LİDER OLMAK KOLAY DEĞİL!

Lider; büyük halk kitlelerini, bir ulusu, bir ideal için peşinden sürükleyecek kadar dirayet sahibi olan, halkın güvenlik duygularında sevgi ve saygılarla büyüyen, mücadelesiyle “ulusal kimliği” hak eden kişidir. Lider; öncüdür, kurtarıcıdır, kurucudur. Yaratıcı zekâdır, idealleri vardır, heyecan yaratır, kitleyi sürükler. Lider, uzun vadeli düşünür, kendine güvenir, çevresine de güven verir, İcraatın da Ne? ve Niçin? […]

Lider; büyük halk kitlelerini, bir ulusu, bir ideal için peşinden sürükleyecek kadar dirayet sahibi olan, halkın güvenlik duygularında sevgi ve saygılarla büyüyen, mücadelesiyle “ulusal kimliği” hak eden kişidir.

Lider; öncüdür, kurtarıcıdır, kurucudur. Yaratıcı zekâdır, idealleri vardır, heyecan yaratır, kitleyi sürükler.

Lider, uzun vadeli düşünür, kendine güvenir, çevresine de güven verir, İcraatın da Ne? ve Niçin? sorularını gündemden düşürmez. Yani, her yaptığı işi, önceden sorgular. İcat eder, kendine özgü bir kişiliği vardır.

İyi bir lider, kendini tanır. Bunun içinde, kendinin öğretmenidir. Sorumluluk alır. Başkalarından çalmaz. Başkalarına inanmaz. İlgi duyduğu, her şeyi de öğrenir. Başarılı olduğu en iyi icraatı ise, kendi tecrübe ve deneyimleridir. İyi bir lider, kendini tanıma yanında, çevresini ve yaşadığı dünyayı da tanıması gerekir.

Karizmatik bir lider, kendinde olağanüstü yetenekler ve dolayısıyla haklar ve yetkiler vehmeden, üstelik takipçi kitlesi tarafından da bu niteliklere sahip olduğuna inanılan, kendinden başka hiçbir dışsal otoriteyi tanımayan, “yukarılardan gelen” bir misyon “çağrı”sına uyarak ona sadakat ve coşkuyla itaat eden kitleleri peşinden sürükler.

Karizmatik lider yettiğince ikna ve kandırma yöntemini, yetmeyince zor ve şiddeti, yani önce ideolojiyi, sonra da baskıyı uygular. İlgili ve biraz farklı bir analiz Freud’unkidir. Otorite ve egemenlik ilişkisinin iki taraflı olduğunu, (bir baba gibi) liderin kitlelerdeki “ego-ideal”i temsil ettiğini, kitlenin otoriteyle özdeşleştiğini, bu işin sadece zora dayanmadığını söyler. Tarihsel süreç analizi daha doğrusaldır: Geleneksel toplumlarda ego-ideal “şahıs”tır, modern toplumlarda “norm”dur. Buradan “kişilerin yönetimi” yerine “kuralların yönetimi”ne evrilinir. Freud’un bir de yanlış varsayımı vardır: Bazı insanlar yönetmeye layık, bazı insanlar ise itaat etmeye müstehaktır. Çok beğendiği Nietzsche’nin varsayımı gibi: Üstün insanlar yönetir ve yaratır; diğerleri yığındır.

Gerçek bir lider, insanlık tarihini de çok iyi bilmelidir. İnsanlık tarihindeki liderlerin hayat hikâyelerini bütün ayrıntılarıyla bilmelidir. Ancak böylece, onların sahip olduğu “insani zaafların”, “duygusal güçsüzlüklerin” hepsinden arınmış ve bunlara karşı korunmuş olur.

Gerçek bir liderin insanlık tarihiyle birlikte kendi toplumunun tarihini de çok iyi bilmesi gereklidir; çünkü o tarihten de sadece liderlik dersleri almakla yetinmeyecek, o tarihi yeniden yazacaktır.

Bu yüzden lider olmak kolay değildir. Liderlik ruhu herkese uygun bir görev değildir.

*
Geçen hafta sonu yapılan CHP Kurultayı’nda genel başkan değişimi yaşandı. 13 yıl sonra gelen bu değişik anlamı ve yarattığı beklentilerle siyasi gündemin tartışmasız bir süre en önemli maddesi olarak kalacak.

Kılıçdaroğlu hiçbir zaman karizmatik ve sürükleyici bir lider tipi değildi. Ancak ülkenin yaşadığı “kültür savaşları”nı aşma konusunda büyük bir çaba gösteren, CHP’yi tipik ve dar ideolojik alana hapsolmuş bir “laik kimlik” partisi olmaktan çıkarmaya çalışan ve bunları, kısmen de olsa, başardığı oranda, hem kendi siyasi partisi hem Türkiye için önemli işler yapan bir lider oldu. Bu istikamette, kuruculuğu ve koordinatörlüğü yaptığı “Altılı Masa” ittifakı, sağ ve sol arasında kimlikler üstü demokrasi merkezli bir siyasi birlikteliğinin ülkedeki nadir ve değerli örneklerinden birisiydi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerini az farkla kaybetti. Tersi olsa, çok değil 1,5 milyon oy kaysa ve kazabilseydi, bugün Türkiye Kılıçdaroğlu’nu, Kürt meselesini, demokratik ittifakı farklı açılardan, onun liderliğinde tartışıyor olacaktı.
Ne var ki siyasette seçim ve sonuç önemlidir. Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa yenilgiye uğradı ve fatura doğal olarak taşıyıcıya, CHP liderine çıktı. Bedel siyasi olarak altılı masanın dağılmasıydı. Dağıldı. Bedel siyasi ve etik olarak Kılıçdaroğlu’nun liderliği devretmesiydi. Devretmedi.

Gerekçesi, seçim başarısızlığının getirdiği fırsattan istifade etmek isteyenlere set çekmekti. Bunda da kısmen haklıydı. Nihayetin de Özgür Özel, İmamoğlu çok hızlı bayrak açmış ve seçim sonuçları üzerinde sörf yapıyorlar ve değişimi lider ismine indirgiyorlardı. Ancak, istifa etmeyip “gemiyi salimen limana yanaştırmakla” ile bir dönem daha lider kalma iddiası arasında ciddi bir fark bulunuyordu. Yanlış burada başladı.
Kongrede ikinci turda çekilecekmiş, kararı açıklayacak iken tweet kararını değiştirmiş… Bir depremzade muhtar ağlayarak “çekilme”demiş… Ve bunlar yüzünde Kılıçdaroğlu adaylıktan çekilmemiş!

Kılıçdaroğlu tam budur : İdeoloji bilmez. İdeolojiden gelmediği için konuşmayı, demeç vermeyi ve kurnazlğı siyaset sanır. Sadece günlük politika yapar. Toplantıda en son kim ne derse ona uyar! Ki kişisel özelliklerin bugün için önemi yok. Önemli olan şu :

CHP yerel seçime gidiyor, o ise Sözcü’ye verdiği röportajda hâlâ İmamoğlu’nu hedef yapıyor : “(Kongrede) İkinci tura katılmama yönünde bir kararım oldu. Divan Başkanı olan Ekrem İmamoğlu ile bu konuyu bir odada görüştük. ‘Özgür Bey’i de çağısın, ben elini de kaldırayım’ dedim. Fakat daha genel kurul salonuna gitmeden @ekremedit diye twitter hesabıvar galiba. O hesaptan farklı bir dille sanki bunu talimatla yapıyormuşum gibi tweet atıldı. Bu tweet hesabının Ekrem Bey’e yakın olduğu söylendi.”

Bir lider, bir genel başkan, bu söylemlere bu kadar rahat nasıl inanır ? Bir genel başkan, sadece 55 bin kişinin takip ettiği hesaptan bu derece nasıl etkilenir ? Madem Ögür Özel’in elini kaldıracaktı, kaybettiği kesinleşince niçin yapmadı ?

*
Daha önce defalarca yazmıştım, tekrarlamak isterim: Bunlarla birlikte, 2008’den bu yana gösterdiği CHP’yi kimlik üstü kılmak çabası, çatışma iklimine son verme arayışı ve egosunu geri plana iten lider olma performansı nedeniyle, her Türk demokratı, CHP’li olsun olmasın, Kılıçdaroğlu’na teşekkür borçludur.

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çıkışı önemli ve olumluydu. Kolay değil helalleşme gibi konuları ülke gündeminin merkezine getirebilmek. Yalnız bu konunun liderin mesajlarıyla başlayıp örgütün ve sonrasında kalabalıklar tarafından benimsemesi beklenirdi. Burada örgüt ve taban ayağının eksik kaldığını söyleyebilirim.

Neyse, bunlar geride kaldı, şimdi asıl soru: Ne beklemek gerekir CHP’nin yeni yönetiminden…

CHP, bu kurultayla fiili eş başkanlığına benze bir düzene geçti. Özel-İmamoğlu liderliği, bir dönemin Erdoğan-Gül ikilisinin durumdan daha çetrefil görünüyor. Yeni ikilinin, ilk işi fiili bir işleyiş düzeni yerleştirmek olacaktır.

Çünkü çok farklı üsluba, yaklaşıma, önceliklere, vurgulara, hatta değerlere sahip iki farklı siyasetçinin ittifakı var. İmamoğlu tatlı bir dille, sıcak bir gülümsemeyle, herkese “Seni de seviyoruz” demekle partideki ayrılıkları, tartışmaları bitireceğini düşünen bir anlayışa sahip. Özgür Özel ise sol söylemi daha ağır basan, daha çatışmacı bir üslup benimseyen, Kılıçdaroğlu’nun toplumun farklı kesimlerine ulaşma çabasını sağcılaşma olarak gören bir anlayışa sahip.

Bu iki farklı kişiliğe, anlayışa, yaklaşıma, üsluba sahip politikacının liderliği paylaşması işleri daha da zorlaştıracaktır.

Yerel seçimlere kadar bu bakımdan bir sorun yaşanacağını sanmam. Ancak seçimler sonrası İmamoğlu kazansa da kaybetse de, parti iktidar işleyiş ve taşıyıcılık mekanizması CHP için erilecek ilk sınavdır.

İkinci önemli mesele, “nasıl bir siyaset, nasıl CHP” sorusuna verilecek yanıttır. CHP, işi karizmatik lider rüzgarıyla mı götürecektir yoksa siyaseten çağa, dünyanın ve ülkenin gereklerine uygun ikna edici bir siyasi melodi mi üretecektir?
Bugün, her iki aday liderin Hatay’ımıza gelmesi, çiçeği burnunda yeni seçilen genel başkan Özgür Özel’in; genel başkanımızın emaneti Hatay’ı bundan sonra “benim meselem” kabul ediyorum. Hatay’ı gündemde tutacağız. Hatay’ın demografisinin bozulmasına izin vermeyeceğiz. Hatay’da birilerinin rant projelerine izin vermeyeceğiz. Hatay’ın yeniden ayağa kalkması ve yaraların sarılması sürecini takip edeceğiz” açıklaması umut verici…

Pof. Dr. Garip Turunç – Bordeaux (Fransa) Üniversitesi ve İstanbul Galatasay Üniversitesi Em. Öğt. Üy.

Bordeaux, Pazar 12 Kasım 2023

Exit mobile version