“Gerek küçük İHA’dan bozma SİHA’lar, yani el yapımı bomba eklenmiş dronlar, gerek taarruzi İHA’lar veya paramotorla uçan teröristler, yani TB-2, ANKA-S, Rapier gibi yüksek teknoloji içermeyenler dahi artık çok tehlikeli hale gelmiş durumdalar” diyen Askeri Havacılık, Füze ve Balistik Füze Savunma Sistemleri Uzmanı Hakan Kılıç’ın son tespitleri, Hatay Valiliği’nin son yasaklama kararına ilişkin sorulara da cevap veriyor.
Tarihler 27.10.2020’yi gösterirken, Yıldırım-5 Amanoslar Operasyonu kapsamında Hatay’ın Amanoslar bölgesinde çalışmalarını sürdüren güvenlik güçleri, kırsalda bir paramotor buldu. Yapılan tespitler ışığında, ele geçirilen paramotorun, 28 Eylül ve 10 Ekim’de Münbiç’ten kalkarak, sınır boyundan Amanoslar’a indiği ortaya çıktı. Söz konusu uçan aracı, daha sonra etkisiz hale getirilen teröristlerin kullandığı ise paylaşılan bilgiler arasında yer aldı.
-8 GÜN SONRA!-
04.11.2020 tarihi ise, Hatay Valiliği’nin, yaşanan olayın 8 sonrasına denk gelen bir yasaklama kararına ait. Karar, Halep ilinde, Fırat Nehri’nin 30 km batısında yer alan Münbiç’ten kalkarak, sınır boyundan ilerleyip Hatay Amanoslar’a indiği ortaya çıkan ve teröristlerce kullanıldığı belirlenen paramotorun ardından geldi. Yapılan açıklamada ise, “İlimizin coğrafi ve jeopolitik açıdan hassas bir konumda bulunması ve komşu sınır ülkedeki karışıklıklar da dikkate alındığında, terörle mücadelenin etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi, kamu düzeninin sağlanması, huzur ve güven ortamının devam ettirilmesi, yasadışı faaliyetlerin önlenmesi açısından, ilimiz genelinde her türlü yamaç paraşütü, paramotor, paratrekking ve benzeri faaliyetler 04.11.2020- 04.04.2021 tarihleri arasında yasaklanmıştır” denildi.
-PEKİ, NEDİR?-
Hatay Amanoslar’daki bir terör operasyonu ile gündemin ilk sırasına oturan ve Valilik yasaklama kararı ile de netleşen riskin merkezine yerleşen ‘paramator’ ve benzeri araçlara dair en net açıklama, Askeri Havacılık, Füze ve Balistik Füze Savunma Sistemleri Uzmanı Hakan Kılıç’tan geldi. Kılıç’ın tespitleri, söz konusu yasağın nedenleri noktasında detaylar vermesi açısından önemli.
Bu konudaki değerlendirme, ara başlıklar halinde şöyle:
-YENİ BİR BOYUT!-
PKK’lı 4 teröristin, İskenderun’da terör eylemi yapmak amacıyla sınırdan “paramotor” kullanarak sızması, sınır güvenliği ve hava savunması açısından yeni bir boyut oluşturuyor. Aslında paramotorlu uçuş, geleneksel veya konvansiyonel bir hava tehdidi teşkil etmediği gibi, hava savunma unsurlarının alanına da girmiyor. Zira uçan bir platform olmadığından, teknik olarak bir hava tehdidi olarak değerlendirilemez. Burada, sadece uçan bir insan söz konusu ve sistem, üstünde taşıdığı bir paraşüt ve arkasında bulunan dört zamanlı bir motordan ibaret.
-TERÖR TEHDİDİ-
Havadan gelen terör ve hava savunma tehdidi, ne Türkiye ve ne de Ortadoğu coğrafyası için yeni bir şey. Geçmişte yine paramotor ile sızmaya çalışan bir PKK’lının 500 metre irtifada vurulduğu çeşitli medya organlarında yazılmıştı. Güneydoğudaki çeşitli illerimizde, PKK’nın küçük dron/İHA’lara el yapımı patlayıcı (EYP) takıp binalara saldırdığına dair haberleri hepimiz hatırlıyoruz. Bu haberlerin kimisine, düşürülen dronların görüntüsü de eşlik etmişti.
Diğer yandan, 2019-2020 yılları, hava savunma füze ve radar sistemlerinin, hatta bütünüyle hava savunma şemsiyesinin, yeterince bütünleşik ve her hız, ebat ve irtifadaki tehdide karşı koyacak kapasitede olmadığı zamanlarda ne derece aciz kalabildiğinin de örnekleriyle dolu.
İskenderun’daki paramotorlu teröristlerle kıyas edilemez olsa da, Suudi Arabistan’da, milli petrol şirketi Aramco’nun Abkayk tesislerine gerçekleştirilen saldırı ile Suriye’de Rusya’nın kullandığı Hmeymim hava üssüne yapılan saldırılarda; Patriot PAC-3, S-300, S-400, Pantsir, Tor M2 ve benzeri çok sayıda Amerikan ve Rus sofistike hava savunma sisteminin seyir füzeleri karşısında etkisiz kaldığını gördük. Yani ister insanlı uçuşlar veya bir şekilde uçan teröristler, isterse küçük İHA/dronlar olsun, hava savunma sistemlerinin ve sınır güvenliğinin çehresini değiştirecek boyutlara gelmeye başladılar.
-ACİZ KALDI!-
Daha önce ABD, İngiltere, Fransa koalisyonunun, kimyasal silah ürettiği iddiasıyla, 2018’de Suriye’de Esad rejimine karşı yaptığı seyir füzesi saldırısı, büyük orduların gelişmiş seyir füzeleriyle yapılmıştı (Tomahawk, SCALP-EG vb.). Vurulan hedeflerin ne derecek kritik veya vurmaya değer olduğu çok tartışılsa da, isabet açısından (Rusların dezenformasyonuna rağmen) bu saldırıların yüzde 90’nın üzerinde bir oranda başarılı olduğu ve yine hava savunma sistemlerinin başarısız olduğu ortaya çıktı. Fakat burada, büyük ülkeler ve gelişmiş füzeler söz konusuydu. Dolayısıyla bu saldırılar konumuz açısından tam bir örnek teşkil etmiyor. Fakat Aramco rafinerisine saldıran dron ve seyir füzeleri veya Hymeymim’e
-DEĞİŞEN KONSEPT!-
Her üç saldırı da gösterdi ki, ne kadar gelişmiş hava savunma füze sistemine sahip olursanız olun, bütünleşik ve boşluksuz bir radar örtüsüne sahip değilseniz (Suudi örneği), hava savunma sisteminiz tam bütünleşik değilse (Rus örneği) ve her ayrı tehdide ve ayrı irtifaya hitap edecek kademeli bir hava savunma şemsiyeniz yoksa, elinizdeki füzenin kabiliyeti bir noktaya kadar işe yarayacak, tam koruma sağlamayacaktır. Dolayısıyla, ister uçan adamlar ve isterse küçük drondan bozma “yalancı SİHA’lar” olsun, bütün bunlar, hava savunma veya havadan gelen tehditlere karşı savunma sistemlerinin çehresini, konseptini ve belki de ileride doktrinini değiştirecek.
-RADAR DIŞINDA!-
Gerek küçük İHA’dan bozma SİHA’lar, yani el yapımı bomba eklenmiş dronlar gerek taarruzî İHA’lar veya paramotorla uçan teröristler, yani TB-2, ANKA-S, Rapier ve benzeri yüksek teknoloji içermeyenler dahi, artık çok tehlikeli hale gelmiş durumdalar. Çünkü bu saydıklarımızın tamamı, uçakların çok daha altında, çok alçak irtifadan uçtukları için radar örtüsünün altında kalmaktadırlar. Bu yüzden çok alçak irtifa radar örtüsü, yüksek enerjili lazer sistemleri, KORKUT ve benzeri çok namlulu yüksek ateş gücüne sahip hava savunma top sistemleri, dronsavar silahları gibi sistemler önem kazanmıştır ve yaygınlaşmak zorunda kalacaktır. Başka bir ifadeyle, bu tehditleri Siper, S-300/400, Patriot, SAMP-T gibi sistemlerle vurmak neredeyse imkânsız. Tank topu ile havadaki futbol topuna ateş etmek gibi.
– PARAMOTOR!-
Paramotor’a dönersek… 5 kilometre irtifaya çıkabilse bile, genelde 200-300 metre irtifadan uçan bu cihazı radarla tespit etmek neredeyse imkânsız. Üstelik dağları, vadileri kullanabilir, yani radar örtüsünün altında uçabilir.
ASELSAN yapımı ASKARAD sistemini kullanan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ise bu radarı, yapılış amacına uygun şekilde, düşman topçu ve havanlarının yerini tespit için kullanmakta. İnsan tespiti, yani sınır güvenliği için ise ASELSAN ACAR kara gözetleme radarı var. Ayrıca sınır birliklerinde, yine insan tespiti için METEKSAN Retinar PTR-X çevre gözetleme radarı kullanılıyor, ama adı üstünde, “kara gözetleme”. Dolayısıyla bu radarlar, paramotor tespiti için kullanıldığında asli işini yapamayacaktır. Bu nedenle, insanlı ve insansız ISR faaliyetleri, yani istihbarat, gözlem, keşif ve veri kıymetlendirmesi ile bir nebze daha uyanık kalınabilir. -Tamer Yazar-