Ne Un Kaldı Ne de Gıda…

İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, “Depolarımız boş durumda. Ne un, ne gıda kaldı. Bu kadar mağdur insan, çocuklar sıkıntı çekmemeli. Buradan herkesi Suriye’ye yardım etmeye davet ediyorum” derken, Hatay’ın Suriye hattında yaşanan trajediye ve olası göç hikâyesine dikkat çekti. Hatay’ın Reyhanlı ilçesi Cilvegözü sınır kapısında kalabalık yaratan araç trafiği içinde, Birleşmiş Milletler’e […]

İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, “Depolarımız boş durumda. Ne un, ne gıda kaldı. Bu kadar mağdur insan, çocuklar sıkıntı çekmemeli. Buradan herkesi Suriye’ye yardım etmeye davet ediyorum” derken, Hatay’ın Suriye hattında yaşanan trajediye ve olası göç hikâyesine dikkat çekti.

Hatay’ın Reyhanlı ilçesi Cilvegözü sınır kapısında kalabalık yaratan araç trafiği içinde, Birleşmiş Milletler’e ya da Türk Kızılayı’na ait yardım araçları da yer alıyor. Her hafta düzenli olarak çıkış yapan kamyon ve tırlar, yardım yüklü kasalarını boşaltmak üzere, Hatay’ın sınır hattında yığılan sivil kalabalıklara doğru ilerliyor.
İdlib’de yaşananların arttırdığı zorunlu göç hikâyesinde duran yardım örgütlerinden biri de İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) Derneği.
-PERİŞANLAR-
Konuya ilişkin konuşan İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, son iki gündür Suriye’deki kampları gezdiğini belirterek, “Son günlerde yapılan saldırılardan dolayı 200 bin insan İdlib’de sınıra doğru gelmiş durumda. İdlib’deki çadır kentleri gördüm. Çok perişanlar. Kadınlar ne yapacaklarını bilmiyor. Kalacak yerleri yok. Bazı çadırlarda 4-5 aile kalıyor. İdlib’deki çadırlar, yağmurda, çamurda su alıyor. 20-25 kişi kalınan yerler buralar. Yeni gelenleri de misafir ediyorlar. Gönülleri zengin” ifadelerini kullandı.
-YARDIMLAR YETERSİZ-
Sınırdaki sivil kalabalığın en fazla ihtiyacı olan şeyin, bölgeye ulaştırılan yardımlar olduğunu söyleyen, ancak Türkiye’den giden yardımların azaldığına dikkati çeken Yıldırım, şu uyarıyı yaptı:
“Mülteci hareketliği, Türkiye’ye yerleşmeleri, propagandalar, yanlış bilgilerden dolayı, insanlarda yardım konusunda soğukluk oldu. Ben, buradan Türkiye halkına, Türkiye’de yaşayan Suriyelilere ve yine dünyaya sesleniyorum. Suriye’de şu an bombaların altında, evlerini kaybeden, çocuklarını kaybeden, vücutları parçalanan insanlar hala var. Bunlara yardım yapmamız lazım.”
-DESTEK ŞART-
Suriye’de iç savaşın başından bu yana birçok alanda yardım faaliyetleri yürüten İHH adına konuşan Yıldırım, şöyle devam etti:
“(Türkiye’deki kamuoyu), Suriye’de bu kadar mağduriyet varken, Türkiye’de Suriyelilerin bir kısmının rahat yaşadığını düşünerek bunu kabullenmeyebilir. Ama unutmayın ki, yardım etmek bir nimettir ve devamlılık ister. Ben buradan herkese sesleniyorum. Suriye’deki çocuk sizi bekliyor. Kadınlar ve erkekler yardım bekliyor. Bunlar onurlu, izzetli insanlar. Suriye’de ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bizim için iyi niyet besliyorlar.”
-SON TABLO-
Türkiye ve Rusya arasında 17 Eylül 2018’de imzalanan mutabakattan bu yana İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde, 945 bin 992 sivil yerinden edildi. Aynı süre içinde yaşanan saldırılarda 219’u kadın, 341’i çocuk, bin 282 sivil öldü.
-BİZDEKİ DURUM!-
Hatay, 400 bini aşkın Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan, bu konuda öncü kentlerden biri. Peki, Hatay’dan Kilis’e, bu kalabalık içinde kalanlar mı? Onlardan biri, Khawla Bilal.
Khawla Bilal, 5 yıl önce Suriye’deki savaşlar nedeniyle Türkiye’ye yerleşti. Savaştan önce Suriye’de güzel bir hayatı olduğunu söyleyen Khawla Bilal, “Siz Suriye’de sadece savaş olduğunu biliyorsunuz, ama aslında savaş değil, Suriye’de ölüm var. Benim için, ailem için, Türkiye güvenli bir yer. Burada mutluyum” dedi.
Ailesi ile Türkiye’ye gelişini, karanlık bir geceden güneşli bir sabaha diye tanımlayan Bilal, “Türkiye benim için güven demek. Biz muhacirdik, Türkler bizi ensar gibi karşıladılar. Bazı insanların ise bize bakış açıları değişik, biliyoruz biraz fazla kaldık ama bir gün Suriye’ye geri döneceğiz ve tüm Suriyeli annelerden isteğim… Bize kimin yardım ettiğini unutmayın, çocuklarınıza her zaman Türkiye’nin desteğini hatırlatın diyerek, Suriyeli annelere seslendi.
-EĞİTİM-
Yaşanan sıkıntıların biraz uzağında, Türkiye’de eğitimlerini sürdüren on binlerce Suriyeli çocuk, gelecek adına umut arıyor, hayallerine hakim olan karanlık tablodan rengarenk bir yaşama adımlamak istiyor. Peki, eğitim almak isteyen sığınmacı çocuklar için zorluklar ne, biliyor muyuz? Bir milyona yakın çocuk mültecinin olduğu Türkiye’de, eğitim sistemine dahil olabilmenin önünde farklı engeller bulunuyor. Her şeyden önce okula kayıt olabilmeyi başarmak gerekiyor.
-BM RAPORU-
Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yayımladığı “Mültecilerin Eğitim Krizi” başlıklı rapora göre, Türkiye’de 1 milyon çocuk mülteci var. İlkokul sonrası eğitimine devam edebilenlerin oranı ise yüzde 24. Çocuklarını okula yazdırmak isteyen aileleri; kimlik çıkarmak, ikametgah ya da ayrımcılık gibi farklı sorunlar bekliyor. Üstelik dil bariyerini de aşmaları gerekiyor.
Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nin “Her Çocuk Koşulsuz Eğitim Hakkından Faydalanabilmelidir” başlığı ile yayınladığı bültende de, örneğin İstanbul’da yaşayan sığınmacıların çocuklarının okullara kaydının kabul edilmediği iddiaları yer alıyor.
Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, Birleşmiş Milletler Eğitim Hakkı Özel Raportörü’ne iddiaları iletmiş ve bu duruma müdahale için başvuruda bulunmuştu. Bu konuda konuşan Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi’nden Eyüp Özer, “Dolaylı olarak öğrendiğimize göre, Milli Eğitim Bakanlığı, kaydı başka şehirde olan ailelerin veya kaydı olmayan ailelerin çocuklarının okullara kaydının alınmamasını kararlaştırmış” bilgisini veriyor.
-UMUT!-
Tüm bu kargaşanın ortasında umudunu arayanlar da yok değil. Bunlardan biri, Suriye’deki iç savaşta sağ bacağını kaybeden, sırtına isabet eden mermiyle yaşamını sürdürmek zorunda kalan Munzır Nezzen. Nezzen, doğuştan el ve bacakları olmayan, sindirim sistemi rahatsızlığı nedeniyle sadece mama yiyebilen oğlu Mustafa’nın sağlığına kavuşması için uzanacak şifa elini bekliyor.
Eşi ve biri engelli iki çocuğuyla bir yıl önce Hatay’ın Reyhanlı ilçesine yerleşen baba Nezzen, kendi engelini bir yana bırakarak, el ve bacakları olmayan, sindirim sistemi rahatsızlığı nedeniyle sadece mamayla beslenen üç yaşındaki oğlu Mustafa’ya şifa bulmak istiyor.Baba Nezzen, yaptığı açıklamada, İdlib’de altı yıl önce yaşadıkları bölgenin bombalanması sonucu, evlerine isabet eden bombalarda bir bacağını kaybettiğini söyledi. Rejim askerleri tarafından açılan ateş sonucu da vücuduna üç mermi isabet ettiğini dile getiren baba Nezzen, geçirdiği dört ameliyata rağmen vücudundaki bir merminin çıkarılamadığını kaydetti.
Nezzen, kendi rahatsızlıklarına, engeline rağmen en büyük üzüntüsünün, doğuştan el ve bacakları olmayan, sindirim sistemi rahatsızlığı nedeniyle sadece mamayla beslenebilen oğlu Mustafa olduğunu aktardı. Oğlunun, rahatsızlıklarıyla ilgili ellerinden bir şey gelmediğini dile getiren baba Nezzen, oğluna şifa bulmak için Türkiye’ye geldiğini belirtti. Suriye’de oğlunun rahatsızlığıyla ilgili bir şey yapamadıklarını aktaran baba Nezzen, “Mustafa’nın sindirim sisteminde problem var. El ve bacakları da doğuştan yok. Üç yaşındaki oğlumun yanından bir an olsun ayrılamıyoruz. Mamadan başka bir şey yediremiyoruz. Bir şey yiyemeyen oğlumun en azından sindirim sistemi rahatsızlığının tedavi edilmesini bekliyorum” diye konuştu.
-DİKKAT!-
Umut arayanların kalabalığı içinde, “Türkiye’deki Suriyeli mülteci çocukların kayıp nesil olmamaları için size ihtiyacı var” sloganıyla bir yardım kampanyası başlatan UNICEF Türkiye Milli Komitesi’nin önemli bir adım attığını işaret eden Avrupalı bir yardım gönüllüsü, bir süredir Hatay’da olduğunu söylerken, sorun başlıkları arasında ara ara gündeme taşınan ‘ötekileştirme’ konusuna bir kez daha dikkati çekti.
“Türkiye’de Bakanlıklar, mevcut yaşanan sorunları minimize etmek için ciddi uğraşlar veriyor, ama burada bazen gördüğümüz bir şey bizleri bile korkutuyor. Niye mi? Suriyeli sığınmacılara karşı oluşturulmaya çalışılan bir yargı var ve bu, onlar için çalışan bizleri de duygusal bazda etkiliyor. Bu, tehlikeli bir tırmanış. Sokakta bazen, bu açıklamaları bize ‘örnek’ diye gösterenler oluyor, hatta bunu yapanları kendilerince kahramanlaştırıyorlar. Bence yerel idareciler, ne konuştuklarına biraz dikkat etmeliler. Kahramanlar, öfke ne nefret yaratmak olmamalı!”
Tamer Yazar-AA

Exit mobile version