Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Günay Güner

Köy Enstitüleri’nin Etkileri

Geçen zaman içinde değeri daha güçlü anlaşılan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Türk Devrimi başat niteliğiyle kültür devrimidir. Ulus yapıcılık, bağımsızlık, özgürlük için zorunlu ve gönül işi bir eylemdir kültür devrimi. Atatürk bu gereği sıklıkla vurgular ve açıklar. Devrim saraya ve Türkü tutsak etmeye çalışan işgal ordularına, iki hedefe karşı başarılmıştır. Dolayısıyla yepyeni bir insan yapısına gereksinim vardır. Bilinçli, eleştirel, usçu, yüksek kültür ürünlerine ve öz değerlerine duyarlı, özgür, eşitlikçi insan.

Bağımsızlık Savaşı sürerken 16-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında Birinci Maarif Kongresini Ankara’da toplayan Atatürk, yine 1921’de Anadolu Medeniyetleri Müzesini kurdu. 1 Kasım 1928’de Harf (Yazaç) Devrimi yapılıp abecemiz Türkçeye ve dünyaya elverişli Latin abecesine dönüştürülünce Millet Mektepleri kuruldu ve geceli gündüzlü, balıkçıya, köylüye, kentliye, yaşlıya, gence okuma yazma öğretildi. Atatürk’ün yönetimi, Maarif Bakanı Saffet Arıkan’ın incelemesiyle 1930’lu yıllarda Köy Eğitmen Kursları başlatılarak, askerlik yapan zeki insanlar değerlendirildi. Başarılı devrimler Köy Enstitülerinin hazırlık dönemidir.

Köy Enstitüleri Atatürk’ün bilinç kalıtı üzerinde, Maarif Bakanı Hasan Âli Yücel ile İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un olağanüstü öncülüğünde, 17 Nisan 1940 tarihli, 3803 sayılı yasayla kurulur. Köy Enstitüleri de devrim sayılsa yeridir. Birçok aydınlık atılım çok zekice bir araya getirilmiş, eşzamanlı işletilmiştir. 2-5 Mayıs 1939 tarihleri arasında Ankara’da yapılan Neşriyat Kongresi’nde karara bağlanan ve hemen ardından başlatılan, Doğu-Batı klasik yapıtlarının yayımlanması işi Köy enstitüleriyle eşzamanlıdır. Bu kitaplar her yayımlanışında bu okulların kitaplıklarına hemen ulaşır, istekle okunur, üzerlerine sunumlar yapılır. Cumhuriyet öncülerinin niteliğidir; hiçbir çalışma kâğıtta iz bırakıp kalmaz, dosyalarda tozlanmaya bırakılmaz; uygulanır, yaşamın parçası kılınır. İdeal Cumhuriyet Köyü tasarısına kadar gerçek budur. Daha derine kazalım. Araştırılan yirmi bir ayrı bölgeye özenle kurulan Köy Enstitüleri bölgenin özelliğine göre ders koyma yetkisini taşır. Kars Cilavuz Köy Enstitüsü’nde kayak dersi, Trabzon Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nde balıkçılık, deniz dersi gibi… Köylülerle iletişimi bulunan okulların ders izlenceleri genel kültür, ziraat ve teknik öbeklerine ayrılır ve yarısı genel kültür, diğer yarısı ise ziraat ve teknik dersler olarak eşit bölümlenerek uygulanır. Her sabah halk oyunlarıyla, horonlarla başlanır derse. Dünya oyun sanatının başyapıtları sahnelenir. Nöbetteki öğrenci Hatice Kolukısa’nın heybesinden Antigone de çıkar, İsmet İnönü sorduğunda. 1946’ya gelindiğinde basılan kitap yüzlercedir, okullardadır. Düşünür okullarıdır. Her öğrenci bir çalgı öğrenir; keman, piyano, bağlama… Âşık Veysel, Ruhi Su, Sabahattin Eyuboğlu Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde öğretmendirler. Sabahattin Ali bir gününü okulda geçirir, sevgiyle çevrelenir. Yalnızca genel dersler değil demircilik, arıcılık, meyvecilik, hayvancılık, marangozluk, sağlıkçılık, hayvan sağlığı öğrenilir. Ağaçlar yetiştirilir. Sulara egemen olunur. Elektrik santralları kurarlar ışıl ışıl. Eleştiri, özeleştiri zamanları vardır, öğrenirler. Dinlenceden dönerken derlemelerle, yeni türlerin birikimleriyle, biyoloji kavanozlarına yeni örneklerle dönerler. Talip Apaydın, Abdullah Özkucur, Fakir Baykurt… Ne güzel anlatırlar o yılları.

Köy Enstitüleri eğitimin Atatürkleri Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve bilinçli diğer öğretmenlerce kurulur, yaşatılır. Ana dönem 1940-1946 arasındaki özgürlükçü, eleştirel, düşünsel eğitimle yüzün üzerinde yazar yetişti. Köy Enstitülü yazarlar günümüzü de beslediği gibi, Türk ulusuna okuma tutkusu kazandırdılar. Örgütlülük bilinci verdiler. Emin Özdemir Öğretmenimin yazdığı gibi sözlü ekindeki Türkçe değerini, dağarını yazılı alana taşıdılar, toplumcu gerçekçi anlayışı yarattılar. Dil Devrimini coşkuyla benimsediler. Sözcükler türettiler. Her görev yapılan köyde kitaplık kurulması demekti bu. Okulda yılda en az yirmi beş kitap okumak zorunluydu.

Neden mi kapatıldı? Yanıtı Tarım Bakanı Şevket Raşit Hatipoğlu’nun “bağımsız çiftçi”yi yaratacak toprak yasa tasarısının engellenmesindedir. Yanıtı toprak ağalarının, işbirlikçilerin, Atatürk’ün yaşamını yitirmesini de fırsat bilerek, devrime cepheden, tam karşıdan savaş açmalarındadır. Yanıtı bağnazlığın, onurlu kişiliğe saldırının kurbanı Mehlika Bozkurt kızımızın özüne kıymasındadır. Yanıtı bugün Türk eğitiminin getirildiği içler acısı durumdadır.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER