Dün, 1 Mayıs Dünya Emek Günü’nü kutladık, sessiz sedasız.
Dünyamızı kuşatan Korona virüs önlemleri nedeniyle üç gün (Dün, bugün ve yarın) evdeyiz. Gerçi biz yaşlarda olanlar kırk gündür aynı durumdayız.
23 Nisan’da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı halkımız saat 21.00’de balkonlardan nasıl büyük bir coşkuyla kutladıysa; emekçilerimiz de ‘’Dünya Emek Günü 1 Mayıs’ı’’ öyle kutladılar. Balkonlara çıkıp işçi marşını seslendirdiler, sloganlarını attılar.
Dün sabah saatlerinde, Beşiktaş’ta Disk önünden Taksim Meydanı’ndaki, Atatürk Anıtı’na çiçek koymak için yürümeye çalışan Disk Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve yanındaki 20 kadar sendikacı göz altına alındı.
Bir çok sendika sabah saatlerinde Anıt’a karanfil bıraktılar, 1977 yılında yitirdiklerimizi andılar.
Anımsyacaksınız, 1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı’nda kutlanan İşçi Bayramı’nda 34 kişi yaşamını yitirmiş ve 136 kişi de yaralanmıştı.
Aradan 43 yıl geçti, olay hâlâ aydınlanmadı… Kanlı 1 Mayıs’ta ne olmuştu?
Emekçiler, bayraklarıyla şenliğe gider gibi çıktılar evlerinden, bazıları bir daha dönmediler… Tam 34 evin kaderiydi bu.
O günden bu yana Taksim Meydanı, 1 Mayıs anmalarının simgesi olmuştur.
“1856 yılında Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri insani çalışma süreleri istediler ve günde 8 saatlik çalışma için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.
Bu kez 30 yıl sonra 1 Mayıs 1886 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago kentinde 1 milyona yakın işçi 8 saatlik iş günü için genel greve gitme kararı aldı. 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi birlikte yürüyüş geçti. Siyahların bu yürüyüşe katılmasının anlamı Louisville‘de bulunan parkların siyahlara kapalı olması etkili olmuştu. Sokaklarda başlayan bu yürüyüş Ulusal Park’a kadar devam etti.
Yürüyüş 3 Mayıs’a kadar devam ettiği için katılım giderek artmıştı. McCormick‘e ait fabrikalarda işten çıkartılan ve greve katılan işçiler miting düzenlediler. Ancak miting sona ermek üzereyken McCormick fabrika düdüğünü çalarak, içerdeki patron yanlısı kandırılmış grev kırıcıları dışarı çıkarttı. Bunun üzerine bir grup işçi fabrikaya girmeye çalıştı. Polis işçilere ateş açtı ve 4 işçi öldürüldü. Onlarca işçi de yaralandı.
Olay giderek büyüdü. 4 Mayıs’ta Haymarket Alanı‘nda bir miting daha düzenlendi. …”
1890 yılında 8 saatlik işgünü için yeni bir gösteri yapıldı. Böylece 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. Böylece bütün dünyada ‘’1 Mayıs İşçilerin Birlik ve Dayanışma Günü’’ olarak bayram olma özelliği kazandı.
“1 Mayıs Dünya’nın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de resmi bayram olarak Osmanlı döneminden beri kutlanmaktadır. İlki 1906 yılından olmak üzere Cumhuriyet’in ilk yıllarında ‘’Amele Bayramı’’ olarak kutlandı. Tersane İşçileri, işgal altındaki İstanbul’da 1 Mayıs’ı kutladı. İştirakçı Hilmi önderliğinde Halk İştirakiyyun Fırkası‘nın önderliğinde işçiler Kasımpaşa’dan Şişli Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ne kadar yürüdüler.
1923 yılında İstanbul’da tütün işçileri, askeri fabrika ve demiryolu işçileri, fırıncılar, İstanbul tramvay, telefon, tünel, gazhane işçileri 1 Mayıs’ı sokakta kutladılar. “Yabancı şirketlere el konsun”, “8 saatlik iş günü”, “Hafta tatili”, “Serbest Sendika ve Grev Hakkı”pankartları taşıdılar.
1 Mayıs 1979 yılında 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı. İstanbul’da sokağa çıkma yasağı uygulandı. Yasağa rağmen sokağa çıkan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Behice Boran ve 1000’e yakın kişi gözaltına alındı. Behice Boran ve 330 Türkiye İşçi Partili 6 Mayıs’ta tutuklandı. O gün Deniz ve arkadaşlarının da idam edildiği gündü!
12 Eylül 1980 Darbeci Kenan Evren “Bahar Bayramı” adıyla Resmi tatil olarak kutlanan 1 Mayısı çalışma günleri arasına dahil ederek bayram olmaktan çıkardı.
12 Eylül 1980 Darbecileri tarafından bayram olmaktan çıkartılan 1 Mayıs 29 yıl sonra 22 Nisan 2009 tarihinde çıkartılan bir yasa ile;” 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü” olarak yeniden resmi bayram olarak kutlanmaya başlandı.”
Bugün bulunduğumuz her ortamda yaşamın her alanındaki emekçileri selamlayalım ve “Yaşasın 1 Mayıs” diyelim.
Yaşasın 1 Mayıs!