Kendi adımlarımıza şaşırır olduk… Kendi zihnimize…
Kurcalanmak bir yere kadar ancak kendi yaşantımıza şaşırmak nasıl bir kaygıysa…
Geleceğe yön vermek ya da onu şekillendirmek gibi zarif bir zihnin yamacına durulmak…
Ya da incinmiş bir tohumu toprağıyla buluşturmak…
Dokunduğumuz birçok şeyde yapaylık var…
Güven duygusunun sarsıntı geçirdiği bir dönemde…
Duyumsatmak, çağrıştırmak…
Cüretkâr bir sabaha uyanmak isteği ama yok
Çağın renkli bir işaretiyle sıçrama yanılgısı ya da tınıya eklemlenen o anlamsız ritim gibi…
“Sesiyle avunanlar bilir ancak
Kendinden geçen ruhun kuşkusunu…”
Böylesi bir kasvette çizgi nedir sahi?
Güven duygusunun sarsıntı geçirdiği bir dönemde…
Duyumsatmak, çağrıştırmak…
Cüretkâr bir sabaha uyanmak isteği ama yok, tunçtan bir zırhla kasılmak neyse o…
Bir çizgi diyordum hem ince hem uzun… Sonra bir sonuşmaz teori kuruntusu…
Hep ince hep uzun…
İnsan yaşadığı yer kadar acıyor belki o…
Ses kısıklığı başka bir şey, adımladığı alan kadar düşünüyor
Ancak yine de bir sığınağı olmalı insanın… Bir oyun ya da bir çizgi film
Çocukken daha az adımla daha çok yer gibi… Daha düşsel ve daha kaygısız…
Büyülü dünya genleştikçe daha da homurdanıyor…
Kültürel kodlar ve algoritmik yanılgılar
Masa da öyle, rastgele itilmiş bisikletin yalnızlığı da…
Yalnızlaşmak ya da vazgeçmek ikisi de zor ama bazen ikisi de değerli…
Bir kapan veyahut bir çember içine sıkıştırılmış algılar yumağı
Nereye genişlesen çemberde öyle…
“Oysa en çok çekip gidenler bilir
Kişinin kendine ait dili olmadığını…”
Yanılgı, özgün metinlere verilen anlamda saklı gibi…
Ya da özgün olduğunu sandığımız yaşamların göbek bağında…
Bir anda gürültünün canlılığı şekillendirdiğini düşünsek,
Bulanık ritim
Bulanık renkler…
Kendine yüklendikçe daha da büyüyen bir gürültü ama yok…
Gitmekle kalmak gibi bir bulanıklık
Kendimi yalnız hissettiğim oluyor lakin kalabalık bir yalnızlığa dayanmış bir zihin bu…
Gündem hiç birimize değerli bir yalnızlık bağışlamıyor…
Gazete manşetleri
Tv programları
Borsalar
Güç dengeleri
Savaşlar, kendilikli söylemler, görünür didişmeler ve dahası
“Yerleşmiş refleks yılgıdır aslında
Kucağına itilmiş ritimde öyle…”
Uzuvların birer anlamı olmalı, gündemin o geçimsizliğine çare olacak gerçekçi veriler gibi…
Geçmişe akan zihnin geleceği, en berrak haliyle dolaşmalı…
Ötekileştirilenler
Beş yaşın altında açlıkla mücadele eden milyonlarca çocuk…
Evsizler,
Şiddete uğrayan kadınlar,
Kölelik şartlarında çalışanlar…
Bir sığınağı olmalı insanın… Bir oyun ya da bir çizgi film