12 Aralık 2017 tarihinde Sen De Gel Derneği işbirliğiyle, Afrika’da 557 hanenin yaşadığı, Gambiya’nın Sare Jiburi Köyü’nde Ali İsmail Korkmaz Su Kuyusu’nun açılışını yapan ALİKEV, Afrika’nın çorak topraklarına ektiği umudu yalnız bırakmamakta kararlı.
Gambiya’nın en ücra köşelerinden birinde, çocukların temiz içme suyu olmadığı için beş yaşına varamadan hayatını kaybettiği Sare Jiburi Köyü’nde açtığı su kuyusu ile Ali İsmail Korkmaz’ın düşlerine nefes olmaya devam eden, bunu yaparken de faaliyetlerini Türkiye ile sınırları tutmadığını bir kez daha ortaya koyan ALİKEV (Ali İsmail Korkmaz Vakfı), Afrika yolculuğunu sürdürüyor. ALİKEV’in Afrika yolculuğuna katkı yapan bir diğer isim ise Sen De Gel Derneği.
Sen De Gel Derneği; ulusal ve uluslararası alanda sınır tanımaksızın, sosyal ve ekonomik alanda nitelikli ve sürdürülebilir gelişimi sağlamak amacıyla projeler üreten, kar amacı gütmeyen bir topluluk. Bağışçılarının desteğiyle bugüne kadar 380.000 + kişinin hayatına umutla dokunan Derneğin ALİKEV işbirliği ise Antakya’dan Gambiya’ya uzanan hikayeye ‘gülümseme’ ekliyor.
Sivil toplum gönüllüsü İbrahim Betil önderliğinde kurulan dernek, kısa zamanda bağışçıları, destekçileri, toplum gönüllüleriyle birlikte büyük bir topluluğuna dönüşmüş durumda. Dernek, bağışçıların da desteğiyle, dünyanın en az gelişmiş ülkeleri arasında yer alan Afrika ülkesi Gambiya ve Senegal’de sürdürülebilir yaşam ve kalkınma projeleri üretiyor. Sare Jiburi Köyü’nde Ali İsmail Korkmaz Su Kuyusu’nun açılışı da bu projelerden biri.
-HİKAYE İLK ELDEN-
Sare Jiburi Köyü ile beraber Afrika’da attıkları her bir adımda onları karşılayan kalabalıkların misafirperverliğine işaret eden ve “Eskişehir’de kuşlara elleriyle su veren Ali İsmail, Afrika’daki kardeşlerine de can versin istedik” mesajıyla yola devam ettiklerini özellikle dile getiren Av. Gürkan Korkmaz, Annesi Emel Korkmaz’ın da katıldığı bu zorlu yolculuğun
-Bugün sizi biraz daha uzağa, Banjul’dan 300 km doğuya götüreceğim. Gambiya’nın başkenti olan Banjul’dan doğuya doğru gittiğiniz her kilometre, yerleşim yerlerinin seyrelmesi ve aynı zamanda yokluğun daha da artması demek.
-Yaklaşık 4 saatlik yolculuk sonrası ilk durağımız olan Pacan Köyü’ne ulaştık. Burada Sen De Gel Derneği tarafından su kuyusu açılacaktı. Köy kadınları ve çocuklar dans ederek, şarkılar söyleyerek karşıladı bizi. Şarkılar eşliğinde köy meydanına kadar yürüdük. Koca bir ağacın gölgesinde ağırladılar bizi.
-Her köyün, “Alkalo” denen, köylüler tarafından seçilen ve köyü temsil eden bir muhtarı var. Bir de kadın lideri var. Şunu belirtmek isterim ki; sosyal yaşamda kadınlar çok güçlü. Söz hakkı olan ve problemlere çözüm üreten rolleri var.
-Önce “Alkalo” söz alarak, şükranlarını sundu ve mutluluklarını paylaştı. Sonra kadın lider söz aldı; Konuşmasında beni en çok etkileyen kısım, “Bize en iyi doktoru verdiniz. İyi bir sağlık temiz su ile başlar.
Burada bebek ölümlerinin en büyük sebebi temiz suya ulaşma problemi. Artık bebeklerimiz sağlıkla büyüyecek, yaşam süremiz uzayacak” oldu.
-Su problemleri çözülmüştü. Düşünsenize, köye su geliyor ve siz mutlu oluyorsunuz.
-Eve, sokağa, mahalleye demiyorum; köye! Daha nice ihtiyaçları var. Mesela yemek yapabilmek için pirinç, akdarı ya da mısırı sopalarla havanda döve döve öğütüyorlar. Bir tabaklık besin öğütebilmek için saatlerce uğraşmaları gerekiyor.
-Değirmenleri olsa, daha hızlı ve pratik olurdu ama, bunu bile talep etmekten utandıklarını, su kuyusu ile onlara en büyük iyiliği yaptığımızı belirttiler. Su kuyusu açılışından sonra bir sonraki durağımız için, yine su kuyusu açılışı
-Burası, “Senegal sınırına yakın bir yerleşim merkezi. Yine sıcak bir karşılama ve köy meydanında koca bir ağacın altında ağırladılar bizi. Konuşmalar, teşekkürler temenniler… Kaldıkları evleri görseniz (ki ev demeye bin şahit lazım) inanamazsınız. Ama öyle güler yüzlü, öyle mutlu öyle sıcaklar ki şaşırırsınız. Sanırım herkes ara ara buraya gelmeli. Kendimize dert ettiğimiz şeylerin ne kadar boş olduğunu ancak o zaman fark ederiz herhâlde.
-HİKAYESİ-
Bugün ALİKEV ile beraber attıkları adımlarla Antakya’nın kadim kardeşliğini ve dostluğunu Afrika’ya kadar taşıyan Sen De Gel Derneği’nin kuruluşunu, kurucusu İbrahim Betil anlatsın…
“2011 Eylül ayında, kurucusu olduğum Toplum Gönülleri Vakfı’nda (TOG) bir toplantıdayken, kapıdan içeri iki siyahi adam girdi. Vakfın Küresel ilişkiler biriminden randevuları varmış. Gambia’dan görüşmeye gelmişler. Kadının Gelişimi ve Çocuk Bakımı ile ilgi bir sivil girişim kurmuşlar. TOG ile işbirliği istemekteler. Yan odaya geçtiler. Toplantım bitince ben de yan odaya geçip onları dinledikten sonra, önerdikleri işbirliğine karar vermeden önce Gambia’ya gidip, ülkeyi,
Döndükten sonra, böyle bir projenin TOG çalışma konuları ile bağdaşmayacağını düşündüğümü arkadaşlarla paylaştım. Diğer yandan, içinde yaşadığımız koşullara ve halimize şükretmek yerine, 1 milyar insanın açlıkla savaştığı dünyayı değiştirmek için bir şeyler yapmak için bir adım atmak gerektiğine karar verdi. Bir grup duyarlı arkadaşımla, Nisan 2012’de Sosyal ve Ekonomik yaşamda Nitelikli DEğişim ve
-ANLAMI BÜYÜK-
ALİKEV ve Sen De Gel Derneği ile hayat bulan projelerin ‘gittiği noktalarda ne anlama’ geldiğini, SU’ya kavuşan köyün ‘kadınlar temsilcisi’ Binta Mballow anlatsın…
“İçme suyu için 3 km uzaklıktaki nehrin kıyısına, vahşi hayvanlardan korka korka inerdik, çocuklarımızı bırakmak zorunda kalırdık. Bir gün bu köyün içinde böyle bir su kaynağı olacağını hayal bile edemezdik, inanamazdık.”
Ancak sözlerin finali çok daha anlamlı…
“Ali İsmail’e yapılanları öğrendik. Tüm köy halkı adına başsağlığı diliyoruz. Ali İsmail bize hayat verdi. Ali İsmail’in babası köydeki herkesin babası, annesi köydeki herkesin annesidir.”
-Tamer Yazar-