Okur Köşesi

Sn. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı’na; Sn. Samandağ Belediye Başkanı’na; Sn. Hatay BŞB Ulaşım Daire Başkanlığı’na; Mesleğim gereği, her gün sabah Antakya’dan Samandağ’a gitmem gerekiyor. Akaryakıtın pahalı olması nedeniyle, arabam olduğu halde, zaman zaman 401 nolu Hatay Büyükşehir Belediyesi otobüslerini kullanıyorum. Bunu haftada iki-üç kez yaptığım oluyor. Köy Garajları’ndan Uğur Mumcu Alanı’na kadar otobüsler çok yavaş […]

Sn. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı’na;
Sn. Samandağ Belediye Başkanı’na;
Sn. Hatay BŞB Ulaşım Daire Başkanlığı’na;
Mesleğim gereği, her gün sabah Antakya’dan Samandağ’a gitmem gerekiyor. Akaryakıtın pahalı olması nedeniyle, arabam olduğu halde, zaman zaman 401 nolu Hatay Büyükşehir Belediyesi otobüslerini kullanıyorum. Bunu haftada iki-üç kez yaptığım oluyor. Köy Garajları’ndan Uğur Mumcu Alanı’na kadar otobüsler çok yavaş seyrediyor. Hatta bazen, bazı duraklarda/yerlerde üç-beş dakika boş boş durdukları oluyor.
Mantığı, elbette mümkün olduğu kadar yolcu toplamak.
Uğur Mumcu Alanı’ndan sonra seyir tersine dönüyor. Bu defa, yoldaki yolcuları toplamak ve çabuk varmak amacıyla çok hızlı ve tehlikeli bir şekilde araba kullanıyorlar. Otobüslerdeki insanlar, artık insan değil, adeta bir hayvan, bir eşya! Hatta daha da kötüsü! Hayvan veya eşya olsa, zarar görmesinler diye daha yavaş ve dikkatli sürerlerdi. Yolculuklarımın tümünde, yolcular, şoförleri uyardıkları halde, aşağı yukarı verilen cevap şu:
“Siz biliyor musunuz bu arabaya ne kadar para bağladığımı! Kazanamıyoruz ve bu şekilde hareket etmek zorundayız.”
Şoförler, kendilerine göre zaman sorunu olduğu için sert durup sert kalkış yapıyor ve kadın, çocuk, yaşlı, özürlü olup olmadığına bakmaksızın, yolcuların sağa sola savrulmalarına neden oluyorlar. Uyarıldıkları zaman da, ya şoför ya da muavin, vatandaşları adeta azarlıyorlar. Yolcular çoğu kez söz dalaşına girmemek için efendice susuyorlar. Her otobüs şoförü, diğer otobüs şoförünü rakip olarak görüyor.
10 Mayıs Cuma günü, Antakya-Samandağ Yolu’nun başlangıcı sayabileceğimiz yerden, Dağlı Market’in önünden bindim. Birazdan anlatacağım olay nedeniyle, sonra kaydettiğim otobüsün plakası: 31 BB 5580. Şoför, otobüsü çok hızlı kullandı. Yolcular uyardığı halde dinlemedi, bildiğini okudu, hatalı sollamalar yaptı, başka bir otobüsü geçmek için hız dalaşına girdi. Bu yüzden, çocuğu ile bir yerde inmek isteyen bir kadını ancak bir kilometre sonra indirebildi. Hem şoför hem muavin, yolcuları adeta aşağıladı.
İçimden, “Tam dayaklık şoför!” diye geçirdim.
“Şom ağız” diye bir şey vardır, ama “şom düşünce” galiba ilk!
Bu kadar saçmalığa dayanamayan bir yolcu, şoför ve muavin ile tartıştıktan sonra, artık söz düellosu yüzünden durmak zorunda kalan şoföre saldırdı.
Saldırı, Kuşalanı’ndan 5 km önceki bir yerde yapıldı. Otobüsün önünde yumruklaşma oldu. Tüm yolcular otobüsün arkasına doluştu. Çünkü otobüsün tüm kapıları kapalıydı. Yolcular, kavgayı ayırdıktan sonra, saldıran kişi zorla otobüsten indirildi. 12-15 dakika sonra yolculuğumuz tamamlandı. Yumruklaşma saat 08.40 sularında oldu.
“Kaza geliyorum” demez, ama can kayıpları ile sonuçlanabilecek “Facia, geliyorum!” diyor ne yazık ki! Bu konuda gerekli önlemlerin alınması için gereğinin yapılmasını diliyorum ve bekliyorum.
Yazan: Kimliği bizde saklı bir okur.

Exit mobile version