Türkiye’de, özellikle yaz aylarında birçok şenlik yapılırdı. Pandemi nedeniyle iki yıla yakın bir zamandır bu şenlikler yapılamaz oldu. Değil şenlikler, uzun bir zaman edebiyat toplantılarını bile yapamadık.
Yasakların kalkmasıyla birlikte kültür- sanat etkinlikleri hız kazandı. Her gün farklı yaş gruplarına hitap eden konserler, söyleşiler, paneller eksik olmuyor. Bu durum çok sevindirici. Hem sanatçılar açısından hem de kapanmak zorunda kalan insanımız açısından.
Hepsine yetişmek elbette zor ama, geçtiğimiz hafta, etkinliklerinin çoğunu izleme olanağı bulabildiğim, “Defne Dayanışma” adlı bir sivil toplum hareketinin Defne ilçemizde üç gün süren, “Defne Kültür Sanat Festivali” etkinliklerini izledim ve etkinliklere hayran kaldım.
Aydın duruşuyla, sanatçı kişiliği ile Suavi hafızalardan silinmeyecek bir konser verdi. Değerli Ali Yolcu’nun sunumuyla İlker Değirmenci’nin performansı olağanüstüydü.
Şeniklerin/festivallerin çoğunluğunun Defne Kültür Sanat Festivali” modelinden çok farklı bir yerde durduğunu söylememe gerek yok sanırım. milyonluk bütçeleriyle övünenler mi istersiniz, gazino programlarından farkı olmayan içerikleriyle magazin basınımızda baş tacı edilenler mi… bu festivallerin ne iç ne de dış turizme hiçbir katkısı yok bence.
Ya ülkemizdeki demokrasi kültürüne katkıları?.. Ama ne gam, belediye başkanlarının popülaritesini artırmaya yarıyorsa bütün kapılar açılıveriyor. Sponsorların desteği yetmiyormuş gibi, kamu kaynakları da seferber oluyor.
Defne Kültür Sanat Festivali” nde gördüğümüz gibi, festivallerin yerel dinamiklerle birlikte, gönüllülük esasına göre gerçekleştirilebilmeleri çok önemli. Ülkemiz demokrasi kültürü açısından önemli bir yere sahip olacağına inandığım bu şenliklerin bir süreklilik kazanmasını diliyorum.
Bu bakımdan, Defne Dayanışma’nın değerli üyelerini bu üç günlük şölen için ayrı ayrı kutluyor ve bir Defneli olarak şükranlarımı sunuyorum.
Yaşadığım ilçenin kültür- sanatla anılması ne güzel?
Kültür ve Sanatın, bir ülkede demokrasi kültürünün gelişip serpilmesine çok ciddi katkıları olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden, salt eğlenceyi hedeflemeyen, halkın kültürel düzeyini geliştirmekle kendini görevli sayan şenliklerin sayısının artması çok önemli.
Sanatın temel işlevi insanların yaşamını daha dolu, daha gerçek yapmak değil midir?
Okuduğumuz bir kitap, dinlediğimiz bir müzik parçası, izlediğimiz bir oyun bizi bencillikten, bireysellikten kurtarıp, başkaları ile bütünleştirmez mi?
Kentler sadece bir coğrafya parçası değil, bir kültür parçasıdır da. Bunun göstergesi de sanatsal, kültürel etkinliklerdir.
Günümüzde, yalnızca yiyip içmekle, sevişip uyumakla insan olunmuyor. Bir yerde yaşayanların ne denli insan olabileceklerini anlayabilmek için o yerin insana neler verdiğine bakmak lazım.
Örneğin okulu, kitaplığı, dinleti salonu, kent kurulu (senato), alışveriş yerleri, tapınak çeşme, hamam, stadyum, gölgelikli oturma, gezinme, söyleşi alanları, çift sütunlu yollar, tiyatrosu, agorası, olmayan yere kent denmiyordu bir zamanlar. Niçin? İnsanlar daha da insanlaşsınlar diye.
Tarihsel dokuların, yeşil alanların korunduğu, insanların birbirlerine olması gereken saygının çoğaldığı, yabancılaşmanın önlendiği, nitelikli insanların etkinliklerinin arttığı, kültür ve sanatla dolu günlerin yaşama biçimi haline geldiği kentler ve kent kültürleri… diliyorum.