O, her geçen gün büyüyor. İleri görüşü, çağdaşlığa atılacak adımları en iyi bir şekilde hesaplaması, sözü ve aldığı kararları, yaptığı devrimleri ile takdir toplayan, gönüllerde kurduğu tahtın her geçen gün daha da kuvvetlenmesine, yerleşmesine neden olan tutum ve davranış içinde olarak kendini sadece ülkemize değil, tüm dünyada da kabul ettirmiş bir lider olduğunu geçtiğimiz günlerde yaşanan gelişmelerle bir kez daha kanıtlamış bulunmaktadır.
Daha Cumhuriyetin temelleri atılırken, padişahlık yönetiminden Cumhuriyet yönetim biçimine geçilirken. Ulusların ümmet, bireylerin ise kul olduğu anlayışı tüm varlığını sürdürürken. İleriyi görmüş, gelecekte yaşanan olumsuzlukları tespit etmek suretiyle yapılması gerekenleri bize söylemiş, atılması gereken adımları da atmış biridir Mustafa Kemal Atatürk.
Geçtiğimiz hafta içerisinde yeni bir cemaat yapılanmasına, yeni bir örgüt oluşmasına neden olduğunun belirlendiği yetkililer tarafından açıklanan bir tarikat mensubu ve yandaşları, yapılan operasyonlarla gözaltına alınmış, haklarında yasal işlem başlatılmıştır.
Bu cemaat, tarikat ya da örgüt ile ilgili olarak uzun yıllar yazılar yazılmış, dikkatler çekilmiş uyarılarda bulunulmuş idi.
Ama bu denli geniş çaplı bir operasyona ilk kez tanık olunuyor.
İşte Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ,bugünleri ve bugünlerde olabilecekleri gördükleri için, daha Cumhuriyetin ilk günlerinde gereken önlemleri almak, gereken devrimleri yapmak, gereken yasaları çıkartmak suretiyle olası tehlikelerin önüne geçmek istemişlerdir.
Bakınız 30 teşrinisani (Kasım)1341 (1925) tarihli 677 sayılı kanuna.
Tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklar ile bir takım ünvanların men ve ilgasına dair kanun resmi gazetenin 2431 sayılı nüshasında 13 kânunuevvel (aralık) ta neşredilmek suretiyle yürürlüğe konulmuştur.
Bu kanun daha sonrada Türkiye Cumhuriyeti anayasasının 174. maddesi gereğince devrim kanunları arasına alınarak korunmaya alınmıştır.
Kanunun birinci maddesine şöyle bir bakalım:
Madde 1: “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhının tahtı tasarrufunda, gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilumun tekkeler ve zaviyeler…. seddedilmiştir…
Alelûmum tarikatlerle, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyiddik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiblik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gaibden haber vermek ve murada kavuşturmak maksadı ile nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimali ile bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisasi memnudur…”
Bakınız 30 Kasım 1341(1925) tarihinde kabul edilen 677 sayılı yasa hükmüne?
Var olan tekkeler, zaviyeler,türbeler kapatılmış, türbedarlıklar ile bir takım unvanların men ve ilgasına karar verilmiştir.
Böylece Cumhuriyet Türkiyesinde yapılan Atatürk devrimleri sonucu, türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasına karar verildiği gibi, bilumum tarikat, şeyhlik, dervişlik, müritlik gibi sıfatların da kullanılması ve bu unvan ve sıfat altında hizmet ifa ve kisve iktisası da resmen yasaklanmıştır.
Cumhuriyetimiz neredeyse bir asrı tamamlamak üzere.
1341 (1925) tarihinde, tekke ve zaviyeler kapatılmak, bu konuda kullanılan her türlü unvanlar yasaklanmak suretiyle bugünkü cemaat-tarikat-örgüt oluşumlarının önüne geçilmek ve böylece Cumhuriyet rejimi koruma altına alınmak istenmişti.
Ama ne yazık ki geçen süreç içerisinde bu koruma kalkanı, çeşitli nedenlerle delinmiş ya da delinmesine göz yumulmuştur. Bunun sonucu olarakta bugünlere gelinmiştir.
Şimdi yapılan son operasyonlar sonucu belki daha geniş çaplı soruşturmalar başlatılacak, yakalananlar hakkında yasal işlemler yaşama geçirilecektir.
Ama şu soruyu insan sormadan kendini alamıyor: Neden 1341 (1925) tarihinde görülen ve bu nedenle de önü alınmak istenen bu tehlikenin bugünkü boyutlara ulaşmasına imkan bırakıldı?…
Temenni ederiz ki; tekrardan yanıldık, aldatıldık, hata yaptık denilmemesi için hiç olmazsa bu kez daha dikkatli davranılır, sorunun temelden çözülmesi için gereken yapılır….
nabiinal@hotmail.com