Kraldan fazla kralcı olanlar…

Allah’a değil insana tapınanlar! “Dünün mücahitleri, bugünün müteahhitleri oluverdiler” diyen Çalışkan: “Maalesef, bürokrasideki insanımız, geçmişte ‘başımızda nurcu olmasın da komünist olsun’ derken, bugün ‘AK Partili-Millî Görüşçü olmasın da ateist olsun’ deme noktasına gelmişse, buna sebep olanların bir özeleştiri yapmaları, takkeyi önlerine koyup bir kez daha düşünmeleri ve durumlarını iyice gözden geçirmeleri gerekiyor. Ankara’da hakim siyaset […]

Allah’a değil insana tapınanlar!

“Dünün mücahitleri, bugünün müteahhitleri oluverdiler” diyen Çalışkan: “Maalesef, bürokrasideki insanımız, geçmişte ‘başımızda nurcu olmasın da komünist olsun’ derken, bugün ‘AK Partili-Millî Görüşçü olmasın da ateist olsun’ deme noktasına gelmişse, buna sebep olanların bir özeleştiri yapmaları, takkeyi önlerine koyup bir kez daha düşünmeleri ve durumlarını iyice gözden geçirmeleri gerekiyor.

Ankara’da hakim siyaset içinde yer alanların topluma örnekliği noktasında eleştirilerde bulunan, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ve güçlü ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Bürokraside, herhangi bir göreve geldikten sonra, makam odası ve lüks araçlara sahip olmanın ötesinde, davamıza bir katkımız oldu mu?” sorusunu sordu.

Dünün mücahitlerinin bugünün müteahhitleri oluverdiğini dile getiren Çalışkan, değerlendirmesini, ara başlıklar halinde şöyle yaptı:

-MÜTEAAHİTLER! –

Bürokrasinin çarkları keskin olduğundan ve çıkar da endeksli çalıştığından, dişlileri arasına giren herkesi öğütüyor. Nitekim, mazisi sağlam diye bildiğimiz bürokratlar, bir şekilde görev aldıktan sonra sisteme-konjonktüre uyum sağlıyor. Tabii ki istisnalar kaide bozmaz.

İmam Gazali, “insan, su gibidir! Bulunduğu kabın şeklini alır” der. Sağlam, mücahit ve dava sahibi olarak bildiğimiz nice gençlerin ağabeyi, örnek şahsiyetlerin, belirli mevkilere geldikten sonra bozulduğuna, çizgilerinde sapmalar olduğuna şahit oluyoruz. Dünün mücahitleri, bugünün müteahhitleri oluverdiler. Aslında, kendi mahallemizden birilerinin bürokraside önemli mevkilere gelmesine sevinmemiz gerekirken, itiraf etmeliyiz ki, her üst atamada, “eyvah, bir abimizi daha kaybettik” diye korku ve endişeye kapılmaya başladık.

-ACI TARAFI!-

İşin daha acı yönü ise çoğunlukla bir alt ya da orta dereceli yerlerde kalanlar, gerçekten özünü muhafaza etmeye çalışıyorsa da, maalesef “eski bizimkiler” tarafından büyük saldırıya uğruyor. Kurumunda çalışan ve kendisinden farklı düşüncelere sahip insanlara karşı saygılı, hoşgörülü, yapıcı, demokrat, toleranslı olurken, içinden yetişip çıktığı kesimden insanlara karşı müthiş bir hasmane tavır içerisine giriveriyor. Merhum Nurettin Topçu’nun dediği gibi, “Bazı arkadaşlarımızın önüne, yükselip yukarıya çıksınlar diye merdiven koyuyoruz. Ancak onlar yukarıya çıktıklarında, ‘arkalarından başkası gelmesin’ diye merdiveni de çekip alıyorlar. Kaderin cilvesi, sonra kendileri de merdivenle inmek yerine, aşağıya düşüyorlar…”

-MENFAAT İÇİN!-

40 yıldır savunduğu davayı bir müdürlüğe, bir meclis üyeliğine, basit bir danışmanlığa değiştirebiliyor. Gönül verdiği yüce ulvi davasını, geçici/kısa sureli bir menfaat için nasıl satabiliyor. İnsanın aklı havsalası almıyor. İşte bunun için de bizden olan kimselerin, yani özünü kaybetmemiş, Milli Görüş geleneklerine bağlı, dava sahibi, makamın, menfaatin, paranın ve gücün değiştiremediği şahsiyetler, bulundukları yerlerde adeta “içimizdeki İrlandalı, hain, sinsi, casus ajan” muamelesi görüyor.

-KRALCILIK!-

Bu tür kardeşlerimiz, maalesef ki kurumlarında eskiden birlikte yol yürüdükleri arkadaşlarına değil, aksine, karşıt görüşteki insanların yönetimi altında çalışmayı, onlarla birlikte olmayı tercih ediyor, kendilerini onlara karşı daha güvende hissediyor.

Bu söylediğimin pek çok ispatlı-şahitli örneği var. Eminim pek çok okur da, “benim durumumu anlatıyor” diye, alt/üst mevkideki insanlar ne demek istediğimizi çok iyi anlıyordur. Onun için de bu tavırlar, özellikle de son siyasi tutumlarla birlikte had safhaya çıkmıştır.

-DÜŞÜNME ZAMANI!-

Maalesef, bürokrasideki insanımız, geçmişte “başımızda nurcu olmasın da komünist olsun” derken, bugün “AK Partili-Millî Görüşçü olmasın da ateist olsun” deme noktasına gelmişse, buna sebep olanların bir özeleştiri yapmaları, takkeyi önlerine koyup bir kez daha düşünmeleri ve durumlarını iyice gözden geçirmeleri gerekiyor.

Kraldan fazla kralcı olan, Allah’a değil insana tapınma derecesinde bağlılık gösteren, aklınca-kendince dava peşinde koştuğunu sanan, ama gerçekte “önce kenarından köşesinden başlayıp, sonra adım adım gırtlağına kadar saplandığı” durumları hiç görmüyorlar, görmek istemiyorlar.

-AYNI KİŞİLER!-

Kimse “abartıyor” demesin! Eskiden, “Gülen Grubu”nun kapısından ayrılmayan, “ne güzel hizmet ediyorlar” diye öve öve bitiremeyenlerle, bugünlerde o kesime en ağır hakaretleri yapanlar aynı kişiler. Geçmişte en çok onların ekmeğini yiyip, bayrağını sallayanlar olduğu gibi…15 Temmuz öncesi ile sonrasındaki duruşları gibi… Türkçe olimpiyatlarında ön safta duranlarla, 15 Temmuz etkinliklerinde ön safta duranların aynı olması gibi…

Tamer Yazar

Exit mobile version