Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Kurtuluşumuz üretici pazarları mı?

Çiftçileri refaha ulaştıracak, Türkiye’de

Çiftçileri refaha ulaştıracak, Türkiye’de tarımı yeniden kalkındıracak ve ekolojik bir geleceğin temellerini atacak bir çözüm var masada: Belediyelerin denetimindeki, Üretici Pazarları… Peki, Antakya özelinde, buna ne kadar hazırız ya da bu beklentinin neresinde duruyoruz?

Hatay’ın da içinde olduğu bölgede önemli çevre faaliyetlerinde bulunan Greenpeace Akdeniz’in de gündeme taşıdığı gibi, Türkiye’de çiftçiler, her geçen gün güç kaybediyor. Geçmişte tarım ülkesi olan Türkiye’de, artık temel gıda ihtiyaçları bile ithal ediliyor. TÜİK verilerine göre, tarım alanları 2001-2018 arasında %12 azaldı. 2018 yılında, buğday ithalatı %32 arttı. 1970’te tarımsal istihdamın toplam istihdama oranı %65 iken, bugün bu oran %7’ye kadar geriledi. Bu olumsuzluklardan en çok etkilenen ise çiftçiler oluyor. Belediyelerin denetimindeki “Üretici Pazarları” da tam da bu noktada, gündemde!
İfade edilen oldukça net… “Belediyelerin denetimi altında açılacak üretici pazarlarıyla, hem çiftçi kazanacak hem de tüketici daha sağlıklı gıdaya ulaşabilecek. Ekolojik bir gelecek için, sen de belediyenden talep et, şehrinde üretici pazarları açılsın ve yaygınlaşsın!”
Peki, soralım mı? Antakya özelinde, buna ne kadar hazırız ya da bu beklentinin neresinde duruyoruz? Bu soruya cevap, henüz yok! Ancak çevreci örgütlerin taleplerine temel olan nedenler oldukça net!
-KÜÇÜK ÜRETİCİ-
Tekelleşen büyük tarım şirketleri, yerel üreticinin gücünü kırıyor, fiyat egemenliği kurarak, üreticiden ucuza alıp tüketiciye pahalıya satıyor. Topraktan soframıza gelene kadar pek çok kez el değiştiren ürünler, hem üreticinin az kazandığı hem de tüketicinin pahalıya gıdaya ulaştığı bir denklemle sonuçlanıyor. Böylece çiftçiler, ekolojik tarımın temel prensiplerinden biri olan gıda egemenliğini yitiriyor ve yerel, mevsiminde ve sağlıklı gıda üretimi her geçen gün azalıyor.
-ÜRETİCİ PAZARI-
Şehirlerde yaygın olarak karşılaştığımız pazarlar, semt pazarı olarak biliniyor. Semt pazarında, aracılar yer alabilir ya da hallerden ürün alıp pazarda satış yapılabilirken, üretici pazarında, sadece üreticiler satış yapabiliyor. Yani üretici pazarında, doğrudan çiftçiler kazanıyor. Bunun anlamı, aracı olmadığı için, kazanan adresinde duran bir diğer taraf, vatandaş oluyor.
-BELEDİYELER-
Üretici pazarlarının kurulması ve denetlenmesi, yasaya göre belediyelerin sorumluluğu altında. Dolayısıyla, Antakya özelinde Hatay’daki yerel yönetimlere çok önemli bir rol düşüyor. Üreticilerin organize edilmesi, nakliye konusunda planlama yapılması ve pazar yerlerinin altyapısının hazırlanması, belediyeler tarafından yürütülmeli. Sorular da bu başlıkta birikiyor! En çok da… Bu altyapıyı hazırlama konusunda ne kadar istekli olup olmadığımızda!
-MEZİTLİ ÖRNEĞİ-
Mersin’in merkez ilçe Mezitli Belediyesi’nin hayata geçirdiği ve hafta sonları açık olan ‘Kadın Üretici Pazarı’, buna dair en iyi örneklerden bir tanesi. Üretim gücüne eklediği inovatif çözümle, 2018 yılının sonunda Çinin Guangzhou kentindeki Inovasyon Ödülü yanı sıra Milan Paktı Ödülleri kapsamında ‘Çevresel Zorluklar Ödülü’ne layık görülen ‘Kadın Üretici Pazarı’, Hatay’ın da bu anlamda gündeminde!
-BİR GEZEN!-
Mersin’in Mezitli Belediyesi tarafından başarıyla uygulama alanına sokulan Pazar’ı merak edenler için, bir gezen anlatsın ve Antakya özelinde Hatay’da da bu pazardan istemek için nedenlerimiz olsun… İşte o kelimeler:
“Her Cumartesi ya da Pazar giderdik. Son iki aydır uğrayamaz olmuştuk. O güzel, canlı ortamı özlemişim. Burada sadece kadınlar var. Ürettikleri her ürünü satabiliyorlar. Pazara girdiğiniz ilk anda, kendinizi rengârenk bir dünyada hissediyorsunuz. Bir an, ‘kadınlar ülkesinde miyim’ diye sorabilirsiniz. Tezgâhlarda satış yapanlar, sadece kadınlar. Alışveriş yapan çok erkek de var tabii…
Yüzlerce kadının bir arada olmasına rağmen, rahatsız edecek bir ses yok. Büyük semt pazarlarındaki bağrışmalar, küfürlü konuşmalar burada duyulmuyor. Kadınlar çalışıyor, üretiyor, ürünlerini Cumartesi-Pazar günleri bu pazara satmaya getiriyorlar.
Tezgâhlarda; sebze, meyve, turşular, reçeller, lezzetli ev yemekleri var: İçli köfte, çiğ köfte, mercimekli köfte, sarımsaklı köfte, dolma ve sarma çeşitleri de… Piknik tüplerin üzerine saclar yerleştirilmiş; sıkma, börek, gözleme, katmer yapılıyor. Bir köşedeki semaverden sıcak çayınızı da alıp içebiliyorsunuz. Bir tezgâhtan otlu börek alıyoruz. İçinde her çeşit ot var… Isırgan otu, dereotu, ıspanak, maydanoz, … Kahvaltımızı yapmıştık, ama bu da ara öğün sayılabilir. Ne zaman gitsem, kendimi burada mutlu hissederim.
Yiyeceklerin dışında; takı tasarımlarının, el örgülerinin, örgü bebeklerin, iğne oyalarının, çocuk giysilerinin sergilendiği tezgahlar da var. Seramik ve ahşap çalışmalar da bulunuyor. Üretici kadınlar, el becerilerini, yaratıcılıklarını sergilemişler.
Tezgâhların gerisindeki birçok kadınla selamlaşıyoruz. ‘Uzun zamandır neredeydin?’ diye sormaları, bir başka güzel. İçtenliklerine inanıyorum.”
-SÖZÜN ÖZÜ-
Durumun ciddiyetini, ortaya koyduğu çalışmalarla netleştiren Greenpeace (Yeşil Barış) çevre örgütünün çağrısı, haberin son noktası olsun…
“Ekolojik tarım modeli, gıda tedarikini şirketlerin değil, üretici ve tüketicilerin kontrol ettiği bir dünyayı destekliyor. Bu, iklim kriziyle mücadele etmek için de çok önemli. Çiftçiyi korumak ve tarımın yeniden kalkınması için, şimdi sen de belediyenden üretici pazarı talep et!” -Tamer Yazar-