Türkiye kıyımlar ülkesi. 31 Mart 1325, Menemen Kubilay, Atatürk’e suikast, Maraş, Çorum. Bahçelievler, Piyangotepe, Taksim, Sivas, Gazi kıyımları…
Ve sonrakiler… Neden böyle? Çünkü ezilenler, kanı dökülenler, canlarını, sevdiklerini kıyımlarda yitirenler, onların sözcüsü geçinenler Atatürk Devrimine sahip çıkmadıkları gibi karşı çıkıyorlar
80 öncesi yetmiş parçaya bölünen sol içinde yalnızca dev-genç Cumhuriyete saygı duyuyordu. Sivas Kıyımında ateşe verenler “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” diye höykürürken birileri Şeyh Sait, Seyit Rıza için de çiçek bırakıyor. Uzgör kanallarında konuşup, sözde ananlar neredeyse tümüyle etnikçi, Kürtçü, cumhuriyet karşıtı, casusluğu ayyuka çıkmış sahte tipler. Açıkça yazıyoruz. Halk tv, tele1, krt, sözcü tv, flash kanalları açıkladığımız berbat durumun eylem yerleri. Yazık. Halkı aldatan aldatana.
Ne ki olaylar küçük kusur olayları değil, onlarca can yitiminin bulunduğu kıyımlar.
MHP iç hesaplaşmasının kurbanı Sinan Ateş öldürümü davası Sivas Kıyımı anmasını gölgeledi. Ateş’in görüntüsü dolaşıyor; arkasında ölüm emri vermiş Alparslan Türkeş’in büyük boy fotoğrafı, kürsüde eliyle kurt işareti yapan Ateş, saatlerce konuşturulan ülkücü avukat… Ne güzel değil mi?
Birisi de bu durumu sormalı; ben soruyorum.
Ankara Gar Kıyımı konusuna bakalım. Neredeyse herkes biliyordu olacağını. Sıradan günlerdeki polis bile yok o gün. Peki, DİSK KESK genel merkezleri neden iptal etmediler. Daha bir ay önce Suruç Kırımı yapılmış. Bu soruyu her zaman soracağım. Pislik her tarafta…
CHP de içinde olmak üzere içtensizlizlik, iki üç yüzlülük, sahtecilik içinde yüzüyoruz.
İnsanımızı kıyımlardan koruyacak irade şimdi hiç yok.