenen faturayı kime keseriz? Vakıflara mı? Ağır tonajlı araçların burada yarattığı kalabalığı görmezden gelmeye devam eden kent idarecilerine mi? Yoksa, ‘biz bozduk, yine biz yaparız’ kısmında mıyız?
-HANGİ BAŞKAN?-
Yerel idare kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması gerektiğini söyleyenler, eldeki son çalışmanın bunun tam tersi bir uygulamayı gündeme taşıdığının altını çizerken, bir vatandaşın kendi mahallesinden verdiği bir uygulama, ‘yanlış’ örneklerin çokluğuna işaret etti…
“Birkaç kez gazetelerde okumuştum, ama okuyana kadar da dikkat etmemiştim, ne yalan söyleyeyim! Bu kilit taş dedikleri şeyi kastediyorum! Geçen gün bir çalışmaya denk geldim. Önce ufak bir iş makinesi geldi. Kepçesi ile o kilit taşları kaldırdı. Yolda çalışma yapıldı. Ardından sökülenler yerine, yepyeni kilit taşlar getirildi ve o çalışma da öylece kapatıldı. Ardından merak ettim ama… Sökülenler ne oldu diye! Çünkü hiçbiri kırık değildi, ki zaten bu taşları bu kadar kullanılır hale getiren özelliği de, sökülüp takılabilmesi değil miydi? O zaman bizler, niye söktüklerimizi atıyor ve yeniliyoruz?
Memleketimin insanı geçinmek için kuruşun hesabını yaparken, bu kentte harcanan her kuruşun takibi de sıkı sıkıya yapılmalı aslına bakarsanız! Ama gözümüzün önündekini görmekten bile aciziz. O yüzden, Vakıf İşhanı’nın yanı başındaki o çalışma da bunun gibi… Tüm o zemin çökmeleri, taşların kırılması ve yürüme alanının kullanılmaz hale gelmesinin sebebi de, kenti yönetenlerin ‘yönetemeyişi’ aslında. Ya da para çok, ama bizler bunu bilmiyoruz!”
O zaman son soruyu vatandaşlar adına bizler soralım mı? Eldeki fotoğrafların yanı başında dururken ve göz göre göre buna sebep olurken, sorumluluğu ‘Hangi Başkan’ almak ister? Antakya Belediye Başkanı İsmail Kimyeci mi, yoksa Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş mı? Belki de, bu alandaki karmaşanın kurumsal sahibi Vakıflar Bölge Müdürlüğü de konuşmak ister! İster mi? -Tamer Yazar-

Exit mobile version