Nedeni “Tadilat” mı?

İsimlik Nerede? Ömrünü Antakya’nın tarihine vakfetmiş bir isim, Prof. Ataman Demir. Bu ömre karşılık bizlerin yaptığı, eldeki Antakya’nın parça parça dökülüşüne seyirci kalmak mı? Bu arada sorsak mı? Ataman Demir Sokağı isimliğini tekrar yerine takar mıyız? Peki, başlamışken, sokağı da beton ve asfalttan temizler miyiz? “Bu kente ne zaman gelsem, çocukluğumun masalları içinde gözü kapalı […]

İsimlik Nerede?

Ömrünü Antakya’nın tarihine vakfetmiş bir isim, Prof. Ataman Demir. Bu ömre karşılık bizlerin yaptığı, eldeki Antakya’nın parça parça dökülüşüne seyirci kalmak mı? Bu arada sorsak mı? Ataman Demir Sokağı isimliğini tekrar yerine takar mıyız? Peki, başlamışken, sokağı da beton ve asfalttan temizler miyiz?

“Bu kente ne zaman gelsem, çocukluğumun masalları içinde gözü kapalı yürüdüğüm şehirler aklıma gelir ve garip bir heyecanla nefes alıp veririm. Ama eski anlatılanları kastediyorum, şimdiki hali ile değil! Bu kente, Sevgili Ataman Demir’in ‘Çağlar İçinde Antakya’ adlı kitabını okuyup da geldiğinizde, çok şey hayal ediyorsunuz, biliyor musunuz? Ama bu kitabın adandığı şehir ile bugün size sunulan arasında çok fark var! Hem de çok! Bu, bulmacalardaki 12 fark gibi bir şey değil, ama fazlası! Çok daha fazlası! Kalp kıran cinsten… Hayal kırıklığı yaratan cinsten… ‘Bu muydu?’ dedirten cinsten… Size içinizden çok şey söylettiren cinsten… Belki de bu kenti yönetenlerin bu kitabı, sayfalarını, sayfa sayfa cümlelerini iyi okuması gerekiyor. Her kelimesinde durup düşünmesi, hissetmesi, ‘ben ne yapıyorum’ demesi, kendini sorgulaması gerekiyor. Sahi okumuşlar mı, sormak da gerekiyor! Bence okumamışlar! Okusalar, işlediklerinin ‘cinayetten’ farksız olduğunu bilmeleri gerekirdi…”
Bu kelimeler, üzerine haber yaptığımız ‘Çağlar İçinde Antakya’ kitabı için bir okurumuzun bizlerle paylaştıkları… Eldekinden geriye kalan için söylenenler… Peki, paylaşılanlar haksız mı? Bugünün Antakya’sının hüzünlü yorgun yüzüne bakıldığında artık görülemeyenler noktasında, eksik mi?
-TADİLAT MI?-
Dünyanın ışıklandırılan ilk caddesi ünvanlı Kurtuluş Caddesi’ne bakan girişiyle sizi karşılayan Prof. Ataman Demir Sokağı’na doğru adımladığınızda, ömrünü Antakya’nın tarihine vakfetmiş önemli bir ismin hikâyesi ile de göz göze geliyorsunuz. Buradan soralım mı? ‘Sokağın hemen girişinde, Sarımiye Camii’nin duvarında yer alan Prof. Ataman Demir Sokağı isimliği nerede’, diye! Yaşanan, ‘Cami’de süren tadilat nedeniyle yerinden çıkarıldı, ama tekrar yerine eklenecek’, durumu mu?
-HİKAYESİ Mİ?-
Birçoğumuz hala bilmez! O zaman, Arkeolog-Editör Nezih Başgelen anlatsın mı, Prof. Ataman Demir’in Antakya aşkını? O resimlesin bu kente dair ‘kitap’ olmuş bir tutkuyu… Sayfa sayfa anlatılan bir coğrafyanın değerini… İşte o kelimeler:
“Ataman Demir Hocamız, Antakya’yı ilk kez 1967 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi (GSA) Mimarlık Bölümü’nde genç bir asistan iken görme imkanı bulmuştur. Geçmiş zamanların izleri daha silinmemişken; şehrin sokaklarında gezme, evlerin içine girme, mahallelerin oluşumunu hissetme ve halkını tanıma imkânını bulur. Sokaklarında dolaşır, geleneksel evlerine girer, Habib Neccar’a çıkar, müzesini gezer, fotoğrafla gördüklerini belgelemeye çalışır.
Antik çağda Doğu’nun Kraliçesi olarak ünlenen Antakya’nın kendine özgü eski yerleşim dokusu ve mimarlık mirası onu büyüler. Şehrin cazibesi, daha sonraki yıllarda onu birçok defa Antakya’ya götürecektir. Her defasında başka bir yönünü görme imkânı bulduğu Antakya’nın eski evleri, sokakları ve mahalleleri hakkında genç bir mimar olarak daha ayrıntılı incelemeler yapmaya karar verir.
1967 yılında başladığı ve 1973 yılındaki sistematik tespitlerle elde ettiği kapsamlı birikimini,1974 yılında bir araya toplayarak, GSA Mimarlık Bölümü’nde açılan doçentlik sınavına ‘Antakya Eski Konut Yerleşmesi Üzerine Bir İnceleme’ başlığı altında, doçentlik tezi olarak verir.
Daha sonraki yıllarda Antakya ile ilgili araştırmalarını sürdürerek, şehrin, özellikle Hellenistik Çağ’dan günümüze kadarki kültür mirası ile ilgili izleri, ana kaynaklara inerek toplar. Antik Çağ’da Doğunun Kraliçesi lâkabıyla anılan bu şehrin kuruluşundan günümüze kesintisiz yirmi üç asır devam eden hikâyesinin her yönüyle araştırılması için ömrünü vakfetmiştir.
Yurtdışındaki ve yurtiçindeki kütüphane ve müzelerden sağladığı belgeler ve Antakya’da yerinde yaptığı tespitlerle, yirmi yılı aşkın bir süre devam eden araştırmalarının sonucu elde ettiği bütün çalışmaları, 1996 yılında Akbank Kültür ve Sanat Kitapları arasında kapsamlı bir eser olarak yayımlanır.
Ataman Hocamız, ‘Çağlar İçinde Antakya’nın 1996 yılında yapılan baskısından sonra da şehir hakkındaki araştırmalarını büyük bir ilgi ile sürdürür. Ulaştığı yeni kaynaklardan elde ettiği bilgilerle, kitabı metin olarak genişlettiği gibi, yeni görsellerle de sürekli zenginleştirir. Öte yandan bu kapsamlı eserin yeniden basımının yapılabilmesi için de uzun yıllar sabırla ve büyük bir azimle uğraşır.
20 yıllık bu azimli mücadelenin sonunda, ‘Çağlar İçinde Antakya’, Kasım 2016’da anıtsal bir eser olarak tekrar basılır. Ataman Demir hocamız, eserinin her yönüyle örnek, üstün bir kalitede Antakya’ya yakışır temel bir başvuru eseri olarak istediği gibi basılmasından büyük bir mutluluk duyarak, kitabını, hayran olduğu Antakya’ya ve onun saygıdeğer halkına armağan etmiştir. Kitabın basımından bir süre sonra, değerli hocamız 24 Mayıs 2017’de aramızdan ayrılmıştır.”
-EMANET SAHİPLERİ!-
Sıra bizde! O zaman soralım! Doğunun Kraliçesi bugün ne halde? Bunu sorarken de, Prof. Ataman Demir’in isminin verildiği sokağın tescilli haline ekli asfalta ve betona özellikle dikkat kesilelim ama!
Ardından da, bir nedenden indirilen isimliği yerine yeniden takalım! Ama takarken düşünelim! Düşünürken, ‘çağlar içinde’ emanetlerini bugüne kadar taşıyabilmiş bir şehrin hikâyesinde ‘kahraman’ mıyız yoksa ‘suçlu’ mu, buna karar verelim! Olur mu? -Tamer Yazar-

Exit mobile version