Miladi takvim, Hz. İsa’nın doğumunu (0 yılı) başlangıç olarak alır ve güneşe göre hazırlanmıştır. Doğumdan önceki olaylara tarih verirken, milattan önce (M.Ö.); doğumdan sonraki olaylara tarih verirken, milattan sonra (M.S.) kısaltmalarının kullanıldığını hemen hemen herkes bilir. Sözü edilen doğumun üzerinden 2023 yıl geçmiş, 2024 yılının içindeyiz.
Antakya tarihinde, kayıtlara geçen 30’a yakın şiddetli deprem olmuş. 2023 yılı 6 Şubat depremi, artık sekizincisi olarak kabul ediliyor. 6 Şubat depreminden sonra pek çoğumuz, Antakya’nın ve çevresinin tarihteki en şiddetli depremlerini merak ettik, araştırdık. 115 yılında 260 bine, 525 yılında 250-300 bine yakın insan ölmüş. Yıkıcı yedi depremin içinde anılan depremin biri ise, 1822 yılında olmuş. 30 ile 60 bine yakın insanın öldüğü tahmin ediliyor. 1872’de de deprem olmuş ama yedi büyük, yıkıcı depremin içinde kabul edilmiyor. Sözü edilen tarihteki depremin merkez üssü Amik Gölü. Şiddeti, 7.2. Ölü sayısı Antakya ve Samandağ’ında toplam 800 kişi. Başka bir kaynak, yakın çevredeki ölü sayısını da ekleyerek 1 800 kişi olarak kabul etmiş. (Kumlu, Altınözü, Kilis, Halep) Tabii, nüfus o zaman bu kadar yoğun değil. Binalar, bu kadar yüksek değil. Mesela Antakya’nın o zamanki nüfusu 17 600. Deprem sonrasında zeminlerde yoğun sıvılaşma ve tsunami baş göstermiş…
Peki, bu kadar yıkıcı deprem varken, ben neden 1872 yılındaki depremi odağıma aldım? Eşimin babaannesi 2016’da vefat ettiğinde 102 yaşındaydı. Yani 1914’te doğmuş. Birinci Dünya Savaşı’nın yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerini hayal meyal hatırlıyor. Eşimle babaannesi arasındaki yaş farkı, 61. Eşimin babaannesinin babaannesi ile arasındaki yaş farkını, kabaca 60 yıl kabul edersek, (metinde karışıklık olmasın diye ‘nene-nene’ olarak adlandıracağım) ‘nene-nene’ nin doğum tarihi 1854 civarı. Yani 1872 yılında deprem olduğunda ‘nene-nene’ nin tahmini yaşı, 18-20 kadar. İşte o nene-nene, herhangi bir olaydan söz ettiğinde şöyle cümleler kurarmış: “Depremden önce…” Veya “Depremden sonra…” Tutun ki depremin üzerinden 30-50 yıl geçmiş ve depremden kalan eskimiş herhangi bir eşyadan söz ediyor: “Artık bu eşyayı atalım, kullanmayalım. Taaaa depremden kalma…” ile devam eden cümleler kurarmış. Diyeceğim şu ki, 1872 depremi; olayların ne zaman cereyan ettiğini bildirmek için kullanılan bir milat olmuş o zaman. Şimdilerde de aynı durum söz konusu. Eşim, bir yakınım veya bir arkadaşım herhangi bir olaydan söz edince, ben soruyorum: “Depremden önce mi?..” ,“Depremden sonra mı?..” Bu arada 2020 yılında yayımlanan 2 numaralı kaynakta, “Büyük deprem afetlerinin yaşandığı bu bölgede, 1872 yılından beri biriken enerjiyi boşaltacak bir deprem meydana gelmemiştir. Bu durum Antakya’da gün geçtikçe yıkıcı bir deprem olabileceğine işaret etmektedir,” bilgisiyle, adeta 6 Şubat ve 20 Şubat depremlerinin haberi verilmektedir.
Biz deprem mağdurları 6 Şubat’ı, yakın zamanımızın miladı gibi kabul etmeye başlamışız bile. Öyle ki 6 Şubat’ta pek çok insanımızı kaybettik. Ölmeyip sağ kalanlar, yaralandılar. Günlerce süren hastane süreçleri oldu. Bazıları uzuvlarını kaybetti. Şimdi onlar birer engelli. Bedenen zarar görmeyenlerse, hem fiziken hem ruhen çok yıprandılar, çok yoruldular. Canını vermeyen pek çok beden, istemeden de olsa yeniden doğdu.
Sonuç olarak 6 Şubat, bir milat değil de nedir?
KAYNAKLAR
1-Antakya’nın Geçmişten Günümüze Sismik Aktivitesi ve Yapılması Gerekenlerin Bir Uluslararası Konferansın Işığında Değerlendirilmesi. TMH- Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisi, Sayı 423, Sayfa: 51,52,53, Tarih: 2003
2- İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi – İAÜD – ISSN: 1309-1352, Temmuz 2020 Cilt 12 Sayı 3 (229-250)