Adı konmamış bir kasırga hemen her şeyi yokluyordu. Soluksuz okuduğun satırlar, gecikmiş öykülerin çığlığı ve dahası…
Düşle uyanan bir tebessümün yeniden var olması belki…
Umut nerede başlar, hüzün nerede?
Yaşama tutkusunu filizlendiren toprak, hangi dokunuşa kımıldar?
İnsan kaçırdıklarını anımsamak istiyor sanki…
Geçmişten beklentimiz ne kadar pembeyse o kadar hüzün aslında…
Mutluluk barındırmayan yerkürenin geçmişi gibi…
Hoyratça tüketilen zamanın, unutulan zikzakları…
“Ben ki her Nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha âşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka…”
Olmakla olmamak gibi ileri geri işleyen bir sarkacı önce kendine iliştirmeli o da olmazsa kaçırdıklarımızı anımsatan bir şarkının notalarına…
En basit gerçeklikle baş başa kaldığımız izdihamı ve her kaygılı cümleden sonra yapılan açıklama…
Durmadan arayan, kendini yenileyen, insana dair en sıradan meseleyle ilgilenen uzun bir geleceği yoklamak…
Evet, o uzandığımız boşluk, sessizliğimize hükmeden yalnızlığımızdır…
Şimdiyi kaçırmanın telaşı biraz da
Peki ya geçmiş, hatırladıklarımız mı geçmiş?
Yoksa anlattıklarımız mı?
Yaşadıklarımız ve yazdıklarımız…
Soluksuz okuduklarımız mı?
Algısına sırnaşmadan, susmanın derinliğine eğilip kana kana içilen o derinlik mi?
“Kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim
sessiz akan bir ırmağım heceden…”
Her yerin çığlığını kucaklamalı, suskunluğun biriktirdiği kasvetle yüzleşmeli. Genzini yakan çürümüşlüklerden bilhassa…
Israrcı bir sesin kulakları yoklaması neyse o
Bu basamakları kaç kez yoklamalı bilmiyorum, dilimi ne vakit yuttuğumu…
Durmadan homurdanan bir gölgenin kahkahası hangi renkten beslenir onu da bilmiyorum
Ama kendini kaybetmiş her gezegenin en az bir rengi olduğunu biliyorum…
Her canlı için, üzerindeki yükten kurtulmak zordur.
Bu hiçlik gökyüzüne bakıyor…
Yıldızlara,
Hissediyoruz fena mı, bıkıp usanmayan bir umutla söyleşiyoruz…
Şarkılara eşlik eden bir ölümsüzlük
Kendini yeniden var etmiş bir öykü…
Cümlelerin çemberinden taşıp hayata akan ırmak…
“Ama iyi ki buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
burada
bilginin bilgisizlikten daha çok acı verdiği yerde…”
Her daim tamamlanamayan bir yolculukta buluyorsun kendini.
Tozu dumana katıp evreni kurcalayan bir sonsuzlukta…
Kuşlara karışmak diyorum, sebepsizce uçmak diyorum…
Yağmurlara, ağaçlara karışıp geçen zamanı yakalamak…
i Derdim Başka, Orhan Veli Kanık
ii Bir Eflatun Ölüm, Behçet Aysan
iii Baba Bana Bağırma, Akgün Akova