Kültürel Miras için yürürken

‘Yandı’ ve ‘unutuldu’ 24 Ekim 2009, Antakya için tarihi bir gündü.8 bin kişinin katıldığı Türkiye’nin ilk “Kültürel Miras Yürüyüşü” sırasında herkesin dilinde umut vardı… O gün çıkan bir yangında enkaza dönen ve ardından unutulan bu ev ise o umudun hikâyesine nokta koydu… Sekiz sene öncesinde bir araya gelen binlerce Antakya sevdalısı, Hatay Valiliği ve Antakya […]

‘Yandı’ ve ‘unutuldu’

24 Ekim 2009, Antakya için tarihi bir gündü.8 bin kişinin katıldığı Türkiye’nin ilk “Kültürel Miras Yürüyüşü” sırasında herkesin dilinde umut vardı… O gün çıkan bir yangında enkaza dönen ve ardından unutulan bu ev ise o umudun hikâyesine nokta koydu…

Sekiz sene öncesinde bir araya gelen binlerce Antakya sevdalısı, Hatay Valiliği ve Antakya Belediyesi’nin organizasyonunda Türkiye’nin ilk Kültürel Miras Yürüyüşü’nü gerçekleştirirken, tarihler 2009’u gösteriyordu. ÇEKÜL Vakfı’nın desteklediği bu ‘görkemli’ yürüyüşün ardından, Valilik ve Belediye ortaklığında, gerek Antakya’da gerekse ÇEKÜL Vakfı’nda yapılan ve uzmanların da katıldığı toplantılarda koruma stratejileri belirlenmiş, geleceğe dair projeler masaya yatırılmıştı. Peki, bu kısa metrajlı filmin sonunda ne mi oldu?
Antakya Uzun Çarşı’ya girmeden, birkaç sokak yukarıdan içeriye girdiğinizde karşınıza çıkan bu demir kafes içindeki taş bedenli ahşap eklemeli Antakya evi mi? Bahse konu o günden bugüne kalan tek şey! Çıkan bir yangın sonucu harabeye dönse de, elde kalan tek şey. Ama merak edenler için bir şeyin altını çizelim, ki aradan geçen 8 seneyi aşkın sürede ne restorasyon gördü ne de ‘Kültürel Miras Yürüyüşü’ adına verilen sözlerden payını alabildi. Bugün kapısına vurulmuş kilidi dışında ona dair tek hayat belirtisi, yerel idare tarafından üzerine geçirilen demir kafese dolanarak yükselmiş bir asmanın yeşile çalan direnişi!
 -NELER SÖYLENDİ?-
Yürüyüş öncesi açıklamasında, “Kültürel mirasa sahip çıkmak oldukça önemlidir. Bilincin yenilenmesi anlamı taşır. Tarihe sahip çıkmak sadece onu hatırlamak değildir. Tam aksine geleceğe yön vermektir. Bu noktada basına büyük görevler düşmektedir. Herhangi bir konuda atılım yapılacağı zaman öncelikle toplumu harekete geçirmek gerekir. Toplumun tüm kesimlerinin bu projeye sahip çıkmasını bekliyoruz” mesajı veren dönemin Valisi Celalettin Lekesiz, o güne dair konuşmasında ise, Kurtuluş Caddesi Projesi’ni Hatay için milat olarak gördüklerini dile getirmiş, kültürel mirasa sahip çıkılması anlamında somut adımlar atıldığını vurgulamıştı. Dönemin Antakya Belediye Başkanı Lütfü Savaş da, kentteki kültürel mirasın restorasyonu ve turizme kazandırılması için, başta imar değişikliği olmak üzere tüm olanakları seferber edeceklerini belirtmişti.
Peki, avuç avuç toplanan umutların bu kadar bol olduğu bir günde yanan bu bina mı? Ne yandığı sırada ne sonrasında yürüyenlerce omuzlanmadı. Eldeki bu birkaç kare fotoğraf ise gerçek gibi görünen sloganlarımızın sonucuna dair oldu. Hikâyenin aslında nasıl bittiğine dair oldu.
-DEMİR MASKELER-
Vatandaşlarında çokça merak ettiği bir şeyi, hem Antakya Belediye Başkanı Mimar İsmail Kimyeci’ye hem de Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’a soralım mı? 2009’da yanan ve yanmasının ardından restore edilmek yerine demir bir kafes (maske) ile çerçevelenen eldeki tarih adına ne söylemek istersiniz? Ama asıl merak konusu, tarihi ‘kafesleme’ çabamız! Peki, bunu yapmaktaki amacınız nedir? Tarihi mi korumak yoksa yaşanan çöküşü ‘güvenlik’ içine mi almak? Hangisi?
-Tamer Yazar-

Exit mobile version