Kim İnanır…

İhanet ettik denildi. Bilgim yok, bana haber verilmedi denildi. Aldandık, aldatıldık denildi. Hata yaptık, böyle olacağını tahmin edemedik, bu nedenle de böylesi bir sonuç ortaya çıkıldı denildi. Bu kadarını beklememiştik. Bu kadarını hesaplayamamıştık denildi. Bu tür söylemleri çoğaltmak elbette ki mümkündür. Ama bu yazdıklarımıza bile bakıldığında bundan sonra size kim inanır dememek mümkün olamıyor. Bakınız […]

İhanet ettik denildi.

Bilgim yok, bana haber verilmedi denildi.

Aldandık, aldatıldık denildi.

Hata yaptık, böyle olacağını tahmin edemedik, bu nedenle de böylesi bir sonuç ortaya çıkıldı denildi.

Bu kadarını beklememiştik. Bu kadarını hesaplayamamıştık denildi.

Bu tür söylemleri çoğaltmak elbette ki mümkündür.

Ama bu yazdıklarımıza bile bakıldığında bundan sonra size kim inanır dememek mümkün olamıyor.

Bakınız ülkenin içinde bulunduğu duruma?

Yaz sıcağında ekonomideki yangın etkisini acımazca sürdürmeye devam ediyor.

Önce 31 Mart seçimleri nedeniyle ertelenen zamlar, daha sonra İstanbul belediye başkanlığı seçiminin tekrarlanması kararı ile de 23 Haziran sonrasına bırakıldı.
23 Haziran’dan sonra zamların birbiri peşi sıra geleceğini sağır sultan bile duymuştu.

Nitekim beklenen oldu.

Vakit geçirilmeden zamlar, birbiri peşi sıra yağmur gibi yağmaya başladı.

Bilinmelidir ki; yapılan bu zamlarla yetinilmeyecek, elbette ki bunları diğer zamlar takip edecektir.

Ekonomideki sıkışıklık ve girilen dar boğaz, böylesine ağır faturaların çıkmasına neden olacak boyuttadır.

Bu nedenle ötelenen zamların arkasının geleceğinden şüphe edilememelidir. Tıpkı Perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğu gibi.

Bu zamlarla birlikte yeni yasal düzenlemelerin de yapılması suretiyle, vergilerin arttırılması ya da bir kereliğe mahsus ek vergi alınması hususlarının da düşünülmeye başlandığı medyaya yansıyan haberler arasında yer almaktadır.

Bu arada yine medyaya düşen bir haberde, ekonomi açısından daha fazla endişelenmemize neden olmuştur.

Medyaya yansıyan haberde, merkez bankasında bulunan ihtiyat akçesinin hazineye devredileceği ve bu suretle çekilmekte olan sıkıntının hafifletilmesi yoluna gidileceği hesaplanıyormuş.

Eğer bu yola da başvurulursa, bunun anlamının şu olması gerekir: Son çare.

Diliyoruz ki; bu haberler doğru değildir. Diliyoruz ki; böylesi bir yola başvurma zorunluluğu ortaya çıkmaz.

Nitekim merkez bankası eski genel müdürü ve halen milletvekili olan Durmuş Yılmaz’da bu konudaki tehlikeye dikkat çekmiş ve bazı uyarılarda bulunmuştur.

Görünen o ki; ekonomideki gidişat hiçte iyiye benzemiyor. Mutfaktaki yangının sönmesi bir yana, giderek etkisini arttırdığı, çevresine verdiği zararı da
genişlettiği doğrultusundadır.

Enflasyonun bir an evvel dizginlenmesi, kontrol altına alınması, ekonominin rayına oturtulabilmesi için zorunludur.

Enflasyonunun frenlenmesinden sonrada, fiyatların aşağıya doğru inmesinin yol ve yöntemleri yaşama geçirilecek ve olumlu etkileri adım adım görülebilecektir. Ama bunun için seçim hesapları yapmadan, intikam duygusu ile hareket etmeden, demokrasilerde koltukların geçici olduğu gerçeğini unutmadan, kaybedilen koltukların acısını kazanan taraftan çıkartma yolunda adımlar atma yoluna gitmeden, siyasette Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yol olan, içte ve dışta barış anlayışı ile hareket etmek suretiyle, ilimin ve bilimin gerektirdiği kararları almak ve yaşama geçirmek gerekir.

Bunlar yapılmayıp aksine bir yol izlenirse, faturası siyasi iktidara kesilecek, zararı ise tüm yurttaşlara olacaktır.

Buna sebep olanlar da bu vebalin altından hiçbir zaman kalkamayacaklar.

İstenildiği kadar yanıldık, aldatıldık, bilgimiz yok denilsin. Zaten güven bir kez sarsılmıştır. Alınacak yanlış kararlarla ve intikam duygusu ile hareket etmekle, bu güven geriye gelmez, aksine tamamen kaybolup gider.

Size kim inanır derler…

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version