Toplumların yaşamı belki de her işten çok özen ister. Hiçbir biçimde rastlantıya bırakılamaz. Peki ne yapılır? Kuşaklar nitelikli yetiştirilir. Sağlık, eğitim, barınma, gıda güvenlik ve güvencesi baş gereksinimler olarak karşılanır. Ulusal değer sayılan olaylar, kişiler anılır, anlatılır. Bunlar hak edilmiş değerlerdir. Mühendislik işi değildir.
Daha da eşsizi, gün gelir o değerleri ki çok azdır, savaştığı düşmanı bile takdir eder, saygı duyar.
Kimi bol akıllılar yayılmacı küstahların maşasıdırlar. Ulusal kurucuları, yapıcıları kanıtsız kunutsuz diktatörlükle, buyurganlıkla suçlamaya, akılları sıra tarihe öyle kaydetmeye çalışırlar. Son yıllardaki adıyla büyük anlatılardır ve düşmanlık güdülüp gözden düşürülmesi amaçlanır. Portrelerini indirin, bayrağı indirin, özdeyişleri indirin, andı okumayın, gençliğe-geleceğe seslenişini kaldırın, okullardan silin, yontularına gitmeyin, Söylev’ini değerli saymayın, belgeleri de olsa fark etmez, resmi tarihtir…derler. Tanıdık geldi mi?
Oysa bu akılların sahiplerinin dağlara yontularını kazıdıkları kurucu babaları siyahların, Kızılderililerin soykırımlarla kökünü kurutmuşlardır. Kalanlarınsa seslerini çıkarabilmelerinin, gak gık diyebilmelerinin yılı şunun şurasında 1950’li yıllar dönemidir.
Birleşik Krallık’ın, Fransa’nın, Hollanda’nın, İspanya’nın, Almanya’nın, Portekiz’in, İtalya’nın, İsrail’in, Hindistan’da, Fakland’da, Kıbrıs’ta, Cezayir’de, Fas’ta, Güney Afrika’da, Orta ve Güney Amerika’da, Libya’da, Okyanus adalarında, Bağdat’ta , Suriye’de , Vietnam’da, Çin’de, Lübnan’da, Irak’ta, Filistin’de Türkiye’de…ne işleri var? Buralarda okey mi oynuyorlar? Başka yönlerden beğendiğim olur ama Danton, Robespiyerler, Stalin, Troçky, Wilson, Rozvelt, DeGol… birbirini bile giyotinlemiş, hanedanı yaylım ateşle yok etmiş, diğer halkları böcek görüp kazımış kanlılar değil mi? Hele Hitler, Mussolini, Çörçil, Salazar, Franko…ve benzerlerine hiç değinmiyorum. Bunları örnek alanlar kalmadı mı sanırsınız? Çok yanılırsınız.
Günümüzde değerlerin portreleri indirilirken yine aynı yayılmacı güçler ve işbirlikçilerince, çakma değerler icat edilip portreleriyle kurum duvarları, ders kitapları, külli külliyeler, adliyeler, hastaneler…”süsleniyor.”
Gerçek kuruculuk, yapıcılık çok zordur. Anadolu’ya çıkmayı, Amasya Bildirisiyle, Erzurum-Sivas kongreleriyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’yle… işgalcilere, işbirlikçi sultana, dünyaya başkaldırmayı, meydan okumayı, tüm ulusu birleştirmeyi, yeni sultan olmayıp Hâkimiyet bilayı kaydi şart milletindir, Ya istiklal ya ölüm, demeyi ve bunu devrimle gerçek kılmayı, büyük işi boynunda idam fermanıma, mandacı kişiliksizlere karşın yapmayı gerektirir.
Bizim kurucumuz bu büyük, Bilge Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Türkler asker ulussa ki bu yapısını koruduğunu umuyoruz, Mustafa Kemal’in askerleri olarak ulusuz.
Gazi’nin öğrettiği bilgi saymakla bitmez. Halka açık ve içtenlikli olacaksın. Yeri geldiğinde ölümü göze alıp gerçeğin, doğrunun yanında olacaksın. Halkın bilinci seni kat ve kat aşmışsa sonuna dek kulak verecek uygulayacaksın. Emperyalizmin, işbirlikçiliğin hiçbir kesimini hoş görmeyecek, uzlaşmayacaksın!
YORUMLAR