Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımıza kitabı sevdirmek, onlara okuma alışkanlığı kazandırmak; kitap sevgisini artırmak; anne, baba ve öğretmenlere çocuklar için kitap seçme olanağı sağlamak üzere, her yıl Kasım ayının ikinci pazartesi (7-13 Kasım) günü ile başlayan hafta, “Dünya Çocuk Kitapları Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Bu haftanın kutlanmasını ilk kez Amerikan izcileri, kitaplık yöneticileri önermiş ve 1919 yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ülkemizde ise 1947 yılından beri kutlanmaktadır.
Kitap Haftası içinde, günümüzde pek uygulanmazsa da, kitap sergileri düzenlenir, kitap sipariş mektuplarının nasıl yazıldığı öğretilir. Arkadaşlar birbirlerine kitap armağan ederler. Kitapsever öğrenciler hafta içinde kitaplıklarına çeki düzen verirler.
Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Kurucu Müdürü Prof. Dr. Sedat Sever, Cumhuriyet yazarlarından Şahin Aybek’in yönelttiği sorulara verdiği yanıtlarla, başta çocukları, onlarda okuma kültürü yaratmaya çalışan anne babaları, öğretmenleri de aydınlatıyor.
Sever, yanıtları vermeye, çağdaşlık yolunda bir yüzyıldır büyük gelişimler gösteren insanımızın önünü kesmek isteyenlerin amacını köreltecek “demokratiklik, çağdaşlık” gibi kavramlarla başlıyor:
“Demokratik ve çağdaş bir toplum yaratmak için çocuklara okuma kültürü kazandırmalıyız!”
Okuma kültürünü oluşturacak bu kavramlara uzun yılların birikimiyle açıklık getiriyor Sever.
“Okuma kültürü edinmiş birey” yetiştirmek, eğitim sistemimizin ulaşması gereken en temel amacı olmalıdır. Eğitim sistemimiz okuryazar değil, okur yetiştirmeyi öncelemelidir. Okulöncesi dönemde çocukların kendi gerçekliğine uygun resimli kitaplarla buluşması, onlara her gün düzenli kitap okunması, çocukların duygu ve düşünce bilinçlenmesinde, okula başladıktan sonraki başarılarında büyük fark yaratmaktadır.
Bunu gerçekleştirecek kitapların, içerik-resim-çizim yönünden göz doldurucu düzeye geldiği kanısındayım. Bu düzey, yazmanın-resimlemenin-çizimin belli kişilere bırakılmayışı, yetişen genç kadınların, erkeklerin insanı şaşırtacak yetenekte olmasıyla açıklanabilir.
Okuma alışkanlığı kazandırılmasında en büyük pay anne babaya düşer.
Okuyan anne baba en iyi modeldir. Okuma sevgisi en iyi, yaşayarak kazandırılabilir.
Haldun Taner, çocukların kitap okumayı sevmesi ve okuma alışkanlığı kazanması için şöyle demiş:
“Ben okumaya evde başladım. Anam, babam, büyükbabam, dayılarım, teyzem, halam hepsi bir şeyler okurdu. Evimizde kitaptan duvar görünmezdi. Kitapsız evleri bugün dahi, istedikleri kadar lüks döşeli olsunlar, özsüz, yoksul, soğuk ve ruhsuz buluyorum. Sahiplerini önemseyemem.”
Üzülerek söylüyorum, çocuklarımızda okuma alışkanlığı yok. Bir kere evde, anne baba okumuyor, okulda öğretmen okumuyor. Okuma yazmayı biz sadece okula gidip mezun olmak olarak görüyoruz, “Çocuğuma okuma alışkanlığını nasıl kazandırabilirim?” sorusunu anne baba pek umursamıyor. Son yıllarda insanlarımız dizi seyrediyor,
1870’li yıllarda 2000, 1940’lı yıllarda 5000, 1970’li yıllarda 10000 dolaylarında olan kitap baskıları, günümüzde, 1000’li, 500’lü rakamlara nasıl düştü?
Çocuk, okuyarak, bilgilenerek özgürleşir. Aydınlığa ve aydınlanmaya eleştirel okuma sürecinden geçerek ulaşabilir.
Bacon’un şu sözleri pek çoğumuzun belleğine daha öğrencilik yıllarında kazınmıştır. “Okumak insanı olgunlaştırır, konuşmak ustalaştırır, yazmak ise daha somut bilgi sağlar.” Ovidius, “Gençliğini kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır” diyor, Yavuz Sultan Selim, günde sekiz saat okurmuş. Katip Çelebi, “Mumlar tükenir, güneş doğar, ben hâlâ okurdum” diyor.
Çocuğu sürekli okuması yönünde uyarmak yerine, okuduğunda onu destekleyerek motive etmek daha doğru olur. Yatmadan önce okuyacağınız bir masal, okuma alışkanlığının kazanılmasını destekleyecektir. Ayrıca çocuğunuzla vakit de geçirmiş olursunuz ve o da kendisiyle ilgilenildiğini hisseder. Gerçekten de anne-baba TV karşısında dizi izlerken çocuk, odasına geçip kitap okumaz.
Çocuğunuzla beraber kitapevlerine/Kitap Fuarlarına gitmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.
Çocuklarımıza kitap okumayı öğüt vererek değil, örnekleyerek, gereksinim duymalarını sağlayalım. Ali Emiri diyor ki: “Lamba ışığında, kitap okuyarak sabahlardım.”
Köy Enstitüsü’ne okuma alışkanlığı olmadan gelen köy çocuğu, Tolstoy’u, Gogol’u, Gorki’yi, Zola’yı okumayı alışkanlık haline getirebiliyor. Koyunları otlatma sırası kendisine gelen kız çocuğunun çıkınında ekmekle birlikte Antigone bulunabiliyor. Kitaplar enstitülerin ayrılmaz bir parçasıydı. Öğrencilere yaz- kış, her gün, birer saat özgür okuma saati verilirdi. 15 günde bir, her öğrenci okuduğu kitabı okul öğrencilerine, öğretmenlerine tanıtırdı.
Yaşam, okudukça anlam kazanır. Önce kendimiz okuma alışkanlığı edinelim, sonra öğrencilerimize okuma alışkanlığı kazandırıp onlara okumayı sevdirelim. Eğitimin en ağırlıklı yanı budur. Kitapları görerek, kitapları göstererek Dünya Çocuk Kitapları Haftası’na “merhaba” diyelim.