Nefes nefes, beden beden öldürülüyoruz!

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, Ekim ayında öldürülen 18 kadının 11’i evli olduğu erkek, 3’ü birlikte olduğu erkek, 1’i oğlu, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i akrabası tarafından öldürüldü. Öldürülen kadınların birinin faille olan yakınlığı tespit edilemedi. Konuyu ele alan isim ise Hataylı Akademisyen / Hukukçu  Neval Oğan Balkız oldu…                 Türkiye’de, kadın cinayetlerine yönelik […]

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, Ekim ayında öldürülen 18 kadının 11’i evli olduğu erkek, 3’ü birlikte olduğu erkek, 1’i oğlu, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i akrabası tarafından öldürüldü. Öldürülen kadınların birinin faille olan yakınlığı tespit edilemedi. Konuyu ele alan isim ise Hataylı Akademisyen / Hukukçu  Neval Oğan Balkız oldu…

                Türkiye’de, kadın cinayetlerine yönelik resmi bir veri bankası yok. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, Türkiye’de kadınların yüzde 38’i hayatlarında en az 1 kez partnerlerinin şiddetine maruz kalıyor. Avrupa’da ise bu oran yüzde 25.

-DAHA NİCE KADIN!-

                Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, Ekim ayında 18 kadın öldürüldü. Yaşanan tabloya eklenen son kadın cinayeti ise… Herkesin artık bir ‘son…’ ifadesine ihtiyacı olduğu noktada konuyu kaleme alan isim, Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız oldu. Bu konudaki değerlendirmesinde, “Bir kadın  daha! Bir kadın daha! Ve bir kadın daha öldürüldü! Nefes, nefes, beden beden öldürülüyoruz! Güldünya’lar, Emine’ler,

                Özgecan’lar, Şule’ler, Nadira’lar, Rabia’lar, Pınar’lar… Sayıları binleri bulan kadınlar, erkekler tarafından öldürüldüler! Şimdi de Şebnem Şirin, Seyhan Gözer! Yarın da; yüzü, yaşı, medeni hali, mesleği, coğrafyası belirsiz daha nice kadın öldürülecek bu topraklarda!” diyen Balkız, ara başlıklar halinde şunları söyledi:

-HAKİM ZİHNİYET!-

                Kadınların, kendi hayatlarına ve ne yapabileceklerine dair asli tercihlere sahip olmalarını sağlayacak siyasal, ekonomik ve kültürel  koşulların oluşturulmasını engelleyen, bu koşulların oluşturulması  mücadelesini veren kesimleri de her türlü araçla baskı altına alan ve  kadınları, tek varoluş biçimi olarak, hakim kılmak istediği siyasal görüş ve inanç anlayışı içinde “dini bütün hayatlar” sürmeye teşvik, hatta ‘mecbur’ eden hakimiyet var oldukça, ne yazık ki bu böyle devam edecek.

-CİNSİYETÇİ ŞİDDET!-

                Çünkü cinsiyetçi şiddet, toplumsal yönetimin bir unsuru olarak, öncelikle beden ve mekan hakimiyeti üzerinden hegemonyayı sürekli kılmayı sağlayan bir araç olarak kullanılıyor, görmezden geliniyor ve hatta teşvik ediliyor.

Aşamalı şekilde;

                -Eril bir şiddet dili, bilinçli ve kasıtlı şekilde tüm topluma yayıldı. Fiziksel ve psikolojik şiddet varoluş biçimi olarak benimsetildi. Her türlü şiddet eylemi, görüntüsü ve vahşeti karşısında, toplumun bir şekilde kayıtsız kalmasına neden olacak bir duyarsızlık boyutu sağlandı.

                -Eşitlikçi toplumsal cinsiyet kurgusu, kadın erkek eşitliği, söylem ve eylemsellik alanında, sistematik olarak en yetkili ağızlardan, her türlü araç ve biçimde sürekli olarak reddedildi.

                -Kadın, sosyal ve kültürel alanda, dinsel bir anlayışın belirlediği, günah kavramını içeren bedensel bir imgeye indirgendi. Bu bedensel imge algısı da giderek ekonomik, siyasal olmak üzere, tüm yaşama hakim kılındı!

-Kadının, özel hayatında da biyolojik, fizyolojik, moral ve cinsel yönleriyle insansal varlığı, kişi olma hakkı, özgür iradesi yok sayıldı. Ailenin parçası, kocasının malı, baba, kardeş, oğul, amca, dayı “namusu”  olan ‘bedensel bir meta’ gibi gösterildi. Cinsel bir obje ya da kutsallaştırılmış annelik vasfı içine hapsedildi! Bu anlayışla, onlar kadınları öldürdükçe, hukuk ve kurumlar, affetti!

                -Anayasal yetkili dini kurumlar ağzıyla, “6 yaşında evlenebilir, bezinden, dizinden tahrik olunabilir” fetvalarıyla,  kadının varlıksal, onursal bütünlüğü yok sayıldı!

                – İçkisi, eteği, şortu, gülüşü, yürüyüşü, katli için neden sayıldı!

                -Bu anlayış; eğitim, sanat, hukuk, toplumsal tüm yaşama dayatıldı ve kadın, kamusal her alandan, iş yaşamından, sokaktan, üniversiteden, hayatın akışını belirleyen mekanlardan alınıp eve kapatılmak istendi, isteniyor!

-POLİTİK!-

                Evet, “kadın cinayetleri politiktir”! Kadınlar, onur ve akıl sahibi insan bireyi, kişi hak öznesi varlıklar olarak,  dokunulmazlıklarını, haklarını, düşünsel ve yaşamsal alanda güvence altına alan siyasal, ekonomik, kültürel, felsefi bir eşitlik olmadan, şiddet sorununun çözülmeyeceğini biliyorlar. Bunun için farklı bir hukuksal, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel koşullar bütününün hakim olması için, yaşamak ve kendi hemcinslerini yaşamda tutmak için, kazanımlarına sahip çıkmak için her türlü dayatmaya karşı dayanışma içinde, örgütlenerek ve birlikte eyleyerek, mücadele ediyorlar! Başaracaklar… 

-Tamer Yazar-

Exit mobile version