Ne olacak bizim halimiz?

Kendinden şüphesi olmayan,helal kazanç ile geçimini sağlayan vatandaş başını ellerinin arasına almak suretiyle şu soruyu sormaktadır: Ne olacak bizim halimiz? Bu soruyu sormasının nedeni ise, yaşanan ekonomik kriz sonucu her şeyin el yakacak bir duruma gelmesi, Pazar çantalarının doldurulması yerine, asgari bir miktarın içine konulmasının bile imkansız hale geldiği bir ortamın yaratılmış olmasıdır. Ekonomik krizin […]

Kendinden şüphesi olmayan,helal kazanç ile geçimini sağlayan vatandaş başını ellerinin arasına almak suretiyle şu soruyu sormaktadır: Ne olacak bizim halimiz?

Bu soruyu sormasının nedeni ise, yaşanan ekonomik kriz sonucu her şeyin el yakacak bir duruma gelmesi, Pazar çantalarının doldurulması yerine, asgari bir miktarın içine konulmasının bile imkansız hale geldiği bir ortamın yaratılmış olmasıdır.

Ekonomik krizin giderek arttığı bir gerçektir.

Günlük yaşamda bunun etkileri net bir şekilde görülmektedir.

İstendiği kadar yapılması gereken zamlar ertelensin, istendiği kadar topluma sunulacak acı reçete 1Nisan sonrasına bırakılsın, istendiği kadar ekonomiyi düzlüğe çıkartabilmek için alınması gereken önlemler ötelensin, tedbirler belli bir süre için uygulamaya konulmasın.

Tüm bunlara rağmen fiyatlar bir türlü aşağıya çekilemiyor.

Vatandaşın yüzü bir türlü gülemiyor, bir türlü mutlu olabilmenin yolları bulanamıyor.

Cumhuriyetin tüm kazanımlarının teker teker elden çıkartıldığı bir dönemde, açılmış olan tesisleri bir daha açmak, bitmemiş olanları bitmiş gibi göstermekle bir yere varılamaz.
Bugünlere erişmemizi sağlayan Cumhuriyet devrimlerini ve onun kazandıklarını yok saymakla bir yere varılamaz.

İşte böylesi bir ortam içerisinde yerel yönetim seçimine girmek üzereyiz.

Durumun vahametini görenler, uykudan uyanmak suretiyle durumun ciddiyetinin farkına varanlar, elbette ki tercihlerini yapma yolunda kendilerine düşeni yerine getireceklerdir.

Ama hala durumun ciddiyetinin farkına varabilmek için uykudan uyanmayanlar ya da hamasi sözlerle uyutulmaya devam edenler ise, 31 Marttan sonra oluşacak ekonomik tablonun sırtlarında kalacak olan vebalinin altından bir türlü kalkamayacaklardır.

Seçim tarihi yaklaştıkça sertleşme, restleşme, ağır söylemler havalarda uçuşuyor.

Muhalefet kanadı istediği kadar kamplaşmayı çağrıştıracak söylemlerde bulunmasın, ama yapılan karşı söylemlere cevap verme durumu ile karşı karşıya kalındığında bile yine bir kamplaşma, ayrışma sinyalleri kendini göstermeye başlıyor.

Oysaki ülkemizin birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu bilinen bir gerçektir.

Cumhur ittifakına mensup olan partiler en azından ellerindeki belediyelerin aynen veya büyük bir çoğunlukla korunmasını amaçlamaktadırlar.

Anketler ise bunun aksini gösterdiği için sinirler daha da geriliyor.

Tarım ülkesi olan Türkiye 126 ülkeden 135 çeşit gıda ithal eder duruma gelmiştir. Oysaki bizim bu ülkelere tarım ürünleri ihraç etmemiz gerekir.

Bakınız sadece bir kaleme dikkat çekmek istiyoruz: Fındık üretiminde ilk sırada yer alan Türkiye, Almanya’dan fındık ithal etmeye başlamıştır.

Durum bu merkezde iken, günü kurtarabilmek için geçici tedbirlerle fiyatların artmaması yolunda alınan kararların yükü 1 Nisan’dan itibaren sadece durumun vahametinin farkına varanların, sadece uykudan uyanarak içinde bulunulan durumun ciddiyetini anlayanların sırtına binmeyecek, ne yazık ki halen uykuda olanlarında sırtına binebilecektir.

Ama o zaman iş işten geçmiş olacak.

Bu nedenle başını ellerinin arasına alarak kendi kendine soru soran yurttaşlarımız,kapıda bekleyen ekonomik krizin bir kez daha farkına varmalı, işin ciddiyetini anlamalı, olası tehlikeyi görerek tercihini ona göre yapmak suretiyle ekonomik krizin daha da artmasına neden olacak sonuçların oluşmasına dur diyebilmek için sandık başına gitmeli, gitmeyeceğini söyleyenleri de ikna ederek onlarında sandığa gitmesini sağlamak suretiyle yurttaşlık görevini yerine getirmelidir…

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version