Hatay Arkeoloji Müzesi sergi alanında bulunan ve üzeri ‘şeffaf’ plastik bir kılıfla kapatılan (!) bir mozaiğin ‘şaşırtan’ ve hatta bakanları ‘şok eden’ haline henüz her hangi bir açıklama gelmedi. Peki, ‘cevapsız’ soruların mozaiğinde gereken düzeltmeyi yaptık mı?
Geçtiğimiz senenin Kasım ayı içinde Fatih Belediyesi tarafından düzenlenen Kültürel Mirası İhya Restorasyon Projeleri Tanıtım Programı’na katılan ve Hatay’ın da gündem başlıkları arasında yer alan ‘restorasyon’ özelinde önemli tespitlerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söyledikleri, konuya ilgi duyanların hafızasından çıkmadı.
“Restorasyon deyince içimize acıtan nice görüntü de geliyor. Ülkemizde tüm gayretlerimize rağmen hala önüne geçemediğimiz şekilde tarih ve kültür cellatları kol geziyor. Restorasyon adı altında asırlık taşların sökülüp, yerine kalıpla çimento dökülen nice binalar duyduk. Bir dönem tarihi camiyi yıkma yıkılamayanları da depo, işyeri, hatta ahır olarak kullanma modası vardı. İstanbul’da özellikle Anadolu’nun dört bir yanına buradan başlamak üzere bu tahribatın izlerini halen görüyoruz. Restorasyon adı altında sergilenen tarih ve kültür facialarının bu anlayıştan bir farkı yoktur. Yıkmak bozmak tahrip etmek kolay inşa etmek ihya etmek zordur. Bunları söylerken tarihin eserlerin hayatın tamamen dışına çıkarılarak bir süs eşyası gibi vitrinde tutulmasını doğru bulmuyorum. Restore edilerek yeniden medeniyetimize kazandırılan eserlere buraların hakkını verecek, sahip çıkacak kuruluşlar tarafından kullanılmasını önemli buluyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu dikkati çeken değerlendirmesi, bizlerin haber tespitinde paylaşılan ‘mozaik’ haberinin neresine iliştirilebilir halde bilinmez ama, durum, ‘cevapsızlık’ noktasında sorgulanmaya devam ediliyor.
-ÖNCE Mİ SONRA MI?-
Konuya ilişkin düşüncelerini bizlerle paylaşan, ancak isminin paylaşılmasını istemeyen bir okuyucumuzun tespiti ise mozaiğin son haline
“Aslında birilerini suçlamak olmamalı buradaki amaç! Ama soru şu… Bu durum ne zaman oldu? Nasıl oldu? Bir kere müzelerde uygulama nettir! Depolarda bekletilen eserler; restorasyonu, iyileştirmesi ya da temizliği yapılmadan sergi alanına alınmaz. Bir kere sergi alanında duvardaki yerine yerleştirilen bu mozaik, bu süreci yaşamış bir mozaik olmalı bir kere. Yani… Depodaki bekleyişini bitirmiş, üzerinde çalışılmış ve ziyaretçilerle buluşmaya hazır hale getirilmiş. Tamam da, soru tam da burada netleşiyor! Eğer bu süreci yaşamış bir mozaik ise bu bahse konu mozaik, bu durum nedir? Mozaiğin gövdesindeki bu ezilmeler nedir? Ezilmelere bağlı çatlamalar nedir? Böyle bir şey, sergi alanında nasıl olmuş olabilir? Nasıl bir kaza böyle bir şeye sebep olabilir? Kalkıp da ‘mozaik henüz sergide değil, çalışması devam ediyor’ demesin hiç kimse! O zaman şunu mu yapıyorlar! Ziyaretçilere açık alanda bu çalışmayı gerçekleştiriyorlar! Böyle bir şey mümkün mü?
Haberinizin ardından sanırım mozaiği olduğu yerden ya kaldırmışlardır ya da üzerine, onu göstermeyecek, şeffaf olmayan bir örtü örtmüşlerdir. Zaten en çok da bu kısım beni gülümsetti! Tamam, istenmeyen bir durum yaşanmış! Kaza da olmuş olabilir! Ama bari mozaiğin bu halini gelen ziyaretçi görmesin! Bunu sağla! En azından bunu yap! Değil mi?”
-KİM KONUŞUR?-
Restorasyon ‘kazası’ noktasında kimin konuşmak isteyeceğini sorduğumuzda, akla, Defne ilçesinde devam eden ‘battı-çıktı’ çalışması sırasında bulunan (ama saklanan) mozaiklerin kamuoyuna ‘bilgilendirme’ noktasında yansıtılması sırasında konuşan ‘kurum’ geliyor! Hatay Büyükşehir Belediyesi! Madem, Müze İdaresi ya da İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ‘sorumluluk’ alma konusunda bizleri cevapsız bırakma geleneğini sürdürmek istiyor, Defne’deki ‘gayri resmi’ süreci devam ettirelim mi? Son sorumuza da Büyükşehir’den cevap (!) isteyelim mi?
-Tamer Yazar-