Çok değil daha yakın zamana kadar Türkiye tarım ülkesi olmakla övünürdü. Tarım ülkesi olmasının yanında birde sanayi ülkesi olmanın çalışmaları yapılır ve bir süre sonra ülkemizin hem tarım, hemde sanayi ülkesi olacağının beklentisi içine girilirdi.
Aradan geçen yıllar bu beklentileri ne yazık ki boşa çıkartacak düzeyde oldu.
Şimdi Türkiye’nin bir tarım ülkesi olduğunu söylememiz hemen hemen imkânsız bir hale gelmiştir. Çıkıpta şöyle bir çevrenize bakınız: Tarım alanları ne halde? Rant için tarım alanları beton yığınına dönüştürülmüş.
İnsanların nefes alması için zamanında bırakılan yeşil alanlar, ormanlıklar, yine hesapsız kitapsız uygulamalar, kısa süreli ve hiçbir katma değeri olmayacak olan getiriler uğruna heba edilmiş bir durumda.
Tüm tarım ürünlerini ithal eder duruma gelmişiz.
Buğdayı, arpayı, samanı, nohutu, mercimeği, fasulyeyi ithal eder duruma gelmişiz.
Bunlara ek olarakta her türlü sebze ve meyve de, ithalat listesinde ilk sıralarda yerini almaya başlamıştır.
Hayvancılık ise tamamen bitirilmiştir. Etin ithali bir yana, bu kez canlı hayvan ithaline başlanmıştır.
Tarım alanlarının çarpık yapılaşmaya, rant getirici alanlara açılmasına ek olarakta son kez yapılan satışlarla pancar üretimine de darbe vurulmuştur.
Tütün ekiminin sonlandırılması gibi, pancar ekiminin de sonlandırılması gibi bir sonuç doğuracak olan şeker fabrikalarının satış işlemleri de sonuçlandırılmıştır.
Böylece insan sağlığına yararlı olan pancardan yapılmış şeker yerine, insan sağlığına zararlı nişasta bazlı şeker üretiminin ve bunun sonucu olarakta tüketiminin yolu açılmış bulunmaktadır.
İşte ülkemizde tarımı, hayvancılığı sonlandıracak olan yanlış politikalar tüm hızıyla devam ettirilirken, bu kez de yeni bir girişim ile son kalıntılarında ortadan kaldırılması yoluna gidilmekte olduğu kanısı toplumda yer etmiştir.
Medyaya yansıyan ve yalanlanmayan haberlere göre de, Sudan ‘dan 780 bin dönümlük tarım arazisi kiralanmıştır. Gerekçesi ise: Kiralanan 780 bin dönümlük tarım arazisinde yapılacak zirai faaliyetler sonucu ucuza elde edilecek ürün ülkemize getirilecek ve böylece tarım ürünlerinin ucuz fiyatla tüketimi sağlanacak imiş!!!…
Hayret ki ne hayret???..
Ülkede tarım yok edilecek. Hayvancılık yok edilecek. Daha sonrada yabancı bir ülkeden 780 bin dönümlük arazi kiralanacak. Bu kira karşılığı olarak hatırı sayılır bir döviz o ülkeye ödenecek.
Ne için?.
Kiralanan tarım alanında yine yabancı ülkenin işçilerinin çalışması ile zirai faaliyetler yapılacak , elde edilecek ürünlerde Türkiye’ye getirilerek tüketime sunulacak!!!…
Sen önce ülkende tarımı yok edeceksin.
Sen ülkende Cumhuriyetle elde edilen kazanımları özel sektöre satmak suretiyle elden çıkartacaksın.
Ondan sonrada ülke tarımından elde edilen üretimler ihtiyacı karşılamıyor, pahalıya mal oluyor diyerek yabancı ülkede arazi kiralayıp, burada ucuza tarım ürünü elde etme arayışına gireceksin.
Vah ki ne vah.
Ülkende yapılan tarım faaliyetlerinde tüm girdiler ve çıktılar senin ülke insanının cebinde kalıyordu. İhracat yaptığın zamanda elde edilen döviz yine merkez bankası kasalarında biriktiriliyordu. Bu altın yumurtlayan tavuğu önce öldüreceksin, ondan sonrada ülke tarımı yok oldu, bu nedenle yabancı ülkede zirai faaliyet yaparak elde edilecek ucuz ürünü ülkeme getirip tüketime sunacağım diyeceksin.
Bu anlayışın milli ekonomi ile, milli çıkarlarla ve ülkemizin geleceği açsından acaba savunulur hangi yanı ve yönü vardır?…
Biz soruyor ve verilecek yanıtı merakla bekliyoruz…
nabiinal@hotmail.com