Sessizce bekliyorlar!
Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından, Asi Nehri’ndeki kirliliği ortadan kaldıracak proje bağlamında sürdürülen çalışmalar, eski Roma Köprüsü’nün olduğu yerde çıkan kesme taşların sessiz bekleyişlerine de sahne oluyor.
İnsan eliyle yok edilmiş bir tarihin fotoğrafını çeksek, Antakya’daki Roma Köprüsü listeye kaçıncı sıradan girer bilinmez ama, eldeki en kanlı ‘tarih’ cinayetlerinden biri olduğu konusunda herkes hemfikir. Hatta buna dair kaleme alınmış en etkileyici yazılardan biri, aslen Hataylı olan, Kültür ve Turizm
Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman’a ait.
Bilindiği gibi, Amik Gölü’nün Asi Nehri aracılığı ile kurutulması projesi çerçevesinde, Asi’nin genişletilmesi ve yatağının taranması çalışmaları sırasında, kentin Roma İmparatorluğu döneminden beri ayakta duran ünlü taş köprüsü (ki Diocletian zamanında yapıldığı tahmin edilir), 1972 yılında yıkılmış, yerine de bugünkü köprü inşa edilmişti.
-OLDU BİTTİYE GETİRİLDİ-
Yıkılan köprünün yok edildiği noktada iş makinelerinin çalışmaları sırasında çıkan kesme büyük taşlar, unutulan dünü ve eldeki hikayeyi bir kez daha hatırlatırken, Yayman’ın konuya dair hassasiyetini de o hatırlananlara ekliyor.
İşte o kelimeler…
“Tarihi Roma köprüsünün yıkılması, yakın dönem Türkiye tarihinin en büyük ayıplarından biridir. Bin yıldır ayakta duran ve Asi Nehri’ne yoldaşlık yapan Roma Köprüsü’nün boşaltım kapasitesinin azlığı öne sürülerek yerine yeni bir köprü yapılması, ilk defa, ABD ve Milletlerarası Kalkınma Teşkilatı’nın ortak projesi olarak hayata geçirilen IECO Raporu ile ortaya çıktı. Siyasi iktidar, raporda sunulan altı seçenek içinde en radikal olanını benimsedi ve gölün sularının hızla boşaltılması için tarihi köprü yıkıldı. Asi’yi zarif bir gerdanlık gibi binlerce yıldır süsleyen tarihi köprü, Amik Gölü ile birlikte bir oldu-bittiye getirilerek yok edildi. Bugün gelinen noktada, hem gölün kurutulmasının hem de tarihi Roma Köprüsü’nün yıkılmasının yanlışlıkları apaçık ortada. Yıkılan köprünün yerinde bugün beton ayaklar üzerinde duran iğreti bir köprü yer alırken, Amik Gölü’nün yerinde maalesef yok olan bir tabiat duruyor.”
-KONUŞMAYACAK MIYIZ?-
Öyle görülüyor ki, çalışmaları sürdürülen Defne Battı-Çıktı Projesi sırasında ortaya çıkan tarihi eserlere eklenen ‘sessizlik yemini’ burada da geçerli. Peki, konuya ilişkin hassasiyetini “Bir yok oluşun öyküsü” başlığında 2015 senesinde ortaya koyan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, ‘şikâyet’ konusu olan bu yeminin bozulmasına da ön ayak olur mu? Eldekinin ‘ne’ olduğunun merakında bekleyenlere cevap verir mi? Peki, olası cevaplara, Defne’de çıkanlara dair de bir şeyler ekler mi?
-Tamer Yazar-