Mehmet Ali Kâğıtçı’yı Anımsayan Var mı?

      Ülkemizde ilk yerli kâğıdın üretimi, İzmit Kâğıt Fabrikası’nda, 18 Nisan 1936 tarihinde gerçekleşti. İzmit halkı, ilk kâğıdın başarıyla üretildiği haberini alır almaz fabrikanın çevresine toplanmış, kâğıt rulolarını arabalara yükleyerek, coşkun gösterilerle şehirde gezdirmişti. Gazetelerde geniş yer alan yazı ve haberlerde, Türkiye’nin artık kâğıt ithal etmekten kurtulduğu, kâğıt sorununun çözüldüğü, milletin bayram yapmayı hak ettiği […]

      Ülkemizde ilk yerli kâğıdın üretimi, İzmit Kâğıt Fabrikası’nda, 18 Nisan 1936 tarihinde gerçekleşti. İzmit halkı, ilk kâğıdın başarıyla üretildiği haberini alır almaz fabrikanın çevresine toplanmış, kâğıt rulolarını arabalara yükleyerek, coşkun gösterilerle şehirde gezdirmişti. Gazetelerde geniş yer alan yazı ve haberlerde, Türkiye’nin artık kâğıt ithal etmekten kurtulduğu, kâğıt sorununun çözüldüğü, milletin bayram yapmayı hak ettiği yazıyordu. Sevincini dile getiren birçok yazar arasında Peyami Safa da vardı: 

       “(…) Kâğıt medeniyetin derisidir.  İzmit fabrikasında yeni Türk kültürünün nesci dokunuyor. Ah, ilk kâğıt parçasını öpüp başıma koymak için, 18 nisan günü, orada bulunmayı ne kadar isterdim! O kâğıt parçası, Türkiye’nin mes’ud ve büyük yarınından bugüne gelen yazısız bir mektuptur; fakat okumasını bilen için onun çizgisiz yüzünde ne müjdeler var!”

      Türkiye’nin ilk kâğıt mühendisi, Atatürk’ün “İşte idealist adam, büyük adam buna derler” dediği Mehmet Ali Kâğıtçı, ülkemizde modern kâğıt sanayini kurma düşüncesini ortaya atan ve bu ideali gerçekleştiren bir öncüydü. 1899’da Heybeliada’da dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesini bitirerek kimyager oldu. Mezuniyet sonrasında bir süre asistanlık ve Bahriye Mektebi’nde hocalık yaptı. Ardından Almanya’ya giderek selüloz ve kâğıt fabrikalarında çalıştıktan sonra, Fransa’da Grenoble’da öğrenim görerek 1927’de kâğıt mühendisliği diplomasını aldı. Burada aldığı iş tekliflerine rağmen yurda döndü. Kimyagerlik ve öğretmenlik yaptı. Sanayi Bakanlığı’nda müfettişlik yaptığı sırada, Fransa’dan Preteries de France’dan aldığı iş teklifini de reddetti. Türkiye’de kâğıt sanayi kurulmasını ele alan makaleler yazdı. Kâğıt Mühendisi olduktan sonra geçen yedi yıl boyunca ulusal kâğıt sanayinin kurulması için büyük çaba göstererek, selüloz üretimine yarayan her türlü hammaddenin ve onu destekleyecek yardımcı maddelerin ülkemizde bulunduğunu bıkıp usanmadan dile getirdi. 1934 yılında Celal Bayar’ın desteğiyle selüloz ve kâğıt fabrikası projesi içinde yer aldı.

      Ama Türkiye’de yerli kâğıt sanayinin kurulmasını istemeyen güçlü çevreler vardı. Ve bu çevreler, Türkiye’nin sanayileşmesinin mümkün olmadığını, hammadde kaynağı ve pazar olarak kalması gerektiğini söylüyor, devletin en üst kademelerinde bile etkin çalışmalar yürütüyorlardı. Bunun nedeni ise çok açıktı. Yabancı kâğıt kartelleri Türkiye kâğıt pazarını, onların yerli işbirlikçileri de komisyonlarını kaybetmek istemiyorlardı.

      Bu çabalar çok daha eskilere dayanmaktaydı. İzmir’de 1846’da açılan Halkapınar Kâğıt İmalathanesi, kapitülasyonların baskılarına dayanamamış ve kapatılmıştı. 1887’de Hamidiye Kâğıt Fabrikası adıyla kurulan bir şirketin de sonu aynı olmuş, saldırılar 20. yüzyılın başında da devam etmiş, Batılı devletler Osmanlı Devleti’nin bir tarım ülkesi olarak kalması için ellerinden geleni yapmışlardı.

      Sümerbank Selüloz Sanayi Müessesi’ne karşı da dışarıdan ve içerden sistemli bir yıpratma hareketi başlatıldı. Gerçekte hiçbir ilgisi olmayan, çok ağır eleştiriler ve suçlamalar yapıldı. Bazı çevreler eleştirinin de ötesinde geçen bir tavır sergiledi. Mehmet Ali Kâğıtçı, Avrupa Kâğıtçılar Birliği yetkililerinin “Siz Türkiye’nin tek kâğıt mühendisisiniz. Kâğıt fabrikası kurmaktan ne gibi bir kazanç umut ediyorsunuz? Nihayetinde sizi genel müdür yaparlar ve tek bir maaşa kalırsınız. Bu işten vazgeç, sana Türkiye’ye kâğıt ithalatının yüzde üçünü verelim.” teklifini geri çevirerek mücadeleye devam etti. Onu böyle tekliflerle etkilemek olanaklı değildi. 

Devlet eliyle yerli kâğıt üretiminin karşısındaki çevreler her fırsatta yeniden harekete geçiyor, basına verdikleri asılsız ve kasıtlı haberlerle fabrikanın zarar ettiğini söyleyip yetkilileri suçluyorlardı. Soyadını Atatürk’ün verdiği Mehmet Ali Kâğıtçı, büyük fedakârlıklara katlanarak kurduğu ve yıllarca müdürlüğünü yaptığı bu kurumdan 1941 yılında gerekçe gösterilmeden atıldı.

      İlk kâğıt fabrikasının 1934’teki resmi adı, Sümerbank Kâğıt ve Karton Fabrikası’ydı. 1939 yılında Sümerbank Selüloz Sanayii Müessesesi oldu. 1955’te Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları Umum Müdürlüğü (SEKA) adını aldı.  SEKA yoluna devam etti, yurt sathına yayıldı, ülke kâğıt ihtiyacının tamamının yerli üretimle karşılanması hedefine adım adım ulaşarak, dev bir kuruluşa dönüştü.

      Ancak SEKA’ya bağlı fabrikalar 1998 yılında özelleştirme kapsamına alınmasının ardından satılmaya başlandı. 68 yıl boyunca kâğıt sanayimizi omuzlayan İzmit Kâğıt Fabrikası işçileri 2004 yılında fabrikalarının kapatılmasına karşı 52 gün süren direnişe geçtilerse de, kuruluş, diğer fabrikalar gibi oldukça sancılı süreçler sonunda özelleştirildi ve kapatıldı.

      2005 yılında SEKA’nın tüm kâğıt fabrikalarının özelleştirilmesi, ülkemizi kendi kendine yeterli olduğu kâğıt alanında dışa bağımlı bir hale getirdi.

      Dünyada kâğıt fiyatlarının artması ve ithal edilen kâğıdın taşıma maliyetinin yükselmesi ülkemizde birçok sektörü zora sokmaya devam ediyor…

Exit mobile version