Geçen yazıda kaldığım yerden devam ediyorum.
2.Eski çağlarda, ailenin ilk çocuğu Tanrı’ya ait kabul edilirdi ve ona kurban edilmesi inancı vardı. İşte Hz. İbrahim zamanında, hem gelenek haldeki bu inancın kaldırılması, hem de Hz. İbrahim’in Tek Allah inancını sınamak amacıyla, ilâhî sistem tarafından, ilk oğlu olan İsmail’i kurban ettiği rüyada gösterilmiştir.
Hz. İbrahim, bu rüyaya uyunca da takdir edilerek, bu defa sürüsündeki en sevdiği koçu kurban etmesi, yani feda etmesi yine rüya ile gösterilmiştir.
Saffat-102. Çocuk, buluğ çağına gelince İbrahim: “Oğlum! Rüyamda seni boğazlamaya kalkıştığımı gördüm. Sen bu duruma ne dersin ne düşünürsün?” deyince çocuk; “Babacığım, Sen emrolunan şeyi yap. İnşallah beni dünya güçlüklerine karşı sabredenlerden bulacaksın” diye cevap verdi.
Saffat-106. Bu olay gerçekte İbrahim ve oğlu için ciddî bir sınavdı. 107. Ve Biz İbrahim’e oğlunu Mekke’de terk etmeyi /kurban eder gibi kaybetmeyi göze almasına karşılık bir ödül olarak ve kurban etmesi için sürüsüne bir koç verdik.
Ayette geçen “Boğazlamak” ifadesi, “bir kimseyi öldürmek üzere kesmek” anlamında olduğu gibi, ayrıca “çok sevip bağlanmış olunan bir şeyden ayrılma fedakârlığını göstermek, beraberliğin mutluluğundan vazgeçmek, bağlılığını kurban etmek, canlı ise onu yapayalnız bırakmak ve bile bile çok sıkıntıya girmesine yol açmak, zora sokmak” anlamında da kullanılmaktadır.
Hz. İbrahim, hizmetlisi Hacer’i ve ondan olan oğlu İsmail’i Mekke’ye götürüp, inşa ettiği Kâbe’nin bakımını devam ettirmek üzere orada bırakıyor ve dönüyor. İşte oğlundan ayrılma fedakârlığına karşılık olarak memleketine döner dönmez İbrahim, sürüsüne yeni eklenen ve çok sevdiği bu koçunu kurban olarak kesiyor.
Bu olayın, Hz. İbrahim’i “Allah için, sevdiklerinden vazgeçme” konusunda imtihan etme amacı yanında, eski toplumlarda uygulanan ve ergenliğe varan bir erkek çocuğu, bir tapınağın önünde kurban etme geleneğini kaldırmak amacı ile gerçekleştirilmiştir.
Yoksa bir insanın kurban edilmesinin istenmesi, Maide-32’nci ayette belirtilmiş olduğu gibi, Allah’ın “bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir” sözüne terstir.
Saffat-108 ve 109. ayetlerde, Hz. İbrahim’e böylesi bir farklı uygulama yaptırılmasının, onun insanlara örnek olması için düzenlenmiş olduğuna değinilmiştir.
Saffat-108. Allah’a verdiği sözde durmasını ve çok sevdiği oğlundan ayrılmayı gerçekleştirmesiyle Biz, gelecek kuşaklar için İbrahim’i bir örnek kıldık.
Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i kurban ettiğini gördüğü rüyayı, Allah tarafından “farz” bir emir olarak algılamış ve bunu yerine getirmeye teşebbüs etmiştir. Daha sonra, oğlunun yerine sevdiği bir koçu, yeni inşa ettikleri ve din eğitimini yeniden başlattığı Kâbe’de ve mezuniyet sonu kutlama sırasında kurban etmeyi ve bir bayram sevinci ve kutlama, Allah’a teşekkür etme törenleri şeklinde yerine getirmiştir.
Onun bu uygulaması ile de ilk çocuğu kurban etme yerine hayvan kurban etme gelenekselleşmiştir. Daha sonra bu uygulama Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani dinlerinde, yılın belli aylarında dinî törenlerle hayvan şeklinde kurban sunma ve insan kurban etmekten vazgeçmeyi bayram şeklinde kutlama geleneği olarak devam ettirilmiştir.
Hz. İbrahim, bu bayram kutlama ve törenleri ile kurban kesme uygulamasını, Kâbe eğitim okulunda yaptığı 3-4 aylık “DİN EĞİTİMİ” ni bitirip HACI ÜNVANLI BELGEYİ alanların, diğer bir ifade ile “din eğitimi verebilir” aşamaya ulaşanların mezuniyetlerini kutlama törenleri ile birleştirmiştir.
Böylece de din eğitimi, Hacı olma, Kurban kesme ve mezuniyet töreni birlikteliği şeklinde devam ettirilmiştir.
Hz. Muhammed, Hacı olmak diye tanımlanan Kur’an eğitimini 23 yıl gibi uzun bir dönemde yapmış olduğu için, tek bir defa ve sadece mezuniyet töreni uygulamaları şeklinde ve “VEDA HACCI” ismi altında gerçekleştirmiştir. Bu sırada kurban kesme geleneği de devam ettirilmiştir.
Ancak peygamberin vefatından sonra Mekke’de Kur’an eğitimi uygulaması tekrar kaldırılmış ve sadece mezuniyet kutlamasının törensel şekilleri olan Kâbe’nin tavaf edilmesi, Safa ve Merve arasında Say yapılması, Arafat’ta Vakfe, Müzdelife’ye gitme, Mina’ya geçilip Şeytan taşlama şeklinden sonra kurban kesme ve traş olma veya saçtan bir miktar kesme ile sonlandırılmıştır.
En sonunda da Kabe’yi tekrar ziyaret ve veda tavafları ile kutlama ve şükürler tamamlandırılmıştır.
Ve önce “DİN EĞİTİMİ MEZUNİYET BAYRAMI” iken, zamanla dinde ayrışmalar oldukça din eğitimi yapılmaz olmuş, dolayısıyla da uygulama sadece törenlere kalmış ve “KURBAN BAYRAMI” ismi ile devam ettirilmiştir.
Dolayısıyla asırlardır olduğu gibi, halen de yapılan, Kur’an eğitimsiz, dolayısıyla da din eğitimi verebilecek Hacı yetiştirmesiz, sadece mezuniyet töreni ritüelleri olmaktadır.
Kuzey ve Orta Asya toplumlarının Tengri (Tek Allah) inancında, kötü Ruhların etkisiyle bozulan huzurun yeniden sağlanabilmesi, insanların başarılı, sağlıklı ve varlıklı bir yaşam sürmeleri, ailede hastalık olmaması, hayvanların ölmemesi, yiyeceğin eksilmemesi, yağmurun yağması, savaşlarda zafere ulaşılması veya barışın ve anlaşmaların onaylanması gibi dilekler kurban nedenleridir. Bu amaçlara göre Allah’a ve iyelere (yetkin idarecilere) kurbanlar sunulur. Sunulan Kurbanlar kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılır.
Kansız kurbanlar araga /rakı, şarap, kımız, süt, yağ, buğday, darı, tütün gibi içecek ve yiyeceklerden oluşan “Saçı”, doğaya salınan hayvanlardan oluşan “İduk” ve ağaçlara veya Şaman davullarına bağlanan bezlerden oluşan “Yalma” şeklindedirler
2.Kurban için ileri sürülen 3’ncü dayanak Kevser suresinde bulunan “nhar” kelimesidir. Hanefi Mezhebi Fıkıhçıları, Kevser suresini örnek göstererek, şartları taşıyan herkesin kurban kesmesini vacip kabul etmişlerdir. Şafii, Maliki ve diğer fıkıh mezhepleri ise kurban kesmeyi vacip değil sünnet olarak kabul etmişlerdir.
Kevser-1. Ya Muhammed! Biz Sana Kevser ile bolca nimet ve mutluluk dolu bir hayatı verdik, şanını yücelttik.2. Şimdi Sen, tüm bu verdiklerimize karşılık Allah’a yönelik salli faaliyetine (Allah’a ve yaratılanlara yardımcı olma çabana) devam et ve kendini kurban edercesine Rabbine ada /her şeyinle O’na yönelip Sen de O’nun şanını yücelt. (1. İnna a’taynakel Kevser. 2. Fe salli lirabbike venhar).
Ayetlere göre Kurban, bir Hac uygulamasıdır. Hac dışında olan için ise “kurban kesme” değil, ancak “kurban etme, kişinin değer verdiği bir şeyi, başkasının ihtiyacını gidermek üzere feda etmesi” söz konusu olur. Bu amaçla da Kurban Bayramı sırasında verilmek üzere, yöntemlerden biri olarak, her mahallede bulunan ve önceden belirlenecek muhtaç kişilerin zaruri ihtiyaçları tespit edilsin ve “Veren de alan da bilinmeden” dağıtılsın görüşündeyim.
Böylece Kurban Bayramı, kavurma yapma ve ihtiyacı olandan çok, yakındakilere et dağıtım ayından çıkarılmalı ve bir YARDIM BAYRAMI olmalıdır.
Günümüzde, Mekke’de yaşayanların artık bu muhtaçlık halleri kalmadığına göre, Hac’ca giden insanlarımız, Mekke’de kestirdikleri bu kurbanlarını özel TIR’larla kendi ülkelerindeki muhtaçlara da gönderebilmelidir.
Kurban kesmenin Hac yeri olan Mekke’nin dışına taşırıldığı şimdiki uygulama, ayrıca önemli bir şeyi feda etme değil, sadece para ile kolayca satın alınan bir hayvanı kesmek demek olmaktadır. Bu da Müslümanların, “kolayca canlı kesen” imajı ile anılmasına yol açmaktadır.
Kurban Bayramının, muhtaçların gerçek ihtiyaçlarının Allah Rızası için karşılandığı ve onlara bayram sevincinin yaşatıldığı bir bayram olması dileklerimle. İnşallah!!!!!
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”