“Yeni Dönem Kamu Diplomasisi” konulu bir sunum yapan Ali Osman Öztürk’ün anlatımından özetler şöyle:
“Bizim yetişme dönemimiz olan soğuk savaş döneminde iki kutuplu bir yapı vardı. Dünya, NATO ve Varşova Paktı etrafında iki kutba ayrılmıştı. Biz, ülkelerin propagandalarla ideolojilerini insanlara anlattığı bir dönemden geçtik. Ancak sizin neslinizle birlikte, bilgi teknolojileri hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Propaganda dönemi bittikten sonra güç unsurları devreye girdi.
Uluslararası literatürde gücü iki kavramla ifade ederler. Bunlar, sert olan güç ve yumuşak olan güçtür. Sert güç unsurlarının temelinde ekonomi, sanayi ve endüstri, yumuşak güç unsurlarının temelinde ise kamu diplomasisi alanları bulunur. Yumuşak güç unsurları sert güçle desteklenirse, ekonomimizle ve sosyal yapımızla her şeyi üst üste konursa, ülkelerin itibarını artırmak adına önemli olur.”
Kamu diplomasisinde ve ekonomide belirli bir mesafe elde edildiğini belirten Ali Osman Öztürk, elde edilen bu mesafenin kültürümüzle, insani değerlerimizle ve hükümet politikalarıyla yan yana giden bir süreçle sürdürülemediğinde, kamu diplomasisinden bahsedilemeyeceğini söyledi. Türkiye’de bazı çevrelerce başarısız bir kamu diplomasisinin yürütüldüğü algısının oluşturulmaya çalışıldığını belirten Öztürk, şöyle devam etti:
“Egemen güçlerin yaptığı gibi yalan, çarpıtma, kandırma üzerine kurulan kamu diplomasisinde başarısızız. Biz, bozmaya değil, yapmaya talibiz. Yıkmakla da işimiz olmadığı için, başkalarının yıkarak kendilerini bir noktaya taşıdığı, kendilerini çok başarılı olduğunu düşünen egemen güçlerin kamu diplomasisinde başarısızız. Böyle bir kamu diplomasisini artık kabul etmememiz gerekiyor. Ettiysek de yanlış yerdeyiz demektir.”
Ali Osman Öztürk’ün ardından kürsüye gelen AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu ise şunları anlattı:
“Bizim yaptığımız işin özel bir hususiyeti var. İnsani yardım alanında biz insana dokunuyoruz. Şahitliklerimiz, genelde ölüm ve hayat arasında oluyor. Açlıktan ölen çocuğa vaktinde gidebilirsek kurtarabiliyoruz. Savaşları durduramıyor, ama gıda, sağlık, hijyen alanında hizmet götürmeye çalışıyoruz. Okul, hastane gibi en azından temel insani hizmetleri vermeye çalışıyoruz. Bu işlerimizde ise devletin, sivil toplumda bağışçıların verdiği vazifeler var. Ama kritik nokta; ben ne kadar insan olarak yapıyorsam bu işi, ben bu işi ne kadar samimi ve kalpten yapabiliyorsam, o kadar etkisi fazla oluyor.”
Program, soru cevap kısmı, plaket takdimi ve hatıra fotoğrafı çekiminin ardından sona erdi. -Cemil Yıldız-