“ben Beyrut
yüzüklerini, bileziklerini, gerdanlıklarını suda yitiren su kraliçesi…
ben Akdeniz’in ayak altına düşen incisi…
ben Beyrut
sizin mermi şeridiyle, ahşap tabutla, ölüm ilanıyla değiş tokuş ettiğiniz,
hak etmediğiniz sevgi şiiri…” Nizar Kabbani
Beyrut denince çoğu insanın aklına, karışıklık ve iç savaş geliyor. Zira 1970’lerde başlayıp yaklaşık 20 yıl süren iç savaş ülkeyi adeta durma noktasına getirmişti. Oysa Lübnan’ın başkenti Beyrut, gerek güzelliği, gerekse gelen turist sayısı ve renkli gece hayatından dolayı yıllardır Ortadoğu’nun Paris’i olarak adlandırılır. Kötü günleri geride bırakmayı başaran Beyrut, son yıllarda adeta küllerinden yeniden doğuyor.
12 Şubat 2005 sabahı, bir grup edebiyatçıyla birlikte Şam’daydık. Osmanlının deyişiyle
Şam- ı Şerif’teydik.
Bir gün önce Arap Yazarlar Birliği Genel Başkanı Sayın Dr. Ali Akle Orsan telefonla isteklerimi sormuş, ben de bir günlük Beyrut ziyareti rica etmiştim. Zira uluslararası toplantılarda bir araya geldiğimiz Lübnanlı meslektaşlarımız bir araya gelme dileklerini sık sık dile getiriyorlardı. Suriye- Lübnan ilişkileri de iyiydi ve Suriyeliler Lübnan’a kimlikle giriş çıkış yapıyorlardı. Bizim de günübirlik, vizesiz, pasaportsuz girişimi sağlanacaktı.
O yıllarda Lübnan, Türk vatandaşlarına vize uyguluyordu ve vize almak oldukça zordu. Daha sonraları vize kaldırıldı ve Lübnan’a vizesiz girişler başladı.
Beyrut’a gideceğimizin sabahı, Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri, Beyrut’ta düzenlenen bombalı bir suikast sonucu öldürüldü. Bu nedenle Suriye- Lübnan sınırı kapatıldı. Ve bizler Beyrut yerine, o sabah, İsrail’in yakıp yıktığı hayalet kent Kunaytra’ya götürüldük.
Her adımda İsrail vahşetini n izlerine rastlıyorsunuz.
Ancak iki yıl sonra, 2007 yılında, bu kez Lübnan Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak Lübnan’dayız. Lübnan Yazarlar Birliği Başkanı Sayın Jozef Harp (Birçok şiirini Feyruz bestelemişti.) her karşılaşmamızda ülkesine davet ediyor, biz de geleceğimize dair sözler veriyorduk.
Lübnan’ın başkenti Beyrut, gerek güzelliği, gerekse gelen turist sayısı ve renkli gece hayatından dolayı Ortadoğu’nun Paris’i olarak adlandırılıyor ki gerçekten öyledir. Kötü günleri geride bırakan Beyrut, son yıllarda adeta küllerinden yeniden doğmuştu.
Lüban Yazarlar birliği ziyaretinden sonra, çoğu Filistin asıllı bir grup yazarla birlikte deniz kenarında, Roche’ de bir kafede oturduk. Burada çok sayıda kafe vardır ve bu kafelerin en önemli özelliği kadın- erkek nargile keyfini sürdürmeleridir.
O akşam dinlendikten sonra Rotamızı şehrin merkezi olan Down town bölgesine doğru çevirdik.
Camii ve kilise yoğunluğunun bu kadar yüksek olduğu bir alan şimdiye kadar görmediğimi düşünüyorum. Bu meydanın yakın çevresinde üç camii: “El-Ömer Camii”, “Amir Assaf Camii” ve “Muhammed El-Emin Camii” ve üç kilise var: “St. Elias Katolik Kilisesi”, “St. George Ortodoks Kilisesi”, “St. George Maronite Katedrali”.
Jeita Mağarası, Lübnan’ın ve Beyrut’un en güzel yeri bence. Dünyanın sekizinci Harikası olarak nitelendiriliyor. Girişte alacağınız elektronik bilet ile alt ve üst galeriyi gezebilir; teleferik, minik tren, akülü kayığa binebilirsiniz.
Harissa Beyrut un sırtını yasladığı yüksek tepelerden birine kurulmuş bir kilise, bir Meryem Ana heykelinden ibaret. Burayı ilgi çekici kılan Tepenin epeyce dik olması ve yolun teleferikle çıkılması. Manzara güzel.
Beyrut, her zaman güzel. Doğunun incisi Asi, Lübnan’dan çıkıyor ve kentimizde denize dökülüyor.
Ve hafta içinde Beyrut, şiddetli patlamalarla adeta sarsıldı… Beyrut’taki güzelim liman bölgesinde bulunan bir depodaki 2.750 tonluk amonyum nitrat patladı. Görgü tanıkları, “Birçok savaş gördük ama böyle bir şeyi ilk kez yaşadık” derken ilk belirlemelere göre 150’ye yakın insan yaşamını yitirdi ve yaklaşık 4 bin insan hastaneye kaldırıldı. 300 bin insan da evsiz kaldı. Uluslararası basın, “Beyrut’un Hiroşima’sı” diyerek İkinci Dünya Savaşı’nda ABD’nin Japonya’ya nükleer bomba ile saldırmasını Lübnan’daki patlamayla benzeştirdi.
Beyrut! Benim büyülü şehrim.. Byblos sokakları, güneş ve deniz öyle güzel ki.. Feyruz’un Le Beyrut şarkısı kulağımda… Bugün yine patlama sesleri ve dumanlar yükseldi, oradaki dostlarımın bazılarına Messenger’dan ulaştım. Canım yanıyor..