Her geçen gün, bir süredir uygulanmakta olan Türk tipi başkanlık sisteminin demokrasimize ve dolayısıyla da ülkemize yarar yerine sakıncalı durumların ortaya çıkmasına neden olduğunu gözler önüne sermektedir.
Uygulanmakta olan bu sistemin, parlamentoyu etkisiz hale getirdiği, tek adam anlayışına, kararlarına, attığı ve atacağı adımlara göre ülkenin yönetilmek istendiğini gösterme yolundaki gelişmeler izlenmektedir.
Dünyanın her yanında özelikle demokrasi ile yönetilen ülkelerin hemen hiç birinde bir kişinin kararlarının, görüşlerinin egemen olduğu ve bu kararlar ve görüşler doğrultusunda hareket edildiği, hemen hemen hiç görülmemektedir. Zira tek adamın kararlarının her zaman doğru ve isabetli olamayacağı bilinen bir gerçektir.
Bu nedenledir ki; demokrasi ile yönetilen ülkelerde, tek adam anlayışının egemen olmaması için parlamento devreye sokulmakta ve bu suretle seçilmişlerin görüşleri doğrultusunda kararlar alınmakta ve yürürlüğe konulmaktadır.
Bilindiği gibi bir süredir ülkemizde Türk tipi başkanlık sistemi yaşama geçirilmiş ve parlamento etkisiz hale getirilmiş ve bunun sonucu olarakta, tek adamın ve onun görevlendirdiği kişilerin görüşleri doğrultusunda ülke yönetilmek istenmektedir.
Bu şekilde atılan adımların, alınan kararların büyük bir çoğunluğunun, yarar yerine zarar verici nitelikte olduğunun anlaşılması üzerine de, yine aynı kişinin kararı ile geri dönülmesi yollarına gidilmeye başlanmıştır.
Her geçen gün bunun örnekleri daha da artmaktadır.
Son olarak kanal İstanbul projesi ile ilgili gelişmelerde de bu durumun kendini göstereceğinin işaretleri ufukta görülmeye başlamıştır.
Yıllar önce çılgın proje diye ortaya atılan Kanal İstanbul projesinin, yarar yerine zarar verici nitelikte olacağı, birçok bilim adamı tarafından açıklanmakta, yine siyaset sahnesinde görev üstlenmiş birçok siyasi tarafından da aynı doğrultuda görüşler bildirilmektedir.
İster tek kişinin olsun, ister komisyonların, ya da meclislerin yaptığı görüşmeler sonunda varılan kararlarda olsun, her olayın, atılan ve atılacak her adımın yararları ve zararları yetkili ağızlar tarafından ortaya konulduğunda, bunların değerlendirilmesinin yapılması, yararlı ve zararlı noktaların tespit edilmesi gerekir.
İşte Kanal İstanbul projesinde de bu görüşler medyaya yansımaya başlamıştır.
Eleştirilerin ezici bir çoğunluğu, bu projenin her bakımdan yarar yerine zarar getireceği doğrultusundadır.
Bu nedenle eleştirilere kulak vermek ve haklı olan eleştiriler doğrultusunda alınan kararlardan, atılan adımlardan geri dönmek gerekir.
Eğer bunlar yapılmaz ve sadece benim aldığım karar doğrudur anlayışı ile hareket edilirse , sonuçta bu kararı alanlarla birlikte ülkenin de telafisi zor durumlarla karşı karşıya kalacağı unutulmamalıdır.
İnsanlar, siyasetçiler, ilim ve bilim adamları, dünyanın çeşitli yörelerinde çeşitli görevler üstlenmiş olanlar, isimlerinin unutulmaması, tarihe geçmesi için bir takım görüşler otaya koyarak kararlar alırlar, adımlar atılması için çağrıda bulunurlar.
Tarihe iki şekilde not düşülür: Biri iyi bir isimle, unvanla anılmak, diğeri ise kötü bir isimle ve unvanla anılmak.
Bu nedenle hangi sistem, hangi rejim yürürlükte olursa olsun, söz ve karar sahibi olanların tarihe iyi bir isimle ve iyi bir şöhretle geçmek isteyeceklerinden şüphe etmemek gerekir.
Bunun içinde çok dikkatli olmak, karar alırken, adım atarken, karar verilmesini isterken, yapılan eleştirilere kulak vermek, doğruları ve yanlışları iyice tespit ettikten sonra bir sonuca varmak gerekir.
Diliyoruz ki; Kanal İstanbul projesinde bu hususlara dikkat edilir ve tarihe düşülecek notta bu doğrultuda varılacak karara göre belirlenir.
Yaşam çok kısadır. Ama tarih sayfaları devamlılık arz eder. Önemli olan hayırla anılmak, tarih sayfalarında iyi bir yerde bulunabilmek için doğru olanı yapmaktır…
nabiinal@hotmail.com