Mahsa Amini olarak bildik ama…

Esas Adı Jîna Emînî’ydi… Oruç, kadınlar için yazdı… “Ortadoğu ve Afrika bölgesi başta olmak üzere, İslam alemi, inançlarını devletlerin ve otoriter rejimlerin zalimce bir yönetim aparatına dönüştürmesine karşı çıkamazsa, daha kaç Jîna Emînî’nin öleceğini biliyor muyuz?”   İran’da, Ahlak Polisi tarafından götürüldüğü karakolda uğradığı kötü muamele ardından kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren, ölümüyle de tüm ülkede […]

Esas Adı Jîna Emînî’ydi…

Oruç, kadınlar için yazdı… “Ortadoğu ve Afrika bölgesi başta olmak üzere, İslam alemi, inançlarını devletlerin ve otoriter rejimlerin zalimce bir yönetim aparatına dönüştürmesine karşı çıkamazsa, daha kaç Jîna Emînî’nin öleceğini biliyor muyuz?”

 

İran’da, Ahlak Polisi tarafından götürüldüğü karakolda uğradığı kötü muamele ardından kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren, ölümüyle de tüm ülkede “özgürlükler ve yaşanan baskılar” noktasında protesto gösterilerinin patlamasına sebep olan Mahsa Amini için bir yazı kaleme alan, Hatay kadın siyasetinin önemli ve güçlü ismi, HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları Oruç, “Bütün dünya Mahsa Amini olarak duydu. Oysa esas adı Jîna Emînî’ydi. Kürtçe isim koymak yasak olduğu için resmi adı Mahsa’ydı. Kadın karşıtlığı yok sadece, bir de kimlik karşıtlığı var. Doğu Kürdistan’ın Saqiz kentinde doğmuş Jîna, hep 22 yaşında kalacak” dedi.

Oruç, “kadineki” haber sitesi için paylaştığı kelimelerini şöyle sürdürdü:

“İran rejimine göre suçluydu. Çünkü saçı gözüküyordu. Ahlak polislerinin linçine maruz kalarak, katledildi. Bu, bir çeşit idamdı. Burada katledilen sadece Jîna değildi. Otoriteye karşı çıkan, başta kadınlar olmak üzere herkesti. Yani özgürlük, eşitlik, adalet istemi katledilmek istendi, Jîna’nın bedeninde. Ama hakikat bu kadar kolay yok edilemiyor. Bütün dünyada, Ortadoğu’da ve özellikle İran’da, yüzbinler Jîna oldu. İşte hakikat buydu. Jînaların kesilmiş saçları dalgalandı bilinçlerde, yüreklerde. O ölüme bahane edilen saçlar…

Ahhh Jîna!.. Ahhh küçük kız kardeşim… O küçük bedeninin neleri açığa çıkarttığını bir bilsen… Kadınların gözyaşlarının sel olup aktığını, her saç telini kesen makasın yüreğimizden bir parça kopardığını… Kadınların büyüyen öfkesini, harlanan özgürlük ateşini, sokağa akan bilinçlerin, yüreklerin, taleplerin birçok coğrafyada nasıl hızla büyüdüğünü keşke görebilseydin, Jîna…”

-DAYANIŞMALIYIZ-

Yazısında, “Ceberut erkek egemen sisteme ve onunla karşılıklı fayda ilişkisi kuran otoriter rejimlere karşı tarihsel bilincimizi açığa çıkararak anı değerlendirmek, örgütlenmek, dayanışmak zorundayız” diyen Oruç, kadına yönelik özgürlükler noktasında olması gereken için de şu ifadelere yer verdi:

“Başörtüsünü ve kadın bedenini ‘modernlik’ ya da ‘muhafazakarlık’ bağlamında sembol olarak gören erkek egemen devlet anlayışı, her iki mantıkla da kadın bedeni ve iradesi üzerinde tahakküm kuruyor. Biz kadınlar için her ikisi de kabul edilebilir değil.

Başörtüsü takan kadınların kendi inançları, benimsedikleri kültürel anlayış gereği, kendi rızaları ile başörtüsü kullanmalarına toplum da devlette saygı duymalı. Ve elbette, başı açık olan kadınlar için de aynı anlayış ve hükümler geçerli olmalı. Klasik deyimle, toplumun ve özellikle kadınların kılık kıyafeti yasalarla belirlenemez. Zira bu, özgürlüklere ağır darbe vurmak olur.”

-MÜCADELE-

Hatay kadın siyasetinin önemli ve güçlü ismi, HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları Oruç, sözlerini şöyle noktaladı:

“Güle güle küçük kız kardeşimiz, güle güle… Güle güle, karların delinip güneşe ulaşılabileceğini gösteren kız kardeşim. Hiçbir canlının habitatına ve doğasına müdahale etmeyeceğiz elbet. Ama insan yaşamına kast ederek, onu 22 yaşında toprağa gömen zihniyete karşı mücadele edeceğiz, Jîna. Çünkü biliyoruz ki, insanın insanca yaşam hakkından daha değerli hiçbir şey yok.”

Tamer Yazar

Exit mobile version