Hatay Barosu, bazı belediyeler tarafından Suriyelilerin sahilde denize girmelerinin yasaklanmasının insan haklarıyla bağdaşmadığını savunurken, Reyhanlı’da 4 gün önceki cenaze törenine de atıfta bulunularak, “Kentimizde, IŞİD’li olduğu bilinen bir terörist için kitlesel bir cenaze töreninin Reyhanlı’nın ortasında düzenlenmesini ve bir teröristin cenazesinin kutsanmasını ve yüceltilmesini de kabul etmeyiz” açıklaması yaptı.
Hatay Barosu, bazı sahil kentlerindeki belediye başkanlarının, Suriyelilerin denize girmelerini engellemeleri uygulamasının insan haklarıyla örtüşmediğini savunurken, 4 gün önce Reyhanlı ilçesinde gerginliğe yol açan Suriyeli Abdulbasit El Sarut adlı cihatçı komutanın cenaze töreninin toplu eyleme dönüştürülmesi ve terörist güzellemesi yapılmasının da kabul edilemez olduğunu duyurdu.
“IŞİD Terör Örgütü üyesi olduğu ve cihatçı Ceyş’ul İzze komutanı olduğu bilinen Abdülbasit El Sarut’un, Suriye ordusuyla girdiği çatışmada yaralanmasının ardından getirildiği Hatay’daki bir hastanede 8 Haziran’da öldüğü ve ardından Reyhanlı Tevhid Camii’nde kitlesel bir cenaze töreni düzenlenerek Suriye’ye gönderildiği bilgileri kamuoyunda paylaşılmıştır.
2011 yılında Suriye’de yaşanan ve çok boyutlu olarak değerlendirilmesi gereken çatışma ve savaş ortamının birçok nedeni bulunmakla birlikte, bu etkiyle ve Türkiye’nin açık kapı sınır politikası sebebiyle Türkiye’ye yerleşen adıma önce misafirler dediğimiz, sonra göçmen, sonra kaçak, sonra mülteci, sonra vatandaş olan Suriyeli nüfusun Türkiye’deki sosyal-ekonomik ve psikolojik ortama yönelik tüm olumsuz etkilerini ülke olarak 2011 yılından bu yana yaşıyoruz.
Son olarak, Suriyelilerin bayramda sahili olan kentlerimizde denize girişi sebebiyle, bazı belediyelerimizin idari tasarruflarına da konu edilerek, kimi yerde denize girişlerinin yasaklandığı haberleriyle, Suriyeli nüfusun Türkiye’deki yerleşme ve hayatlarını idame ettirme süreçleri ve her türlü tartışma tekrar gündeme oturdu.
Elbette bir nüfusun, Türkiye’de bir etnik kimliği ve farklılığı ortaya çıkartılarak, kendileri aleyhine ırkçı nitelikte her türlü eylem ve işlemlerin varlığını asla kabul etmeyiz. Türkiye’de mevzuatımızın yurttaşlarımıza yüklediği her türlü hak ve yetkilerin, bir yurttaştan farksız olarak herkese açık olması gerektiği savunuruz. Ancak yurttaşımıza tanınan bir hak ve yasaklamadan, yükümlülükten daha fazlasının bir Suriyeli veya herhangi bir yabancıya tanınmasını da asla kabul etmeyiz. Kim olursa olsun, Türkiye’deki her türlü yasal tedbir ve tasarrufa ve mevzuatın yüklediği çalışma hakkına dair her türlü düzenleme dahil, kimseye de yurttaşımızdan farklı ve yasadışı bir özel hak tanınmasını da kabul etmeyiz.
Aynı bakıştan hareketle, Hatay gibi mozaik kültürü ile ve medeniyetlerin başkenti özellikleriyle tanınmış ve tüm dünyada bir hoşgörü kenti olarak ön plana çıkmış kentimizde, IŞİD’li olduğu bilinen bir terörist için kitlesel bir cenaze töreninin Reyhanlı’nın ortasında düzenlenmesini ve bir teröristin cenazesinin kutsanmasını ve yüceltilmesini de kabul etmeyiz. Bundan başka, bir terörist yaralı bile olsa, hakkında gerekli tahkikatın da yapılması zorunludur. Bu durumla ilgili kamuoyu sağlıklı açıklama beklemektedir. Elbette cenaze törenleri, her kişinin ardından icra edilmesi gereken en insani işlemlerden biridir. Terörist cenazesi altında yapılacak rutin bir işlemin, bir gösteriye ve terör faaliyetlerini özendirmeye, övmeye varacak seviyeye gelmesini de kabul etmeyiz. İsmi terörle anılıyorsa, bu durum kim olursa olsun böyledir.
Hatay gibi tüm semavi dinlere mensup vatandaşlarımızın huzur ve birliktelik duygusu içinde yaşadığı bir kentte, 2012’de ortaya çıkan görüntülerde ‘Alevilerin kökünü kazıyacağız’ diyen bir teröristin, kitlesel ve gösteriye dönüşen cenazesine müsamaha etmek ve hoşgörü içinde değerlendirmek olası değildir.
Cenaze adı altında ortaya çıkan cenaze görüntüleri sebebiyle kentimizin iç barışı zarar görmüş, iç barışı tehdit edilmiş ve kamu güvenliği ve kamu düzeni tehlike altına girmiştir. Cenaze adı altında ortaya çıkan cenaze görüntüleri, kentimizde yaşayan herkesi rahatsız etmiştir.
Bu görüntülere kim sebep olmuş ve yol açmış ise hesap vermesi sağlanmalıdır. Zira Reyhanlı ilçemiz, 2013 yılında, Türkiye’nin o güne kadar geçirdiği en büyük katliamlardan birini yaşamış ve buna, güvenlik ve istihbarat zafiyetinin yol açtığı söylenmiştir. Eğer aynı zafiyet devam ediyorsa, bu bir sorumluluk gerektirmektedir. Eğer bu cenaze töreni kamu görevlilerinin bilgisi altında gerçekleşmişse, durum vahimdir. Yok eğer, kamu otoritesinin bilgisi olmaksızın bu durum yaşanmışsa, bu durum, kentimizin güvenliği açısından daha da vahimdir.
Reyhanlı Kaymakamımız Fatih Çobanoğlu’nun, ‘Suriyeli muhaliflerin komutanlarından birinin cenazesinin, konvoy şeklinde Suriye bayraklarıyla ve sloganlarla izinsiz gösteriye dönüştürülmesi kabul edilemez. Bu tür provokasyonlara açık eylemlere müsaade edilmeyeceğinin bilinmesini rica ederim’ şeklindeki ifadesini önemli ve değerli bulduğumuzu belirtmekle birlikte, kentimizin iç barışını doğrudan ilgilendiren bu görüntülere sebep olan herkesin, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, sorumluluk ilkesinin bir gereği olarak, hesap verme kültürünün bir gereği olarak, kim bu görüntülere yol açmış ise haklarında derhal soruşturma başlatılmalıdır. Bu soruşturma, gelecek her türlü tehdit ve tehlike bakımından da önemlidir.
Sorumlular hakkında gerekli idari ve cezai soruşturmanın acilen başlatılmasını, sadece cenaze için değil, doğabilecek bu nitelikli kamu güvenliğini sarsacak her tür eylemlerin tekrarının yaşanmaması için gerekli tüm önlemlerin alınması gerekliliğini ve kamuoyunun doyurucu bir şekilde bu durumla ilgili bilgilendirilmesini beklediğimizi saygıdeğer kamuoyu ile paylaşırız.” -Cemil Yıldız-