IV. Yüzyılda, Roma döneminde yaşamış olan Antakyalı ünlü tarihçi Ammianus Marcellinus, “Dünyada hiçbir kent, ne topraklarının bereketi, ne de ticaretteki zenginliği bakımından bu kenti geçemezdi.” sözleriyle tanımlar Antakya’yı. Marcellinus, Libanius ve Malalas dönemin en ünlü Antakyalı üç tarihçidir. Marcellinus “Res Gesta”adlı Latince “Roma İmparatorluğu Tarihi’nin yazarı ve Roma’nın son büyük tarihçisidir
İmparatorların, gezginlerin dilinde “Doğunun Kraliçesi” diye bilinen Antakya, tarihte bütün uygarlıklar için önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Asi Irmağı kenarında, Amanos ve Habib-i Neccar Dağları’nın ortasında yer alan kentte, Anadolu’da kurulmuş bütün uygarlıkların izlerine rastlanır.
İskender’in komutanlarından Selevkos I. Nicator, Ege Denizinden yaklaşık olarak bugünkü Afganistan’a, Kafkaslardan Basra Körfezi’ne kadar muazzam toprakları kapsayan devletini kurarken İ. Ö 300 yılında Antakya’nın kurucusu oldu. Kurulduktan sonra kısa zamanda büyük gelişme göstererek antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri durumuna gelen kente, I Nicator, babasının adını vererek Antiochos dedi.
Nicator Antakya’yı kurmadan kısa bir süre önce deniz kıyısında Selevkia Piera’yı (Çevlik) kurmuş ve orayı başkent yapmıştı.
Hristiyanlık Antakya’da doğmuş ve buradan Edessa’ya (Urfa) sıçramıştır. Sen Piyer Kilisesi dünyanın ilk kilisesidir. 313 yılında I. Konstantin, Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğunun resmi dini yapınca Antakya, Suriye bölgesi metropolitliğinin merkezi olur.
İ.S. İlk yüzyıllar, Antakya’da refah ve mutluluk yanında büyük felaketler de yaşanmıştır. 115 yılındaki büyük deprem Antakya’yı yerle bir eder.
Tunus’un Bardo kentinden sonra dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesine sahiptir, Antakya. Tarih boyunca kentte yaşanmış zenginliklerin izlerini taşıyan mozaikler, 1932 yılında başlayan bilimsel kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. O yıllarda Fransız idaresi altında bulunan Hatay’daki çalışmalar, dönemin Antikiteler Müfettişi M.Claude Prost tarafından yapılmaktaydı. İ.S 1-5 yüzyıllara ait mozaiklerin çoğu Daphne’de bulunmuştur. Daphne o yıllarda Romalı egemenlerin villalarının bulunduğu bir mesire yeriydi. Mozaikler o villaların tabanlarını süslemekteydi.
Romalı egemenlerin görkemli villalarının, dünyanın en zengin mozaiklerinin, Peri kızı Daphne ile Diana Mabedi’nin de bulunduğu ve Tanrıların uğramadan edemediği bir yerdir Defne.
Büyük İskender’in generallerinden Babil Satrabı Selevcos tarafından kurulduğu söylenen daha sonra Roma İmparatorluğu’nun bir eyaleti olan ve o dönemlerde Roma ve İskenderiye’den sonra dünyanın üçüncü büyük kenti olan Antakya da birçok tarihi değeri kaybetmiştir. Tarihi Roma köprüsü acımasızca yıkılmıştır. Kahramanmaraş merkezli depremle birlikte de Antakya adeta haritadan silinmiştir.
Antonyus ile Kleopatra’nın el ele dolaştığı, dünyanın en uzun ve en güzel kumsalının yer aldığı Samandağı sahilleri bile depremden sonra insanın içini karartacak çirkinliktedir.
Sonuç olarak, Antakya dillerin ve dinlerin harman olduğu bir kent. Sırasıyla Asur, Pers, Grek, Roma, Selçuklu ve Osmanlı yönetimlerinden geçen Antakya, günümüzde Musevi, Hristiyan, Alevi, Sünni, Bahai… olarak çok renkli, çok dinli yaşamını bir hoşgörü içinde sürdürmektedir.
Hafta içinde Adana’dan Antakya’ya gelirken karşılaştığım manzara içimi daha da kararttı. Antakya adı yol levhalarından tamamen silinmiş ve her noktada Hatay adı geçiyor.
İlber Ortaylı, 14 Ağustos’ta Milliyet Pazar’da çıkan Hatay’daki Büyük Görgüsüzlük yazısında, şehrin yaklaşık 2300 yıllık ismi olan Antakya’nın unutturulmaya çalışıldığından dem vuruyor haklı olarak.
Hatay, bir ilimizin adıdır. Antakya’nın değil… Yüzölçümü 5403 kilometre karedir. Nüfusu da 1 milyon 500 bin civarındadır. Hatay ilini Büyükşehir kapsamına alan yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte 3 yeni ilçe (Defne, Payas, Arsuz) daha kurularak, merkez ilçe Antakya dâhil olmak üzere Hatay’ın ilçe sayısı 15’e yükseldi.
Antakya (Antik kent) adı yok edilemez. Onu yaşatmaya devam edeceğiz.