Cal Newport, Dijital Minimalizm adlı eserinde; “Sosyal medya bir araç, fakat bizi delirten, sosyal medyanın onsuz yaşayamayacağımız bir şeye dönüşmesi…” diye yazar
Aslına bakarsanız, bilgiye ulaşmak, bireyin kendini ifade etmesinin en güzel yollarında biri…
Ama güvenilir bilgiye ulaşmak daha da önemli…
Çünkü bilişsel tüketimin hızı, hiçbir şeye benzemiyor…
Herkes bir anda edebiyat eleştirmeni
Herkes bir anda siyaset bilimci
Herkes herkesin ilişkisinde sorumluymuş gibi
Herkes herkesin tercihini kıyasıya hırpalıyor
Ayıklanan metinlerle, neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakılmaksızın, herkes herkesin karşılığı ve herkes herkesin derdine devaymış gibi yaşıyor…
Herkes doktor
Herkes diyetisyen
Hemen herkes spor yazarı
Ekonomist…
Baskın olma ve bilinçsiz bir kolaycılıkla canlılığı ufalayan klavye histerisi…
Bir çeşit sembolik şiddet ama daha çok yıkıcı bir yıpratma süreci…
Zaman zaman cinsiyetçi ve ötekileştiren…
Kendinden farklı olanı cezalandıran…
Bilinci kapalı bir tahammülsüzlük…
Çünkü tek kaygı “beğen” butonu…
“Bir sesin tınısının veya bir arkadaşla kahve içmenin yerini ‘beğen’ butonu aldığında uyanıp kendimize gelmemiz gerekiyor…” diye yazmış Cal Newport
*
Hecenin Kesiştiği Yaşam
Bir ömrün kıyısında yaşamak ne zor iş…
Uzaklaşmak veya kendine bulaşmak…
Bu garip yaşanmışlık sancılı bir tedirginliğin, sevdaya bulanık bir yanılsaması olsa gerek…
Her şeye kuşkulu bir düşünce, bir üzüntü anı, bir kuruntu silsilesi neleri yazsa mutlu olur?
İnsan ve doğa temelli duygular kişiyi yıpratır.
Herkes için çarpan yürek, zamanla kendini ihmal eder.
Kendi sıkıntısına, kendi derinliğine sırt çevirir.
Yazar, canlının kısa bir özetini nasıl anlatabilir ki?
İnsanı, doğayı ve yaşamı
Peki ya aşk, bu tükenen canlının hangi hecesiyle ilişkilidir…
Sabahattin Ali, insanın konuşulmayan ikilemini yansıttı örneğin…
Çatışkılarını, korkularını ve aşkını…
“Ayın şavkı vurur sazım üstüne
Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni…”
Yağmurla cebelleşen adımlar, soğuk bir havada girilen deniz, sebepsizce dökülen gözyaşı… Şair yazdıklarıyla aşkı kodlamıştır aslında…
Kahkaha, dost sohbeti, hüzünlü bir başkaldırı, bir ayrılık habercisi…
Çünkü gerçekler içine o kadar işlemiştir ki, bu özel duyguları kucaklamıştır bir bakıma…
Ve yine Cal Newport; “Bir sesin tınısının veya bir arkadaşla kahve içmenin yerini ‘beğen’ butonu aldığında uyanıp kendimize gelmemiz gerekiyor…”
Murad DEMİRKOL