Ölüm, Hiçbir Emekçinin Kaderi Değildir

TMMOB Hatay İl Koordinasyon Kurulu, ülkemizin toplu iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada ilk sıralarda yer aldığına vurgu yaptı… Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Hatay İl Koordinasyon Kurulu, yaptığı açıklamada, ülkemizin toplu iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada ilk sıralarda yer aldığına dikkat çekti, ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışmanın hiçbir emekçinin […]

TMMOB Hatay İl Koordinasyon Kurulu, ülkemizin toplu iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada ilk sıralarda yer aldığına vurgu yaptı…

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Hatay İl Koordinasyon Kurulu, yaptığı açıklamada, ülkemizin toplu iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada ilk sıralarda yer aldığına dikkat çekti, ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışmanın hiçbir emekçinin kaderi olmadığına vurgu yaptı.
İş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin, iş kazalarında iş göremez hale gelen işçilerin sayısının dahi tespit edilemediği bir dönemde olduğumuzun belirtildiği açıklamada, iş kazaları ve iş cinayetlerinin kamuoyunda normalleştirilerek, yaşam ve çalışma hakkının gasp edildiği ifade edildi.
Cinayetler ve kazaların önlenmesi, meslek hastalıklarının engellenmesi şöyle dursun, maliyet ve işgücü hesabı yapılarak bu çalışmalara kaynak bile ayrılmadığının, emekçilerin can güvenliğinin hiçe sayıldığının belirtildiği açıklamada şunlara yer verildi: “Yasalar ile koruma altına alındığı söylenen işçi sağlığı ve iş güvenliği, her geçen gün kötüye gidiyor. Ülkemiz toplu iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada ilk sıralarda geliyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği meclisinin yayınladığı rakamlara göre 2018 yılında en az 1923 kişi işyeri kaynaklı nedenlerle hayatını kaybetmiştir. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2019 yılının başına kadar iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçilerin sayısının 22 bini aştığını üzüntüyle görüyoruz..
2017 yılında 1.636 işçi hayatını kaybetti …
SGK tarafından açıklanan rakamlara bakıldığında; 2017 yılında 4A kapsamında çalışanların geçirdiği iş kazası sayısının 359.653; 4B kapsamında çalışanların geçirdiği iş kazası sayısının ise 213 olduğu görülmektedir. Bu kazalar sonucunda 4A kapsamında çalışan 1.633, 4B kapsamında çalışan 3 kişi olmak üzere toplam 1.636 kişi hayatını kaybetmiştir. SGK 2016 yılı istatistiklerine göre 286.068 iş kazasında 1.405 işçi hayatını kaybetmişti. Açıklamaya göre, 2017 yılında bir önceki yıla göre iş kazası sayısı %25 oranında, iş kazaları sonucu ölüm % 16 oranında artmış; 2018 verileri ise henüz açıklanmamıştır.
Her yıl, evine ekmek götürmeye çalışan 2 bine yakın işçinin hayatına kaybediyor olması, ülkemizdeki işyerlerinin güvensiz ve ilgili mevzuatın yetersizliği olduğunu göstermektedir.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve kanun çerçevesinde bu güne kadar yapılan düzenlemeler problemlidir. Bununla birlikte, 4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer alan ‘telafi çalışması’, ‘denkleştirme’, ‘çağrı üzerine çalışma’, ‘kısmi süreli çalışma’, ‘asıl işveren-alt işveren ilişkisi’ başta olmak üzere kuralsız çalışma koşulları olduğu sürece işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki düzenlemeler bir anlam ifade etmeyecektir.
Bunun yanında, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamaları, basit bir hizmet alımına dönüştürülmek istenmektedir. Bir danışmanlık hizmeti olan işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarında sorumluluk bütünüyle işverene aitken, ülkemizde işveren tüm sorumluluklardan kaçmaktadır. Bu kaçış için ise, danışmanlık hizmeti aldığı iş güvenliği uzmanını sorumlu tutmaktadır. İşverenin önleyici, engelleyici çalışmaları yapmadığı, kaza yaşanan durumlarda fatura meslektaşlarımıza kesilmekte, yargı önüne iş güvenliği uzmanları çıkarılmaktadır.
Sendikasız işçi olumsuzluklara karşı savunmasızdır
İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda iyileştirici adımlar atılabilmesi için öncelikle işverenlerin sorumluktan kaçmasının önünde geçilmelidir. İşverenlerin temel sorumluluklarından kaçtıkları, kendi yerlerine birer günah keçisi olarak iş güvenliği uzmanlarını koydukları bir çalışma yaşamında, önleyici ve engelleyici hiçbir çalışmanın yapılamayacağı açıktır.
Ülkemizde iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara karşı açık ve savunmasızdır.
Tüm ülkede, tüm çalışma alanlarında işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin artırılması, bağımsız denetim sisteminin yerleştirilmesi, iş cinayetlerinin ve iş kazalarının durdurulması için yılmadan mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.” -Mehmet ÖZGÜN –

Exit mobile version