Her nerede ve hangi şartlarda olursa olsun insanlar karşılaştıklarında ve hele de birbirlerini tanıyorlarsa, bu tanışıklıklarını bir şekilde belirtmek ihtiyacını hissederler. Bunu da ya başları ile, ya elleri ile veya sözleri ile ifade ederler. Ki bu davranışları, selamlaşma amacıyla yaparlar. Diğer bir ifade ile birbirlerine zarar vermeyeceklerini, barışçı ve iyi niyetli olduklarını, hatta bu karşılaşma nedeniyle memnuniyetlerini belirtirler.
Nisa-94. Ey iman edenler! Allah’ın tek olduğu, şirk koşmamanız ve bildirdiği gerçekleri kabul edip iman etmeniz nedeniyle size saldıranlarla çarpışmağa çıkmadan önce, karşınızdakilerin iman ve niyetlerinden iyice emin olmadan saldırmayın. Gücünüz karşısında, onlardan size barış teklif edene /içten selâm verene, ganimet gibi maddesel çıkarlarınızı gözeterek “sen mümin değilsin” deyip haksızca saldırmayın. Çünkü Allah’ın yanında daha çok Dünya ganimetleri var. Ayrıca unutmayın ki, daha önceleri siz de onlar gibi güçsüz dönemlerdeydiniz. Allah size iyilik etti de şimdiki güçlü hale geldiniz. Öyleyse iyice araştırıp emin olmayı ihmal etmeyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
İşte bu karşılaşma sırasında ilk devreye giren görme ve /veya işitme uyarıları olup, bu uyarılar beyinde bir düşünce enerjisi oluştururlar. Oluşan bu düşünce enerjisi, hangi ırk, cinsiyet ve dilde olursa olsun, bütün insan beyinlerinde aynı enerji özelliğinde oluşur. Oluşan bu düşünce enerjisi, ortak özelliktedir, fakat bunu kelimelerle ifade ise her kişinin kullandığı dildeki kelime ile ifade edilir. Örneğin; “Merhaba, Selam, Selam-ün aleyküm, Hi, Hello, Günaydın, İyi akşamlar, Hayırlı sabahlar, İyi günler” gibi kelimelerin hepsi, selamlaşmaya yönelik beyinde oluşmuş aynı düşünce enerjisinin dil ile ifadesi demektir. Bu duruma göre, önemli olan, kullanılan sözcük değil, beyinde oluşan düşünce enerjisi olmaktadır. Kullanılan sözcük ise sadece beyinde oluşan düşüncenin ifadesi ve karşıdaki kişi anlasın diyedir. Bütün insanlar, bu selamlaşma şekilleri ile birbirlerine olumlu ve barışçı yaklaşımlarını ifade etmektedirler.
Kur’an’ın geneline baktığımızda, I) insanların karşılaştıkları diğer insanlarla, II) Meleklerin Dünya’daki insanlarla karşılaşmada, ölüm anında ve Cennet’te ve III) Ölümden sonra Cennet ortamında Ruhların birbirleri ile selamlaşmakta olduklarına değinilmiş olduğunu görüyoruz. Örneklendiren ayetler ışığında konuyu açıklamaya çalışayım.
I) İnsanlar karşılaşınca:
• Tevrat veya İncil’e iman ettiği halde, ayrıca Kur’an’ın gerçekliğini de kabul edenler, kendilerine bu nedenle karşı çıkanları, bu karşı çıkışlarına rağmen yine de karşılaştıklarında selamlamaktadırlar. Selamlaşmada kullandıkları sözcük de “Selam-ün Aleyküm” olmaktadır.
Kasas-55. (Diğer kitaplılardan olup Kur’an’ın da gerçekliğini kabul edenler) Ayrıca kendi aleyhlerine söylenen sözlere de hiç aldırış etmez ve söyleyenlerden uzak dururlar. Kendilerine olumsuz söz söyleyenlere de; “Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Sizi esenlikler dilemek üzere selamün aleyküm diyerek karşılarız. Ve bizim aklını çalıştırıp düşünmeyen cahillerle işimiz yok” deyip onları önemsemezler.
• Nur-61 nci ayet ile herhangi bir şekilde olacak karşılaşmalarda olduğu gibi, bir eve girildiğinde de, iyi niyet göstergesi olmak üzere selam verilerek girilmesi önerilmektedir.
Nur-61. Kör ile sakat olana veya hasta olana ¬bu durumlarından dolayı olacak başarısızlıklarından dolayı bir sorumluluk /günah yoktur. Diğer bir uygulama olarak da kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde, annelerinizin evlerinde, kardeşlerinizin evlerinde, kız kardeşlerinizin evlerinde, amcalarınızın evlerinde, halalarınızın evlerinde, dayılarınızın evlerinde, teyzelerinizin evlerinde, sorumlu olduğunuz evlerde ve güvenilir dostlarınızın /arkadaşlarınızın evlerinde birlikte yemek yemenizde bir sakınca /günah yoktur. Beraberce yahut ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca /günah yoktur. Bir eve girdiğinizde, orada bulunanları Allah’tan iyi dileklerde bulunarak /tahiyyeten selamlayınız /sallimu. Allah size ayetleri /faydalı olacakları, aklınızı kullanmayı öğrenesiniz diye işte böyle açıklamaktadır.
• En’am-54 ncü ayet ile Hz. Muhammed’e, sadece Kur’an’a iman edenlerle “selam-ün aleyküm” diyerek selamlaşması ve olumlu dileklerini iletmesi tavsiyesinde bulunulmuştur.
En’am-54. Ey Peygamber! Ayetlerimize iman edenler Sana geldiklerinde; “Onları size selâm olsun /selâmün aleyküm diyerek karşıla. Sonra Rabbiniz merhametli davranmayı /rahmetli olmayı temel prensiplerden biri kabul etmiştir. Dolayısıyla, her kim bilmeyerek /sehven /cahilliğinden işlediği bir olumsuzluktan sonra, tevbe ederek bir daha böyle bir hata yapmayacağının sözünü verir ve kendini düzeltirse /islah ederse, bilsin ki Allah bağışlayandır /Gafur’dur ve sevgisi ile merhameti oldukça bol olandır /Rahim’dir” diye açıklamada bulun.
II) Meleklerin selamlaşmaları
a. İnsanlarla karşılaşınca
Hicr-52. Hani misafirler (Elçi Melekler) İbrahim’in yanına, “Selâm!” diyerek girmişlerdi, İbrahim de “Ben sizi tanımıyorum ve bu nedenle de sizden huzursuz oldum” demişti.
b. Ölen anında kişiyi karşılamada
Vakıa-90. Eğer o can çekişen, yine neşe içinde ve kutlanarak karşılanan ve mahşerin sağ tarafına alınacaklardan ise, 91. Sağ taraf ehlinden olması nedeniyle ona da, “selâmün leke /sana selam olsun” denecektir.
Fussilet-30. “Tek Rabbimiz Allah’tır” diyerek iman eden ve dosdoğru yolu iz-leyenlerin ölümleri anında Melekler yanlarına gelecekler ve “Korkmayın, üzülmeyin, sizi vaad edilmiş olan Cennetle müjdeliyoruz ve 31. Biz dünya yaşamın-da, sizin dostunuzduk /evliyanız idik, Ahret yaşamında da Biz sizin dostunuz olacağız. Cennette nefsinizin çektiği ve istediğiniz her şey size sunulacak, 32. Bağışlayan ve sevgisi ile merhameti bol olan Allah’ın bir ikramı olarak” diye kulaklarına fısıldayacaklar.
Nahl-32. Melekler, makbul kimselerin canlarını almaya geldiklerinde ayrıca, “Selamün ‘Aleyküm /Selam size olsun. Olumlu amellerinizin karşılığı olarak Cennete gireceksiniz” diyerek onları rahatlatmaktadırlar.
*Hulusi Turgut’un “Kılıç Ali’nin Anıları” kitabının 659 ncu sayfasında şu açıklama yer almakta ve Atatürk’ün sağ ehlinden olduğu anlaşılmaktadır: Prof. Dr. Neşet Ömer, Atatürk ağırlaşınca telaşa kapılır ve hemen koşup “Dilinizi çıkarın efendim” diye seslenince Atatürk gülerek “Ve Aleykümselam” diye seslenir ve sakince gözlerini kapatıp ruhunu teslim eder. Böylece Atatürk’ün Dünya Okulundan başarı ile mezun olan ve bu nedenle de Cennet’i hak eden özel bir Ruh olduğunu anlıyoruz. Bence Atatürk, ilâhî görevliler tarafından özel olarak gönderilmiş bir görevli Ruh’tu diye ve en ufak bir şüphe duymadan inanıyorum.
c. A’raf’ta Cennet’e ayrılmayı hak edenleri karşılamada
A’raf-46. Cennet ile Cehennemin arasında bir ayırıcı engel bulunmaktadır. Ve mahşer gününde, ikisinin de tam orta yerinde olan A’raf’ta /hesabın yapıldığı ve tanıyıp ayırma yerinde bazı görevliler /Melekler bekliyor olacaklar. A’raf’taki bu görevliler, Cenneti hak edenleri ve Cehennemi hak edenleri yüzlerine bakarak tanıyacaklar. Akabinde, mutlu bir manzara içindeki Cenneti hak edenlere “Selamün ‘alayküm – Barış ve mutluluk üzerinize olsun” diye sesleneceklerdir. Böylece onlar da içleri rahatlamış olarak Cennete girmek üzere aradaki bölgede beklemeye başlayacaklardır.
Ra’d-24. Melekler; Ve “Selamün ‘aleyküm /Bütün güzellikler üzerinize olsun /hoş geldiniz ve siz Dünya’da da tüm olumsuzluklara göstermiş olduğunuz sabırlılığınıza karşılık bu huzurlu yeri hak ettiniz” diyerek onları karşılayıp kutlayacaklardır.
III) Cennet ehlinin birbirlerini selamlamaları
İbrahim-23. İman eden ve salih ameller gerçekleştirenler ise, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere konulacak ve Rablerinin izni oldukça orada sürelerce kalacaklardır. Ve onların, Cennette birbirlerine esenlik temennileri “Selâm!” sözü olur.
Yunus-10. Onların (İman edip salih ameller gerçekleştirmek üzere çaba gösterenlerin) Cennetteki duaları; “Allah’ımız! Sen çok yücesin” ve birbirleri arasındaki dilek ve hitapları, “Size selam olsun – Selamün aleykum” ve dualarının sonu da “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun” olacaktır.
Bu selamlaşma özelliklerine dikkat edilirse, “selam veya selamün aleyküm” denilerek yapılan selamlaşma, iman edenler ve Hz. Muhammed’e yapıldığı gibi sadece “Mümin” lik aşamasında olanlar için önerilmektedir. Dolayısıyla bizlerin de böylesi bir selamlaşmayı her önümüze gelen ile yapmamız yanlı olabileceğinden, çok dikkatli olmalıyız ve seyrak kullanmalıyız.
NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”