KURBAN SADECE HAC’DA FARZ, DİĞERİ GELENEKSELDİR-1

Kurban kelimesi “k-r-b” kökünden türemiş bir kelimedir ve fiil olarak “manen yaklaşmak, yakın olmak”, isim olarak ise “kulu Allah’a yakınlaştıran araç, vasıta, vesile” edilen herhangi bir şey demektir. Kurban kesme konusuna Kur’an ile açıklık getirilmiştir.  Konuya Hac-27. ayet ile, Hz. İbrahim’e, muhkem /değişmez ana bir kural olarak, bütün insanları Hac için çağırmasının istenmesi açıklaması ile […]

Kurban kelimesi “k-r-b” kökünden türemiş bir kelimedir ve fiil olarak “manen yaklaşmak, yakın olmak”, isim olarak ise “kulu Allah’a yakınlaştıran araç, vasıta, vesile” edilen herhangi bir şey demektir.

Kurban kesme konusuna Kur’an ile açıklık getirilmiştir.  Konuya Hac-27. ayet ile, Hz. İbrahim’e, muhkem /değişmez ana bir kural olarak, bütün insanları Hac için çağırmasının istenmesi açıklaması ile başlayalım.

Hac-27. “Tüm insanları Hac eğitimine çağır ki gerek yaya olarak ve gerekse deve gibi çeşitli taşıyıcılarla uzaklardan da olsa Hac’ca gelsinler.

Hac-28. ayette de, Hac için gelmiş olanların Kurban Kesme işlemini de, muhkem /değişmez bir kural olarak yerine getirmeleri gerektiği belirtilmiştir.

Hac-28. “Gelsinler ve Hac’da iken hem kendileri için bir ta­kım yararlara (duygusal, sosyal, kültürel ve ekonomik) muhatap olsunlar, hem de Allah’ın kendilerine rızk olarak verdiği hayvanlardan, belirlenmiş eğitim günlerinde, Allah’ın adını anarak ve Allah’ın rızası için kessinler ve bir kısmını hedy olarak bağışlasınlar, bır kısmını kendileri de yesin ve sıkıntı içindeki muhtaçlara /yoksullara da yedirsinler“.

Görüldüğü gibi, Kurban kesmede Allah’ın rızası ve muhtaçlara et yardımı amaçlanmakta ve bu yaklaşım, bireysel ihtiyaç giderme demek olan infak ibadeti olmaktadır.

Kurban ile ete, kana ve bunların miktarı gibi şekilsel ibad etmelerden ziyade, takva içinde olmak, imanlı ve Salih /olumlu ameller gerçekleştirmenin de ön planda olması gerektiği, dolayısıyla da yapılan yardımın, amacına uygun fayda sağlayıp sağlamadığının önemsendiği vurgulanmaktadır.

Hac-37. Ve şunu iyice bilesiniz ki, size Allah’ın rızasını kazandıracak olan kurbanlarınızın eti ve kanlarının azlık ve çokluğu değil, sizin içtenlikle Allah’a olan bağlılığınız ve takva içinde /muhkem değişmez ana hükümlere uyamamaktan korku içinde oluşunuzdur.

Hac sırasında kurban kesme hükmü, Hac-28, 34, 36 ve Bakara-196. ayetlere göre, Hz. İbrahim zamanında Allah’a teslim olmayı pekiştirmek ve Mekke ile Hac için gelenler için gerekli kılınmıştır.

Hac-34. Bu kurallardan olan kurban kesmeyi, Kâbe’ye gelen bütün toplumlara, onlara rızk olarak verdiğimiz hayvanlardan keserken de Allah’ın ismini anmayı yerine getirmeleri için gerekli gördük. Böylece de tek ilahınız olan Allah’a tam teslim oluşunuzu pekiştirmek istedik. Ya Muhammed! İşte bu şekilde içtenlikle teslim olanlara olumluluklarla karşılaşacaklarının müjdesini ver.

Hac-36. Tekrar etmek gerekirse Biz, bu küçük veya büyük baş hayvanların kurban edilmesini Allah’a mutlak teslim oluşun bir sembolü olarak belirledik. Onlar henüz ayakta iken Allah’ın ismini anmaya başlayın ve yanları üzerine düştükleri zaman (Cünup halinde olunca) da anmaya devam edin. Onlardan bir miktar siz yiyin ve isteyen veya gönül tokluğu ve gururu nedeniyle isteyemeyen muhtaçlara da verin. Ve Biz gerçekte, şükretmeyi iyice öğrenip pekiştiresiniz diye onları sizin yararınıza uygun yarattık ve kullanımınıza verdik.

Bakara-196. ayette, kurban kesme olayının sadece Hac için Mekke’de olanlar ile sınırlı olduğu ve herhangi bir nedenle gerçekleştirilemeyince, bunu diğer nüsuklardan olan Oruç ile telafi ettirilmekte olduğu anlaşılmaktadır. Yani Kur’an’da, Hacı olana bile, Mekke dışında ve memleketinde kurban kesmeye müsaade edilmemektedir.

Bakara-196…..Herhangi bir nedenle kurban kesemeyenler, Hac günlerinde üç gün, memleketine dönünce de yedi gün olmak üzere, toplam on gün oruç tutsun. Bu uygulama, ailesi Mescid-i Haram’ın /Kâbe’nin bulunduğu şehirde yaşamayanlar için geçerlidir.

Kurbanın sadece Hac sırasında kesilmesini Hz. Muhammed’e atfedilen şu sözü de pekiştirmektedir;

Resulullah’a: “Hangi hac daha efdaldir?” diye sorulmuştu. “Yüksek sesle telbiye getirilip, kurban kesilerek yapılan hac!” diye cevap verdi- Ebubekir-i Sıddık- Kütubu sitte-1171.

Bakara-196. ayet ile açıkça Kurbanın sadece Hac için Mekke’de olanlara sınırlı farz bir uygulama olduğu belirtilmekte olup, Hac dışındakiler için böyle bir uygulamanın farz hükmü söz konusu edilmemektedir.

Dolayısıyla Hac dışında olan Kurban kesme uygulaması dinsel değil, tamamen  geleneksel bir uygulama olmaktadır.

Bu görüşü ayrıca şu ayetler desteklemektedir:

Hac-29. “Kurbanı kestikten sonra da, temizlenmesi gereken yerlerini temizlesinler, daha yapmaları gerekenleri /diğer Hac kurallarını yerine getirsinler ve o eski güvenli evi /Kâbe’yi tavaf etsinler” diyerek insanlara bildirmesini istemiştik.

Hac-29. ayet ile Allah, Hz. İbrahim’i ikaz ediyor ve “İnsanlar, önce Kurbanlarını sadece Benim rızamı gözeterek kessinler ve doğrudan Bana dua edip, ilahi yardımı sadece Benden istesinler, sakın aramıza Kâbe’yi önce koyup ona dua edip Benden öyle yardım isteme hatasına girmesinler” demektedir.

Yani Kâbe’nin bile bir putmuş gibi şirk-ortak koşma aracı olmaması için Hz. İbrahim örnek verilerek bütün insanlar ikaz edilmiş olmaktadır.

Hacı adaylarının Mekke’de kestikleri kurban, Hedy Kurbanı olarak isimlendirilmektedir.

Zamanla da bu kurban kendi içinde Şükür Kurbanı, Ceza /Keffaret Kurbanı, Adak Kurbanı, İhsar Kurbanı ve Nâfile (Tatavvu’) Kurbanı olmak üzere 5 çeşit olmuştur.

Beşer /insan olarak güvensiz ve korkak yapımız, her şeyi ve özellikle İnançla ilgili olanı hemen abartmaya ve aşırılaştırmaya /ifratlaştırarak uygulamaya yatkınız.

İşte bu özelliğimiz nedeniyle de Hac dışında da farzmış gibi atalarımızdan birileri de Kurban kesmeyi Hac dışına da taşımışlar ve bu uygulama da daha birçok Kur’an dışı uygulama gibi gelenekselleştirilmiştir.

Çünkü Hac dışındaki kurbanda, daima insanın şu düşünceleri etkili olmuş ve halen olmaktadır.

  1. Hac farzı: Mekke’deki Hacı adayları için.
  2. Hayranlık: İnsanlar çeşitli sebeplerle bazı şeylere (gök, ay, güneş, hayvan vs.) hayranlık duymuşlar, bu hislerini de o hayran oldukları varlıklara kurban sunarak dile getirmişlerdir.
  3. Şükran: Yeryüzünde çok çeşitli nimetlere sahip olma şansına erişen insan, bunları kendisine ihsan ettiğini düşündüğü Tanrı ya da Tanrılara kurban sunmak suretiyle, şükrünü ifade etmiştir. Yani kurbanı bir teşekkür vasıtası olarak düşünmüştür.
  4. Gönül Alma: İlkel dinlerde insanlar, Tanrı /Tanrıların gazabını dindirmek ya da işlemiş oldukları suçların cezasından kurtulmak için kurban eyleminde bulunmuşlardır. Kurbanı bir tür gönül alma vasıtası olarak kullanmışlardır. Ne de olsa “Yarım elma, gönül alma” için yeterlidir.
  5. Pazarlık (Adak): İnsanlar bazı isteklerinin Tanrı /Tanrılar tarafından kabul edilmesini istemişler /dilemişlerdir. Dilekleri yerine gelince de Tanrı’ya bu lütfunun karşılığı olarak kurban sunmuşlardır.
  6. Kefaret: İnsanlar yaptıkları fenalıklar ve işlemiş oldukları cürümlerin karşılığı olarak kurban eylemini gerçekleştirmişlerdir.

Kurban kesme uygulamasını kabul edenler tarafından Hac dışında kurban kesme adeti için 3 dayanak ileri sürülmektedir:

  1. Rivayete göre, ilk doğan 2 kızdan güzeline kavuşmak amacıyla, Adem’in 2 erkek çocuğundan hayvancılıkla geçinen Hâbil bir koç, çiftçilik yapan Kâbil ise bir deste ekin adamıştı.

Hâbil ile Kâbil’in Allah’a adak hadisesi insanlık tarihindeki ilk “adak kurbanı” olmaktadır.

Maide-27. ayete göre Allah’ın her adak veya kurbanın değil, kişinin takva durumuna göre bazılarının kabul, bazılarının da ret edileceği vurgulanmaktadır.

Maide-27. “Ya Muhammed! Onlara Adem’in iki oğlunun (Habil ve Kâbil’in) gerçek olan olayını anlat. Şöyle ki; “Ademin iki oğlu, Allah’a birer kurban adamışlardı da birisininki (Habil’in) kabul edilmiş, diğerininki (Kâbil’in) kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, diğer kardeşine; ‘Seni öldüreceğim’ demişti. Kurbanı kabul edilen de ‘Allah ancak takva içinde olanların kurbanını kabul eder.

  1. Eski çağlarda, ailenin ilk çocuğu Tanrı’ya ait kabul edilirdi ve ona kurban edilmesi inancı vardı. İşte Hz. İbrahim zamanında, hem gelenek haldeki bu inancın kaldırılması, hem de Hz. İbrahim’in Tek Allah inancını sınamak amacıyla, ilâhî sistem tarafından, ilk oğlu olan İsmail’i kurban ettiği rüyada gösterilmiştir. Hz. İbrahim, bu rüyaya uyunca da takdir edilerek, bu defa sürüsündeki en sevdiği koçu kurban etmesi, yani feda etmesi yine rüya ile gösterilmiştir.

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”, “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” ve “KUR’A, İNCİL, TEVRAT. ORTAK OLAN VE OLMAYAN MUHKEM KURALLAR”

 

Exit mobile version